Bir kupa kahveyi karıştırdığı küçük kaşığı lavabonun içine doğru fırlattı. Kaşları iki yanına gerilirken boynu kıpkırmızı kesilmişti. Birkaç damarı ben buradayım diye bağırıyordu. Kahveyi, tuhaf sessizliğin ortasına sertçe bıraktı. Bir kaç damla, aynı renkte olduğu masaya dökülmüştü. Geri gidip eline bez aldı ardından kahveyi silip kardeşinin tam karşısına, ellerini önünde birleştirerek oturdu. Üzerinde açık mavi bir iş gömleği altında ise kumaş pantolon vardı. Gözlüğündeki altın sarısı gözlükler ise anlaşılan genlerinin bir armağanıydı. Yuvarlak yüzü ve kısa kahverengi saçları ile bir uyum göstermişti.
"Neden buradasın?" Diye sordu. Başı mahcup olduğundan değil yüzünü görmek istemediğinden dolayı eğikti.
"Kardeşimi-"
"Öz değil."
Gülerek başını salladı fakat mutlu değildi. "Peki, tamam." Ardından kahveyi iki dudağının arasına götürdü. Sıcak olduğundan anında geri çekmişti. "Ama aklında bulunsun beni seni kardeş olarak görüyorum."
Sinirle başını kaldırdı. "Bu konuları geçebilir miyiz?" Ardından eğdi.
Stephen başıyla onaylayıp dudaklarını birbirine bastırdı. Öyle istiyorsa direkt konuya girerdi. "Şirkette işler yolunda değil-"
"Artık orasıyla ilgilenmiyorum."
"Sözümü kesme de dinle!" Bir yudum daha almaya çalıştı ardından dramatik bir nefes verdi. "Orası bizim hatıramız. Babamızın hatırası."
"Tabii, tabii. Öldükten sonra vasiyetnamede çıkan hatıra!"
"Sizinle bağ kurmamı o istemedi Tony! Kaç kere kapınıza geldim haberin var mı?!"
"Ve seni ilk defa şirketin önünde gördüm! Ne tuhaf?!"
"Cenazede bile vardım! O her şeye rağmen benim de babamdı!" Sakinleşmek adına acı kahveden bir yudum daha içti fakat hiçbir yararı olmuyordu. "Bu zift şeyi her sabah içiyor musun sen?" Tony yatışmış bir halde kafasını salladığında devam etti. "Biliyorum rahatsız oluyorsan ama dinle beni." Olumsuz bir tepki almadığında hız kesmeden devam etti. "Senin için büyük kardeş olmayı hep istedim. Seni ilk gördüğümde 4 yaşındaydın. Annem, babamızın kapısına dayanmıştı ve bana sahip çıkması gerektiğinden bahsediyordu. Adımı bile ilk kez o zaman öğrenmişti; Stephen... Sen ise arka bahçedeydin, kum havuzun vardı, bir de turuncu şapkan. Tek başına kamyonlarınla oynuyordun. İçimden o kadar çok yanında olmak istemiştim ki anlatamam... keşke oyun arkadaşın olabilseydim."
Burnunu çekti Tony. Anlattıklarından etkilendiğinden falan değildi sadece çocukluğu ne zaman aklına gelse duygulanırdı ve Stephen'ın da ondan yana kalır bir durumu yoktu.
"Lütfen Tony." Kahve bardağını tutan elleri ile masada öne doğru uzandı. "Lütfen benimle gel ve bu işin altından birlikte kalkalım. Eskiden sahip olabileceğimiz ne kadar anı varsa hepsini geri getirebiliriz." Susup kardeşinin kalbini fethetmiş olmayı diledi.