Tony gözlerini araladığında ilk fark ettiği şey beline doğru uzanan kol olmuştu. Yavaşça üzerinden kaldırıp Leo'yu uyandırmamaya özen göstererek yataktan çıktı. Aşağı kata inip kendine, diğer günlere nazaran, yumuşak bir kahve hazırladı. Bu sırada gözü telefonuna ilişmişti. Eline aldığı anda ise az kalsın küçük dilini yutuyordu. Tanıdık bir numara defalarca mesaj atmış ve buraya geleceğini söylemişti.
Gözleri direk duvardaki saati buldu. Kaçta uyanırdı ki Steve? En ufak bir fikri yoktu. Ağrısını umursamadan hızla merdivenleri çıkıp, bu sefer gürültü yapıyordu, Leo'nun başına dikildi. Dudağına hafif bir öpücük bırakıp gülümsedi. "Hey!" dedi. "Uyan." yavaşça araladı gözlerini Leo, dudağındaki gülümseme ise eşlik etmişti. "Günaydın." sesi uyku tesiri altındaydı.
"Bize mükemmel kahvaltılıklar getirirsen sana aynı derecede bir kahvaltı hazırlamaya gönüllüyüm." yarı kapalı gözlerini açtı Leo. "Hay hay. Emir alınmıştır." elini alnına götürüp geri çekti, asker selamı veriyordu. Yataktan çıkıp yüzüne su serpti ardından marketin yolunu tuttu. Tony ise erkek arkadaşı evden ayrıldığı an tuttuğu nefesi geri bırakmıştı.
Evet Rogers gelmek için harika bir zaman.
-
Elleri cebinde dik yokuşta yaklaşan eski otobüsü bekliyordu Steve. Mesafe kapandıkça kalbi iki taş arasında eziliyor gibiydi. Kardeşini görmeyeli kaç yıl olmuştu? Bir, iki... Telefon ile iletişim halinde kalmış olsalar dahi annesinden ölümünden beri onu ilk defa canlı kanlı görecekti.
Otobüs tam önünde durduğunda başını aşağıya eğdi. Dudağını ısıra dururken bir süre giydiği siyah ayakkabılarını süzdü.
"Steve..." çok geçmeden yakınından gelen özlem dolu, naif ses ile başını eski pozisyonuna getirmişti. Göz bebeğinin kenarlarında kırmızı çizgiler oluşmuştu. Canını acıttığı dudağını özgürlüğüne bırakıp karşısındaki küçük sarışın ile göz göze geldi. Küçük sarışın ise bakışmanın gereksiz olduğunu düşünüp karşı taraftan da bir tepki gelmeyince öne doğru bir kaç adım atmıştı. Elindeki valizi taş yola bırakıp kollarını Steve'in omuzlarından geçirdi. "Beni özlediğini görebiliyorum koca oğlan."
Kollarını, kendine nazaran daha kısa olan kardeşinin sırtında birleştirdi Steve. "Neden daha önce gelmedin? Ne kadar merak içinde kaldım biliyor musun? Hem babam hem de ben..." duyduğu kelime ile geri adımlamıştı küçük sarışın. Yüzündeki kavuşma mutluluğu yerini kırgınlığa bıraktı. "Merak mı etmiş? Başka işi mi yoktu?"
Bir hışımla arkasına dönüp kasabaya doğru adımlamaya başladığı sırada yerde duran valizi eline aldı Steve. "Aaron! Yapma böyle." takip etmeye başladı. "İkimizi de çok sevdiğini biliyorsun." arkasına dönmeden cevapladı Aaron. "Sen annemden, ben babamdan haklı gerekçeler ile memnun değiliz. Sen de bunu çok iyi biliyorsun Steve."