Tatlı rüyalar.
Kaslarının tatlı ağrısına, yarı çıplak yatıyor olduğu gerçeğine ve yanındaki bedenin sıcaklığına rağmen rüya gibi geliyordu hâlâ.
Asla unutamayacaktı bu geceyi, etkilerini hem beyninden hem de bedeninden atmak güç olacaktı. Daha önce hiç bu kadar tamamlanmış ve doğru hissettiği bir zaman olduğunu hatırlamıyordu Chanyeol. Oldukça da tanıdık geliyordu her şey; ilk defa birbirlerini, her yönden, keşfediyorlarmış gibi değildi, bir yerlerde ona aitti sanki. Geçirmiş oldukları saatler, hareketlerinin ahengi ve tenlerinin mükemmel uyumu az önceki düşüncelerini kanıtlar nitelikteydi.
Birbirleri için yaratılmış olduklarına dair bütün tanrılara yemin edebilirdi.
Baekhyun tanışmış olduğu en ateşli ve şehvetli insandı. Hareketli, sesli ve bencildi. Kimsenin kendisine karşı koyamayacağını gayet farkındaydı, kolayca baştan çıkarıyor ve bir tanrı edasıyla zevklerine öncelik vermekten asla çekinmiyordu. Ne istediğini kesinlikle biliyordu ve Chanyeol onun bu haline tapmaktan başka bir şey yapmamıştı.
Şayet bir büyücü değil de iblis olsaydı ruhunu Baekhyun'a satmak için bir saniye bile düşünmezdi.
Yine de bu bencil büyücünün hakkını vermek gerekirdi, eşit takas ilkesinin sonuna kadar gitmiş, zevklerine öncelik verse de adil davranmaktan çekinmemişti. Chanyeol'un tepkilerinin farkında olarak onun gönülsüz göründüğü hiçbir şeyde diretmemişti.
Yorgunluktan tükenip uyku ikisini de esir alana kadar birbirlerini rahat bırakmamışlardı. Her sevişme aralarında kendilerini temizleyip bazen havadan sudan konuşarak, bazen de sadece sarılarak uzanmışlardı. Baekhyun, Chanyeol'un şimdiki işi olan otomobil tamirciliğini öğrendiğinde imalı gülümsemesini yüzüne yerleştirmiş, iş tulumunu üstünden çıkarırken nasıl görüneceğine dair açık seçik tahminlerde bulunmuştu. Hiçbir şey yapmadan durmaları, tenlerinin teması ve birbirlerinin hayallerini süslemelerini bilmek bile çılgına dönmek için yeterliydi.
Ancak aralarındaki şey yalnızca cinsel arzulardan oluşmuyordu kesinlikle.
Gece boyunca birkaç defa bir yerden düşüyormuşçasına irkilerek uyandı Chanyeol, zifiri karanlıkta her seferinde zarif ve sıcak eller terden ıslanmış yanaklarını buldu. Bir sorun olmadığına, her şeyin yolunda olduğuna inandırmak istiyormuş gibi yavaşça okşayıp tatlı kelimelerini onu sakinleştirmek için kullandı.
Sorun neydi ki? Uykusu bölünmeden önce hayal meyal hatırladıkları vardı, birbirinden alakasız tüm bu gördüklerinin sonunda yüksekten yere çakılıyordu. Bir gölette yüzüyordu, akademideki okul komutanın cenazesine katılmıştı -adam daha ölmedi bile, bir köpeğin leşini yiyen leylekler gördü, her tarafına yapışan kıyafet güveleri vardı...
Ve elbette, Do Kyungsoo'nun aligatoru da ziyaretçi listesindeydi.
Tabii ya, kendini asla unutturmayacaktı. Alışmış olması gerekiyordu çoktan, en güzel gününün gecesinde yeşil gözleri, keskin dişleri ve kanlı pullarıyla beliriyor, Chanyeol da beylik tabancasıyla onu karşılıyordu.
Başka zaman olsa kalkar ve asla geri yatamaz, saatlerce tavanı izlerdi. Ancak Baekhyun ona gerçekten büyü yapıyor olmalıydı ki ellerini hissedip sesini duyduktan sonra Kyungsoo'nun getirdiği korkunç duygular hiç gelmemiş gibi uzaklaşmıştı. Chanyeol büyücünden gelen her şeyi, ölümüne neden olsa bile, gözü kapalı kabul edecekti.
Fakat bu sefer onlardan biriyle kalkmadı, ne kötü bir rüya vardı ne de düşüyordu. Normal, vücut saatinin onun uyandırdığı vakitte kalktığını düşünmüştü ancak kalın perdelerden sızan bir ışık yoktu, sabahın oldukça erken bir saati olduğu belliydi. Kendini uyandıranın ne olduğunu bilmiyordu, biraz sıcaklamıştı ama yerinden hareket edemeyeceğinin farkındaydı. Büyücünün uykusunu aniden kalkmaları yüzünden defalarca bölmüştü zaten, üstelik sığmaya çalıştıkları yatakta parmağını oynatsa ikisi de daha başka ve rahat edecekleri bir pozisyon aramak için dönüp duruyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eating Oleander
FanfictionEski bir polis memuru olan Park Chanyeol, ülkenin en büyük büyücü ailesinin cinayet davasını alır.