"Aaron kahvaltı hazır!" Omzundan sarkan yıpranmış mutfak havlusunu tezgaha bırakıp elindeki omletleri sarı yuvarlak tabaklara çatal yardımı ile bölüştürdü. Masada yalnızca iki tabak vardı. Üçüncüye, babalarına, koymak içinden gelmemişti.
Çocukluğundan beri annesinin eksikliğini babasının sevgisi, korumacılığı ve desteği ile kapatmaya çalışmıştı. Onun kahramanıydı, arkadaşıydı, abisiydi, babasıydı. Asker olmak istediğini ilk defa ona açtığında hemen gecesinde baba oğul kutlamaya gitmişlerdi. O kadar büyük bir sevinç ve dopamin etkisi altındaydılar ki bir kaç gün boyunca o günü kafasında film sahnesi gibi çevirip durmuştu.
Bundan bir kaç yıl öncesine kadar her şey aynı dozunda ilerlemişti fakat bir gün o babasını çalışıyor zannederken barlarda sabahladığını öğrenmişti. Buna neyin sebep olduğunu bilmiyordu fakat adam depresyona girmiş gibiydi. Tüm benliği ve karakteri farklı bir yola evrilmişti. Tamamen değişmişti. Steve yardımcı olması için, meditasyon gibi gelmesi için haftalarca uğraşıp ona bir kütüphane kurmuştu. Kitapların arasında eski huzurunu bulur diye umut ediyordu. Belki onu neyin böyle bir yola sürüklediğini öğrenirdi fakat nafile... babası hiçbir zaman eskisi gibi olamadı. Ve düne kadar içinde umut besleyen Steve yaşananlardan sonra hepsini bir kenara bırakıp devam etmişti.
"Aç değilim." Eli midesinde kendini koltuğa bıraktı Aaron. Yüz ifadesi iğrenir gibi duruyordu. Kırış kırıştı.
"İyi misin?"
"Evet, evet." Yavaşca koltuğa yayılıp kafasının altına sert yastığı aldı. "Biraz daha uyusam iyi gelir." Gittikçe sesi kısılmıştı.
Gözlerini kısarak baş ucuna geldi. Keskin bir koku burnuna doğru yayılıyordu. "Akşamdan kalmasın değil mi?"
Başını salladı Aaron.
"Umarım yatağında bir kız bulmam." Der demez Aaron'ın, abisi gibi olan mavi gözleri açılmıştı. Başının dönmesine aldırmadan doğrulup hızla ayağa kalktı. "Kızı unuttum! Kız yatakta kaldı!"
Merdivenleri hızla çıkarken Steve kendini koltuğa bıraktı. Tabir yerindeyse aptallığına gülmemek için zor duruyordu. Sonrasında telefonu çaldığı sırada arka cebinden çıkarıp kendine çekidüzen vermeye çalıştı. "Steve." Dedi boğazını temizleyip.
"Ben de Tony." Dedi ironik bir şekilde.
Elini alnına vurdu Steve. "Ah, özür dilerim. Aaron'da kaldı kafam düşünemedim."
"Ne yaptı?" Kendi sesinin yanında köpek havlamasını da duyuyordu Steve. Anlaşılan mamasını veriyordu.
"Eve birini getirmiş ve onu yatakta unutup yanıma geldi. Kahvaltı yapacaktı hatta az kalsın koltukta uyuya kalacaktı. Güzel bir geceden sonra böyle bir sabaha uyandığını düşünsene...."
"Çok kötü olmuş. Tabii böyle bir gece yaşamadığımdan düşünemiyorum."
Bir kaç saniye öylece kaldı Steve. Cümlede kendine dokunan bir ima mı vardı?