Sabah uyandığında etrafın dağınıklığına bakmış ve evde kahvaltı yapmaya üşenip Freddie'ye tasma taktıktan sonra birlikte kasabanın ikinci yemek temalı kafesine gitmişlerdi. Winner Chicken. Kafenin temasını pastel yeşili üzerine kurmuşlardı. Duvarında Baston Celtics'den imzalı forma vardı, çerçeve içerisinde asılmıştı. Hem tezgahın önünde tabureler, hem de etrafa küçük daire masalar koymuşlardı. Oldukça tatlı ve sportif bir yerdi.
Tezgaha yaklaştı Tony.
"Hoş geldiniz, ne verebilirim?" sormuştu genç adam.
"Bir tane sade kuruvasan yanına da americano lütfen."
"Malesef kalmadı... Portakal suyu versem?"
"Americano? Gerçekten mi kalmadı?"
"Yo hayır sağlıksız seçenekler kalmadı." normal şartlarda olsa Tony buna sinirlenebilirdi ama karşısındaki genç adam enerjikti ve dalga amaçlı değil önemseyerek söylediğini hissettirmişti.
"Sert bir kahvenin sağlıksız olduğunu da kim söyledi?"
"Gözleriniz. Şiştiklerini tek ben fark etmemişimdir bence." ağzı açık kaldı Tony'nin, gözleri ise gülüyordu. "Tamam portakal suyu olsun."
"On dolar."
"Efendim?"
"Ücreti... Toplam on dolar."
"Ah evet, pardon." elini cüzdanına götürüp tam para çıkardı. Kendinde misin Tony? Ardından parayı ödeyip cama yakın olan bir masaya oturdu. Ve bir süre uzaklaşan düşünceleri yeniden beynine nüfus etti. Dün gece oldukça tuhaftı. Düşünmek istemiyordu fakat engel de olamıyordu. İlk başta tanıştığı, kendisine sert olmaktan kaçınmayan Steve ve dün gece kapısına gelen Steve... Kendisine çok kızıyordu. Hayvandan beter olarak nitelendirdiği bir insan iki güzel davrandı diye yelkenleri suya indiremezdi. Bu kadar zayıf olamazdı.
"İyisin değil mi?" irkilerek kafasını yukarıya kaldırdı Tony. "Efendim?" genç adam elindeki taze sıkılmış portakal suyu ve dumanı çıkan kuruvasan ile yanıtladı. "Hazırlaması zor şeyler değildi hemen getirdim ama buyur dedim ve duymadın." getirdiklerini masaya bırakıp devam etti. "Kusura bakma sen diyorum." gözlerini yaka kartına çevirdi Tony. "Önemli değil- Leo."
"Sevindim-" cümlesi havada kalınca tamamladı kumral olan. "Tony."
"Bon appétit."
Gülümseyip başını eğdi. "Merci."
Leo tezgahın arkasına geçtiği sırada kendine de bagel hazırlayıp altına tabure çekti. Tony tamamen yemeğine odaklanmıştı. "İsmi ne?" diye sordu. Leo'nun olduğu tarafa döndü Tony, eliyle kendini gösterdi. "Bana mı sordun?" kafasını aşağı yukarı salladı Leo bu sırada bagelından ısırık alıyordu. Sağ yanağına doğru attı.