Mert Hakan'dan
Kapının yüzüme çarpılmasının üzerinden iki gün geçmişti. Ama sinirim hâlâ ilk günkünden farksızdı. Bu kadar ılımlı yaklaşmaya çalışmama rağmen bunu yapmasını hazmedememiştim sanırım.
Seni Severdim.. Bu şarkı en güzel anlarımı da barındırsa da artık bana kötü şeyleri daha fazla anımsatıyordu. Ama ben kaçmaya çalıştıkça geçmişim bir şekilde peşimden de geliyordu sanırım.
Sinirimin gerektiğinden fazla ve saçma olduğunu fark ettiğimde karşımda oturan İsmail'e sataşma kararı alıp koltuktaki yastığı fırlatmıştım ona doğru.
Takımlar hala başlamamışlardı antrenmanlara ve canım eski takım arkadaşlarım bunu ve benim Bodrum'da olmamı çok güzel bir şekilde kullanarak beni yalnız bırakmıyorlardı.
İsmail tam yastığı geri bana fırlatacakken kapının çalmasıyla ayaklanmıştım.
" İso'm başka baharlara be.." diye kahkaha attığımda o da gülmüştü.
" Hayırdır komutan.. Birini mi bekliyordun? Şeyse gideyim ya ben.." dediğinde ters bakışlarımı ona gönderip açmıştım kapıyı.
Kapıda elinde kekle Deniz'i gördüğümde ne yapacağımı bilememiştim.
" Merhaba.. Rahatsız etmiyorum umarım?"
" Neden rahatsız edesin ki? Ben insanların yüzüne kapı kapatmıyorum genelde tuhaf gelmiş olabilir sana gerçi sen de haklısın."
" Ya.. Ben de onun için gelmiştim aslında. Ben.. Özür dilerim ya. O an pek kendimde değildim. Saçmalamış olabilirim biraz. Ama haklıydım da. Dur dur.. Ben senden neden özür diliyorum ki ya? Bu gerçekten çok saçma. Kapıma alacaklı gibi gelecek ne vardı? Hem suçlu hem güçlü dediğimiz şey bu sanırım." dediğinde minik bir kahkaha atmıştı.
" Öncelikle senin başlattığını belirtmek isterim. O aptal şarkıyı son ses açana kadar kapıma gelip sakin bir dille uyarabilirdin. Sen bunu tercih etmeyip ikinci yolu seçtin. Hadi buna da tamam. Ama ben senin kapına geldiğimde ki evet biraz gereksiz yükseldiğimi de kabul ediyorum da suratıma kapıyı çarpmak ne demek? Sen nerede büyüdün kızım? Bu ne saygısızlık?"
" Büyüdüğüm yeri görsen.." dediğinde meraklı gözlerimi üzerinden çekememiştim. Ardından attığı kahkaha bu lafını burada bırakacağını da kanıtlamıştı.
" Elindekini verecek misin? Yoksa elinde gezdirmekten keyif mi alıyorsun? Beklerim yani senden bunu çünkü."
" Ben genelde 'senin dışındaki' misafirlerimi evime davet ederim bana zahmet edip bir şeyler getirdilerse. Ama sende pek yok bu özellik herhalde." dediğinde tam cevap verecektim ki arkadan gelen İsmail'le bütün dikkatini ona çevirmişti.
" Ahtapot? Sen ne alaka be burada?" diyip kahkaha attığında meraklı bakışlarım ikisinin üzerindeydi artık.
" E kızım arayıp sormuyorsun hiç nereden bileceksin? Derin olmasa varlığından haberimiz olmayacak valla."
Kendimi daha fazla tutamayıp dalmıştım lafa.
" Ya siz ne alaka? Derin kim? Ne oluyor burada ya?"
" Ay sen merak mı ettin? Yerim senii.. Çatla demek isterdim ama Derin benim kuzenim İsmail de Derin'in kuzeni. Biraz karışık o işler tek seferde anlamayabilirsin."
Bu kız hep böyle miydi? Yoksa bana mı özeldi acaba tüm bunlar? Elindeki tabağı İsmail'e uzattığında aynı zamanda ona odaklanıp konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bırakma kendini || mert hakan yandaş
Fiksi Penggemar'bırakma kendini hadi gel yaslan bana."