"Rahat bırakın beni amına koyduklarım."
"Kanka çık artık şu mağarandan imdat ya!" Minho Chan'ın kolunu sıkıca tutup dışarı çekmeye çalışırken Chan hayvan gücüyle kendini geri çekip kapıyı onların üstüne kapatmıştı son anda.
Changbin ve Jisung geldiklerinden beri anıra anıra gülmeye devam ettikleri için bir süre sonra nefessiz kalmışlar sonrasında kapıyı açması için Chan'a yalvarmaya başlamışlardı.
"Yeminle çok güzeldi diyoruz ya, gel bir gör ondan sonra tekrar kapanırsın mağarana." Changbin gülmemek için zor dururken deminden beri sinirle onları izleyen Felix burnundan sert bir nefes vermiş, dirseğini Changbin'in karnına geçirip hızla çıkmıştı binadan.
Changbin yediği darbeyle somurtup arkasından öylece bakarken sırtını duvara yaslayıp iç çekmişti. Diğer ikisi ise Chan'ı dışarı çıkarma çalışmalarına devam ediyordu.
"Hyunjin nerede?" diye sordu kulağını kapıya dayayıp.
"Sence?"
Ofladı Chan. Elini saçlarının arasına daldırıp "Arayın şu malı, ötmesin Jeongin'e bir şey." diye konuştu kapının arkasında olduğu için boğuk çıkan sesiyle. "Ağzınıza sıçmadan defolup gidin siz de."
"Kanka çok geç."
"Ne diyon?"
"O gerizekalı, Jeongin'e yaranmak için anasını babasını satar amına koyayım. Seni mi harcamayacak?"
Chan içinde dolup taşan sinirle bir anda kapıyı açtığında diğer üçü korkuyla yerinde sıçrayıp geriye doğru adımladı. Delici bakışlarını tek tek onların üzerinde gezdirip "Cidden güzel mi lan?" diye sordu.
Yürek yiyen Minho sırıtıp "Benimki görür görmez otomatik pilota bağladı, diyeyim sen anla." demişti ki son anda Chan'ın bakışlarını fark edip "Tabii kendisi dünya ahiret yengem oldu artık, haha." diye devam etmişti cümlesine. Aferin, böyle adam ol.
"Gerçek bir çıtır." demişti Jisung.
"Ben bile beğendim, gayet tatlı birine benziyor." dedi Changbin de.
Kaşlarını olabildiğince daha fazla çattı Chan. "Hemen sulanmayın lan." Kolunu kapıya yaslayıp yüzünü sıvazladı. Kara kara ne yapacağını düşünüyordu. Hâlâ kabullenememişti öptüğü kişinin erkek çıkmasını.
"Kanka biz sulanmasak elin yarrakcısı gelip sulanacak."
Jisung sinirle Minho'nun bacağına geçirdi. "Irz düşmanı."
"Ben de seni."
Chan düşünceleriyle büyük bir boğuşma yaşarken omuzları düştü. Bakışları tekrar onları bulduğunda kafasını iki yana sallayıp iç çekti. "Ah, sizden gerçekten nefret ediyorum."
Eşyalarını alıp kapıyı kilitlemiş dakikalar içinde okulun yoluna koyulmuşlardı. Beleşçi arkadaşları yüzünden yol üstündeki tamirciden de arabasını almıştı. Ona kalsa bu gazla koşarak gidecekti oraya çünkü.
"İte bak, ite." diyip cıkladı Minho, arabadan inerken. Hyunjin'i her zamanki gibi Jeongin'in peşinden koştururken görmek şaşırtmamıştı onları.
Kampüsün içine doğru ilerlediklerinde Jisung "Senin çıtır çoktan gelmiş." diyip Chan'ın dikkatini çekmişti. Chan bakışlarını onların baktığı yöne çevirdiğinde içinde anlam veremediği bir heyecan gün yüzüne çıkmıştı.
Sonunda onu görebildiğinde şaşkın bakışlarla baktı ona. Sonrasında kaşları çatılırken adımları refleksle oraya yöneldi. Arkadaşlarının kendisine seslendiğini bile duymazken her şey ağır çekimde gibiydi onun için.
Hızlı adımlarla çocuğun yanına vardığında karşısında durup üstten üstten bakmaya başladı. Çocuğu o kadar dikkatli inceliyordu ki kendi astığı ilanların üstüne afiş astığını bile fark etmemişti.
Mor saçlı ve kırmızı ceketli oğlan, Chan'ın tüm dikkatini dağıtmıştı.
Çocuk afiş asmayı bırakıp soluklanmak için geri çekildiğinde göz göze geldiler. Chan'ı karşısında görür görmez gözlerini kırpıştırıp kaşlarını çatmıştı ki, bir anda ellerini beline koyup "Lan sen Bang Chan değil misin?" diye sordu.
Chan'ın bakışları kıpırdanıp duran dudaklara kilitlenirken ağzı açılıp geri kapandı. Dakikalardır yutkunmayı unuttuğu için öksürük krizine girerken arkadaşlarının yüksek sesli kahkahalarını duymuştu.
"Benim." dedi kekeleyerek.
Bunun üzerine mor saçlı oğlan Chan'ın yakasına yapıştı. "Bana bak manyak herif," diye bağırdı. "Senin yüzünden tüm okula rezil oldum. Toplasana şu ilanları!"
Hyunjin sağolsun, o öğrendikten sonra okulun yarısı öğrenmişti bir günde.
Chan seslice yutkundu. Yüzünü uzun uzun inceledi. Cidden bir erkeğe göre çok zarif ve güzel bir yüzü vardı. Dudaklarına bakmamak için çırpınıp dururken onu öptüğü gerçeği her geçen dakika boğuyordu onu.
"Konser afişi mi o?" diye sordu can havliyle.
Çocuğun dikkati dağılırken elindeki kağıtlara baktı. "Evet." dedi dişlerini sıkıp. "Onca işimin arasında sırf senin boktan afişlerinin üstünü kapatayım diye aldım bu görevi."
Chan kafasını sallayıp anladığını belirtti. İçinden özür dilemek gelse de karşısındaki oğlanın sinirli hali hoşuna gittiği için bir şey dememişti. Adını hâlâ bilmediği aklına gelirken "Bu arada adın neydi?" diye sordu.
"Şaka mısın sen ya, sanane! Seni ne ilgilendirir?"
"Sakin ol." dedi Chan gülümsemeye çalışıp. "Öpüştüğün birisine bu kadar sert davranmamalısın. Belki bu konserde de öpüşürüz, ne dersin?"
Siktir, dedi içinden. Bunu gerçekten söylemek istememişti.
Çocuğun gözleri kocaman açılırken bu sefer boğazına yapışıp boğmaya başladı Chan'ı. "Ne diyorsun lan sen!"
Chan'ın suratı nefes alamadığından kıpkırmızı kesilirken hemen arkasından gelen o sihirli cümleyi duydu. "Kanka," dedi Minho sakince. "Kaç."
***
boyle arkadas grubunu allah dusmanimin basina vermesin 🙏🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mitski, seungchan
Teen Fictionchan gittiği konserde yanlışlıkla öpüştüğü ve yüzünü bile göremeden kaçan kişiyi her yerde aramaya başlar.