1.1

431 83 28
                                        

Chan hala sırıtırken Seungmin yüzünü buruşturup "Çekil şuradan be." demiş ve onu ittirerek içeri girmişti. "Kollarım koptu sabahtan beri."

"Sana da günaydın."

Gözlerini devirip kapıyı kapattı Chan. Peşinden giderken elindeki poşetleri mutfağa bıraktığını gördü. Mutfağı da eline koymuş gibi bulması biraz şaşırtmıştı tabii.

Eşyaları bırakıp geri döndüğünde Chan bir anda karşısında dikilen bedenle korkup sıçramış, hemen sonra alnına değen parmaklarla kaşlarını çatmıştı.

"Ateşin yok."

"Zaten yoktu?"

"Ama çocuklar bana hasta olduğunu söyledi?"

"Ya," dedi Chan. "Sen de endişelendin mi hemen?"

Seungmin alnındaki parmaklarıyla onu geriye ittirdi. "Şımarma. O kadar yardım ettin, şimdi sıra bende."

Chan yine somurturken "Malzemelerin yerini göster de yemek yapayım biraz." demişti Seungmin. Chan'ın gözleri anında parlarken Seungmin'i elinden tutup mutfağa doğru koşturmuştu.

Kaç gündür midesine düzgün şeyler girmediği için sevinmişti yavrucak.

Mutfağa girdiklerinde Seungmin ellerine bir bakış atıp 'bu ne' dercesine kafasını sallamıştı. Chan da aynı şekilde birbirine kenetli olan ellerine baktığında "Pardon." demiş ve elini geri çekmişti.

Çorba malzemelerini çıkarmaya başladığında sessizleşen ortamla gerildiğini hissetti. Arkasını döndüğünde Berry'nin Seungmin'in elleri arasında olduğunu görüp şaşkınlıkla kalakalmıştı.

Berry onun yüzünü yaladığında Chan kocaman gülümsedi. "Sanırım seni sevdi."

"Tanrım, bu ne şirinlik böyle?" Seungmin köpeğin kafasını ısıracağı sırada kendini durdurup dudaklarını büzdü. "Neden bana bir köpeğinin olduğunu söylemedin, daha erken gelirdim buraya."

Chan "Keşke daha erken söyleseymişim." dediğinde Seungmin ona ters bir bakış atmış sonrasında telaşla "Yani, fırsat olmadı söylemeye demek istedim." diye toparlamaya çalışmıştı.

yeme bizi canim.

"Adı ne?"

"Berry."

"Çok güzelmiş kendi gibi."

Chan gülerek kafasını salladı. Berry Seungmin'le biraz daha oynayıp sonrasında Chan'ın kucağına atlamıştı. Chan da onunla birkaç dakika oynayıp yere indirmiş "Hadi bakalım, koş içeri." diyip poposuna vurmuştu hafifçe.

Seungmin dudaklarını büzüp Berry'nin içeri koşturuşunu izlemiş sonra Chan'a dönmüştü. "Onu her an kaçırabilirim, dikkat et."

Kalbini tuttu Chan. "Hayırrr."

Gözlerini devirerek gülmeye devam ederken tezgaha doğru yürüyüp malzemeleri eline almıştı Seungmin. "Ayakta bekleme, içeri git istersen."

"Sorun değil, otururum şimdi." Etraftaki dağınıklığı toparladıktan sonra kalbi her an ağrıyabilir korkusuyla sandalye çekip oturmuştu. Elini çenesine yaslayıp sakince yemek yapan Seungmin'i izlemeye başladı.

Gözleri uykusuzluktan kapanırken Seungmin'in de sessizce şarkı mırıldanması onu daha da mayıştırmıştı. Dakikalarca o şekilde uyuklarken Seungmin çorba ve yemek tabağını tepsiye yerleştiriyordu. Arkasını dönmesiyle Chan'ın ayakta uyuduğunu görmüş ve tepsiyi içerideki sehpaya bırakmıştı.

Tekrar mutfağa girdiğinde yanına gidip hafifçe dürttü. Uykusuna aynı şekilde devam ettiğini görünce kaşlarını çatıp kulağını burnuna yaklaştırdı. "Öldün mü lan?"

Chan onun bağırmasıyla gözlerini açarken yakınındaki yüze bakıp neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gözlerini açıp kapattığında kalbine tekrar giren sancıyla "Ah!" diye bağırmış ve Seungmin'in korkuyla yerinde sıçramasına sebep olmuştu.

"Lan noldu?"

"Sanırım ölüyorum."

"Bugün olmaz, suç benim üstüme kalır." dediğinde Chan inanamayarak ona baktı. "Kalk hadi yemek ye, uzanarak yersin diye içeriye götürdüm."

Kalbini tutup kalktığında Seungmin de ona destek olmak için kolunun altına girmişti. Bu temasla hem şaşırıp hem de heyecanlanırken ikinci bir sancıyla ona daha fazla tutundu. Baktı olmuyor "En iyisi ben kendim yürüyeyim." diyip Seungmin'den uzaklaşarak odaya girmişti.

Bir anda sancısı kesilen kalbine küfürler savururken kendini koltuğa atmıştı bile.

"Garezin mi var lan?"

"Ne?"

"Hiçbir şey, çorba da mis gibi kokuyor."

Seungmin'in göğsü kabardı 'e herhalde' dercesine. Sehpanın önüne oturup tepsiyi onun kucağına bırakmış ve geri önüne dönmüştü. Kumandayı alıp televizyonu açtığında Chan bacaklarının dibindeki çocuğa bakıp iç çekti.

Gözleri uzaklara dalarken bu sefer ufacık bir çarpıntı belirmiş, fısıltıyla "Al amına koyayım, al." diyip diğer koltuğa oturmuştu. Seungmin onun bu hareketine sorgularcasına baktıktan sonra televizyona döndü geri.

Sessizce oflayıp yemeğini yemeye başladı o da.

"Bensiz okul nasıldı?"

"Gayet normal."

"Canın sıkılmadı mı hiç?"

"Yoo," dedi Seungmin. Chan somurttu bu dediğiyle. "Canını sıkan biri de olmadı yani?"

"İnanır mısın, onu da görmedim hiç. Defolup gitti galiba."

Chan mutlu bir ifadeyle yemeğine devam etti, bakışları televizyon ve Seungmin arasında mekik dokurken tabakları silip süpürmüştü neredeyse. "Eline sağlık." dediğinde Seungmin kafasını sallamış o da tepsiyi mutfağa bırakıp odaya dönmüştü.

Birkaç saniye nereye oturacağını şaşırırken yavaşça Seungmin'in yaslandığı koltuğa oturdu ve kalbi rahat dursun diye sessizce mırıldandı kendi kendine.

Eli sol göğsünün üstündeyken bakışları yumuşak saçları buldu. Hafifçe ona doğru eğilip gözlerini kapattığında burnuna dolan tanıdık ve hoş kokuyla mayıştığını hissetti. Bacaklarını uzatıp kıvrıldı koltuğa.

Felix'e söyledikleri aklına gelirken bu kokunun gerçekten de uykusunu getirdiğini düşündü tekrar. Zaten saniyeler içinde dalmıştı uykuya.

Seungmin ensesine çarpan nefeslerle kaşlarını çatıp arkasına dönmüş ve uyuduğunu görüp ayaklanmıştı. Mutfağa girip bulaşıkları hızlıca makineye atmış sonra da odasından aldığı battaniyeyi üzerine örtmüştü.

Salak falandı ama o olmasa hayatında bir hiç gibi hissetmeye devam edecekti. Her ne kadar normal olmayan tanışmaları yüzünden belli etmese de minnettardı ona. "Umarım bu oyun bittiğinde de arkadaş kalırız."

***

hayat arkadasi demek istedi sakin olun

valla unutmadim fici bolum yetistirmeye calisiyom

mitski, seungchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin