"Read between the lines, what's fucked up and everything's alright..." coşkuyla şarkısını söylerken bir yandan da çamura bulanmış bisikletini hazırladığı köpüklü su ile temizlemeye çalışıyordu.
"Ne yaptın? Ne yaptın bisikletime!" ellerini pantalonuna vurarak temizledi Steve, bir dudağının kenarı yukarıya kalkmıştı. "Bir daha kapımın önüne eşyanı bırakma." Tony biraz önce aldığı kahveleri pantolonunun kemerine sıkıştırıp bisikletine doğru eğildi, dükkanın önünde bir kaç gün önceki yaz yağmurundan oluşmuş çamur birikintisine baktı. Bisikletin temiz kalan yerlerinden tutup ayağa kaldırdı. "Bunu yanına bırakmam." sesi üzüntüden mi şaşkınlıktan mı bilinmez boğuk çıkmıştı. "İyi edersin," dedi Steve. Kapıyı kilitleyip kendi yoluna baktı Tony ise bisikletinden tuttuğu kısımları bilinçsizce sıkarak eve doğru sürdü.
"Başardık Fred!" zaferle ellerini havaya kaldırmıştı, köpeğe doğru bakıp gülümsedi, dişleri gözüküyordu. "Temizlendi."
Hâlâ dün gece yattığı kıyafetleri ve hırkası ile durduğundan eve girip yeni kıyafetler çıkardı. Üzerine bol bir pastel pembe renginde tişört geçirip altına giydiği açık mavi şortun içine sıkıştırdı. Ayakkabı olarak ise, ne tuhaf, mavi converse seçmişti. Boy aynasından kendini süzdükten sonra saçlarına şekil vermeye başladı salık mı bıraksam acaba, ne olacak ki. Bir kaç tarak hamlesinden sonra saçlarının kaşının üzerine düşmesine izin verdi. Tişörtü omuzlarından tutup dikiş izini düzelttikten sonra parfümünü de sıkıp odadan ayrıldı. Mutfak dolabından yarısından fazlası kullanılmış köpek mamasını çıkarıp Freddie'nin tabağına döktü, hbiraz taşırmıştı fakat yemeye yerden başlar diyerek umursamamıştı. Kendine bir bardak kahve hazırlayıp telefonunu eline aldı. Buraya indiğinden beri gelen mesajları kontrol etmeye başladı.
Potts... Geri dönmeyeceğim. Rhodes işleri boşuna mı sana devrettim? Madem halledemem diyorsun Potss'a bırak. Ah bu magazin... Tony Stark nereye kaçtı? Beyin göçü yaptım itirazı olan? Aha ikinci haber. Stark bir korkak! Neden kimse yorulduğumu göremiyor? Kusmak istiyorum gerçekten.
Kahvesinin sonunu yudumladıktan sonra siyah bel çantasını alıp kafasından geçirdi. İçine; evin anahtarını, bisiklet kilidini ve cüzdanını attıktan sonra boynuna beyaz JBL'ni geçirdi. Evet şehirli Tony fosilleşmiş bir köyde çok güzel kombin yapıyorsun.
"Görüşürüz Fred!"
Bir ayağını bisikletin pedalına attıktan sonra legolas adlı playlistini açtı. Playlist açtığı zaman şarkı seçmeyi sevmezdi, hepsini özenle seçerek eklemişti sonuçta. Yavrularını birbirinden ayırmak istemiyordu.
Kasabanın yollarında kullanmak ne kadar zor olsa da dengesini korumayı başarıp beyaz demir kapıdan bir nebze daha iyi şehir görüntüsü veren sokağa çıktı Tony. Biraz sağa, biraz sola, biraz düz...Kulağında yankılanan müthiş şarkılar ile marketin yolunu tuttu.
Şarkı and if you're gettin' under him you ain't gettin' over him dediği zaman bisikletinin kilidini takıyordu. Kulaklığını boynundan asıp boylu boyunca cam olan kapıdan içeriye girdi.
Kedi ve köpek maması, evin dışında dolanan kediler görüyordu, gevrek, süt, yoğurt, waffle, bardak ve birkaç kahvaltı tabağı. Alışveriş listesi şimdilik bu kadardı. Eline alışveriş sepeti alıp kısa boylu uzun rafların arasında dolanmaya başladı.
Mamalarda çok fazla çeşit yoktu, eh ne bekliyordum zaten. İkinci kalite mamalar alıp, daha üstü yoktu, gevrek rafına geldi. Çeşit çeşit... keşke hayvanları da bu kadar düşünseydiniz. Kendi evinde her sabah yediğinden alıp iki pakette süt ekledi sepetine, yan yana duruyordu sütler ve kahvaltılık ürünler. Etrafına bakınıp iş yavaşlatma eylemi yapıyormuş gibi çalışan iki üniformalıyla tabak ve bardak nasıl olmaz diye kavga ettikten sonra ise dolaptan bir kaç paket waffle alıp kasaya ilerledi. Çantasından cüzdanını çıkartacağı sırada "tohum," dedi. tohum... e yazın ne ekilir ki? ayrıca nasıl ekilir ki?