Siyah saçlarına inat, bembeyaz olan yüzüyle aynı masada oturuyordu. Yine aynı şekilde ellerini cebine soktuğunda çıkan çiçek karşısında şok yaşamıştı Atilla.
Bembeyaz yüze yakın duran renkli çiçeğin ne kadar özel göründüğünü fark etti, ardından da kafasını sallayarak önündeki rafı kontrol etti.
Halbuki işi bitmişti.
Mektubun zarfını narince yırtan adamla biraz gerileyip yüzündeki değişen ifadeye baktı usulca.
Bu kadar derin yaşanan aşkın, özlemiyle yanıp tutuşuyordu aslında.
O da istiyordu, beyaz ile siyahın uyumunu yakalamış adamı.
Ancak farkındaydı bu uyumun başkasına ait olduğunu.
Mektubu elleri arasına alırken yanında duran çiçeği burnuna yaklaştırdı ama aklında sadece bir soru vardı.
Siyah gibi etkileyici mi, beyaz gibi narin bir kokusu mu vardı uyumun arasında sıkışıp kalan adamın?
Sevgilim,
Annemin narin kokusunu çektim bugün içime.
Seninle kıyaslanacak kadar güzel bir kokusu vardı.Şaşırdım ilk başta pekala ancak sonra sardı kollarını omuzlarıma.
Ablamın gözlerinin doluşu karşısında, annemin sessiz hıçkırığı yer alıyordu ruhumdaki çatlakta.
Seni özlüyorum ancak burada işler yoluna giriyor.
İşlerin gidişatı aslında akıl sağlığımı da etkiliyor ama bundan önemlisi senin gözlerine bakamayıp dudaklarını hissetmemek yoruyor beni.
Tekrar o sabaha uyanacağız beraber.
02.05.2002
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Canvas and Tears
Novela Juvenilher mektubun yazıları gözyaşları ile kirlenmiş hıçkırıklarla temizlenmişti