17. Bölüm "Maden Enstitüsü Onayladı: Jelibon hamilelere zararlı"

1.3K 114 25
                                    

Bölüm Şarkısı;
Serdar Ortaç-Haydi Gamzelim

Annemle dünyanın en kötü vedalaşmasını yaptım. Zaten Mert'i görünce nevri dönmüştü ve biz daha kapıdan ayrılmadan, kapıyı suratımıza kapatmıştı. Gerçekten canım yanıyordu, çünkü eskiden ben sokağın köşesini dönene kadar arkamdan bakardı.

Onu en son hatırladığım an zihnimde canlandı birden. Yemek kursundan öğrenip, pişirdiği tavuğu ve baharatını çok kaçırdığı için bizi fena yaktığı geceye gittim. O üzülmesin diye yemeye çalışırken yirmi bardak su içişimi, sonra beraber gülüşümüzü...
İzmir'e gelmek gerçekten de çok büyük bir hataydı. Anılarımdaki annemi kaybetmiştim.

Mert bizi İstanbul'a, evimize götürecek olan arabayı çalıştırdığında, gözlerinin içi gülüyordu. Yüzünde rahatça okunabilen bir mutluluk vardı. En azından beni hayatında isteyen biri hala vardı.

"Uzun yolcukluklara bayılırsın sen. Hatta bunun için bir playlist bile oluşturmuştun" diyerek arabanın müzik çalarına uzandı. Evet oldum olası araba sehayatlerinden hoşlanırdım ben.

"Hazır mısın?" dedi ve benden onay alınca, başlat tuşuna bastı.

Aman Allah'ım şarkıları benim seçtiğimi anlamak için özel bir yönteme gerek yoktu çünkü evvelden beri 90'lar türkçe pop hastasıydım ve listenin %99'u da eski şarkılardan oluşuyordu.

"Müzik zevkim hiç değişmemiş" dedim arabada bangır bangır Serdar Ortaç'tan Haydi Gamzelim'i dinlerken.

"Hele çizim yaparken evi inletirdin. Birkaç kere komşular ile papaz olduk"

Mert bunları söylerken şikayet ediyor gibi değilde, özlem ile anıyor gibiydi. Eski günlerden bahsederken, sürekli hafif acı barındıran bir gülümse yerleşiyordu yüzüne. Sanırım gerçekten eski günlerimizi çok özlüyordu.

"Eee?"dedim devam etmesini isteyerek.
"Başka ne yapardım uzun yolculuklarda?"

Sorumun üzerine düşünüyormuş gibi yaptı. Bu esnada şarkı değişmiş ve sözü Seden Gürel almıştı.

"On kere, yüz kere, bin kere denediler,
Olmadı, tutmadı, yetmedi delirdiler,
Bizi bitirmeye and içip şarhoş oldular" diyordu.

"Aaaa bak aklıma ne geldi? Torpido gözünü açsana" dedi. Sorduğum soruyla bağlantısını bulamasam da dediğini yaptım ve biraz zor olsada açtım torpidoyu.

"Ohaa" demem boşuna değildi çünkü içinde küçük bir bakkal açacak kadar abur cubur vardı.
"Bunlarda ne?"

"Senin ağzın asla boş durmazdı ki" dedi Mert omuz silkerek.

Bak bu da yüzde yüz doğruydu ve küçükken anneannem "Kız boğazı kaz boğazı" diye kızardı bana.

"Cennet burası cennet" diye kucakladım jelibonları. Hangi madeni deşmiş de bulmuştum acaba bu kadar jelibonu.
(Siyasi mizah içerir aşsjskslsl)

O saatten sonra beni durdurabilene aşk olsundu. Evden ayrılırken, yerlerde sürünen keyfim, bir anda şahlanmıştı.
Dünyanın en güzel anını yaşıyor olabilirdim. Arabamızda gümbür gümbür şarkı çalarken, ben elime ne geçerse ağzıma atarken ve Mert bu kadar neşeli, bu kadar güzel gülerken nirvanaya ulaşmış gibiydim. Bende gülüyordum ve çoğu şarkıya eşlik ediyordum ama Mert bu konuda kötüydü, sadece nakaratları bildiği için eşlik edemiyordu bana.

Sonra bir şey oldu.
Buna mide bulantısı demek doğru olmazdı, çünkü adeta midem komple dışarı çıkmak istiyordu.
Bu hamilelik ne iğrenç bir şeydi?!?! Kusmuk makinesine dönmüştü.

ResetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin