On Üç

123 15 10
                                    

Kilise sonunda savaş boyalarını sürmeye karar verdi.

Büyük Kilise, büyücüler ve büyücü olmayanların ortak cemaatte bulundukları az sayıdaki kiliselerden biri, en büyüğüydü. Yıldız Geçidi olaylarından sonra ortalığın yatıştırılması, din adı altında ayrımcılığın ortadan kalkması ve hoşgörünün devam etmesi için kurulmuştur. Başta bir elin parmağını geçmeyen cemaat için kilisenin başına ilk olarak büyücü bir baş rahip ve büyücü olmayan bir yardımcı rahip getirilmişti. Baş rahip atamaları bizzat dönemin hükumeti tarafından yapıldı ve ondan sonra gelenler de buna devam ettiler, yozlaşma kaçınılmazdı haliyle. Altı yıllık görev süreleri vardı, başlarda her ne kadar zamanla artan cemaatin çoğunluğuna göre seçildiği söylense de bunu sırasıyla, bir büyücü bir büyücü olmayan şekliyle günümüze kadar devam etmişti.

Şimdiki baş rahip, Lee Yeonhwa, büyücü değildi ve görevdeki dördüncü yılıydı bu. Pek etliye sütlüye karışmayan bu rahibin oldukça koyu bir büyücü düşmanı olduğu söyleniyordu ama bunu kanıtlayacak bir davranışta bulunmamıştı henüz. Yeonhwa geçen haftaya kadar pazar ayinlerinde klişeleşmiş, sıradan cümleler kullanırdı; Tanrıyı, kitaplarını ve kiliselerini över, iyi birer insan olmalarını öğütlerdi. Geçen pazar ayinde cümlelerini özenle seçti baş rahip, bunun üstü kapalı birer tehdit olduğunu ayindeki herkes anlamıştı. Tanrı evini kötülemek kafirliktir, her kralın bir celladı vardır yalnızca bunu hatırlamaları gerekir.

Dindar bir adam değildi Chanyeol, kendi isteğiyle bir kiliseye gideli beş yıldan fazla oluyordu, ona da cenaze sebebiyle gitmişti. Kendi ailesinin bulunduğu cemaati bile tanımaz, ilgilenmezdi ama Büyük Kilise cemaatinin birer holigandan farksız olduğunu biliyordu. Buna birkaç kez şahit olmuştu ve bunların en yenisi de iki gün önce Lee Minhyuk'un suratında patlayan yumruktu. Saldırgan on sekiz yaşındaydı, gönüllü olarak Büyük Kilise'de ve ona bağlı kurumların birinde çalışıyordu. O gün savcıyı odasına kadar gelip rahatsız eden de kendisinden başkası değildi. İfadesinde yazanlara göre savcının Kim Ryungi cinayetini almasında rahatsızdı, onun gibi aşağılık bir Işıksız Ryungi'nin ismini ağzına bile alamazmış. Minhyuk'un adliyenin sınırlarına taşan kötü şöhreti ve kilisenin hedef göstermesinden sonra pek şaşırtıcı değildi bu. Savcının şikayeti üzerine çocuk tutuklanma istemiyle adliyeye sevk edilmişti ama kiliseye haliyle bir şey yapmamışlardı.

Savcıya atılan yumruk kilise cemaatinin şimdiye kadar yaptığı en şiddetli ve ciddi olaydı. Genellikle ayinlerinde polisleri lanetler, internette linç kampanyası düzenlerlerdi. Yumruğa gelene kadar da yaptıkları en ciddi olay kimliklerini buldukları polislere iftira atmaktı. Büyük Kilise'nin en büyük karın ağrısı katile Papa denmesiydi, ağzı gevşek memurun basın mensuplarını yanında bu adı kaçırdığından beri bundan büyük bir rahatsızlık duyduklarını belirtmişlerdi. 

Karşı karşıya kaldığı ithamlarla ve Papa isminin kullanılması nedeniyle kilisenin itibarı tehdit altındaydı kısacası.

Yumruktan sonra tüm cinayet büro personeli sessiz bir anlaşmayla işlerini daha gizli saklı yapmaya, göze batmamaya karar vermişti, gerekli olan tüm açıklamalarla sorumluluk Savcı Lee Minhyuk'un ve cinayet büro amiri Kim Junmyeon'nun olacaktı.

Bu çocuğu Minji'nin parayla tutmasını çok istemişti Chanyeol, o kaltağı kolaylıkla demir parmaklıkların arkasına yollayabilirlerdi bu şekilde. Ancak Minji o gün gerçekten de işi olduğu için karakola gelmişti. Trafik cezasını ödemek için karakoldaydı ve gelişen tüm kargaşaya da o sırada şahit olmuştu. Hal böyle olunca da kamerasına davranmak için ikinci kez düşünmemişti. Bir gazeteci olarak da kamerasını her an ihtiyacı olabilir diye yanında taşıdığını ifadesinde okudu Chanyeol.

Eating OleanderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin