"Felix, kalbimin ağrısının nedeni sanırım..."
"Evet abi, söylesene artık şunu!"
"Sanırım bende panik atak var ya, kalbime vuruyor direkt." dediğinde Felix burnundan sert bir nefes verip kendini çimlerin üstüne bıraktı.
Jisung bu konuşmadan bir bok çıkmayacağını çok önceden anladığı için gözlerini devirip Felix'in sinirden terleyen alnını sildi. "Hâlâ neden hastaneye gitmeyip okula geldiğini düşünüyorum sonra mal olduğunu fark edip susuyorum, öyle bir gün işte."
"Onun ağrısı başka bir şeyden de, anlamaz bu salak." dedi Felix sinirle. Diğerleri bilmediği için uzatmak istemiyordu ama ağrısının sebebinin Seungmin olduğunu elbette biliyordu.
O sırada dersten çıkan üçlünün bakışları onları buldu. Seungmin direkt olarak Chan'a doğru ilerlerken "Birader sen buralara uğrar mıydın ya?" diyen Hyunjin'le kafasını yerden kaldırdı Chan.
Düşünceleri Seungmin'i görmesiyle kaçışırken Hyunjin'e dik dik bakmayı da ihmal etmedi. Yanına gelen mor saçlıyı kolunun altına çekti beklemeden. "Sevgilimi size daha fazla emanet etmeye gönlüm el vermedi."
Jeongin hariç hepsi bıkkınlıkla önüne dönerken "Hayırdır?" diyip Chan'ı dürttü Seungmin. "İyileştin mi sen?"
"Senden ayrı kalmak daha çok hasta etti beni, koştum geldim ben de."
"Ciddi ol biraz ya."
"Ben ciddiydim." Chan kulağına eğilip fısıldayarak konuşunca Seungmin göz devirip kalçasıyla ittirmişti onu. "Defol."
Kıkırdayarak önüne döndü. Bir süre hepsi havadan sudan konuşurken Jisung anlık farkındalıkla duraksayıp kaşlarını çattı. "Lan bir şey diyeceğim, Minho şerefsizi şu an yanımızda değil mi yoksa bana mı öyle geliyor?"
"Harbi lan," dedi Changbin. "Nerede bu?"
Chan düşünceyle çenesini kaşıdı. "Oğlum ben de diyorum niye ses var görüntü yok. Şerefsiz bilinçaltıma öyle bir sızmış ki her yerde sesini duyduğum için yokluğunu garipsemedim."
"Zaten her yerde senin dibinden ayrılmıyor ki."
"Kendimi boğmak istemiyorum, susar mısın?" dedi Chan, Felix'e sinirli bakmaya çalışmıştı fakat başarılı olamadı.
"Guyyysss, nabersiniz!"
"Orospu çocuğu lafının üzerine gelirmiş."
"Çok seviyorlar beni ya, birtanelerim benim." Minho gülerek yanındakine baktığında diğerleri de olayı anlamaya çalışıyordu. Jeongin, Seungmin ve Chan üçlüsü gördükleri kişiyle gerilirken "Sen ne alaka ya?" dedi Chan sinirle.
"Yeni kanka yaptım diye kıskandın değil mi?" Minho eğilip Chan'ın yanaklarını sıktı. "En çok seni seveceğim merak etme."
"Lan siktir git, ne kankası!"
Ortamın tansiyonu bir anda fırlarken diğerleri olayı hâlâ anlayamadığı için Chan'ın elini kolunu tutmaya çalışmıştı bir süre. "Ne kankası dedim lan!" diye bağırdı Chan bu sefer.
"İyi anlaşmamız seni niye bu kadar sinirlendirdi anlamadım."
"Sen ne yaylana yaylana konuşuyon yarram."
Mingyu iyice bozulurken "Hey, sakin ol." diyip bakışlarını Seungmin'e çevirince Chan'ın ipleri kopmuştu o anda.
"Lan oğlum, geri bassana sen bir. "
"Kendini Kuzey Tekinoğlu sanıyor olabilir mi?"
Jeongin düşünceyle konuştuğunda Hyunjin "Kimmiş bu Kuzey Tekinoğlu?" diye sordu gözlerini kısıp. Lakin geri cevap olarak göz devirme ve oflama almıştı. "Sus da Chan'ı nasıl sakinleştirebiliriz, onu düşün."
"Nasıl istersen sevgilim."
"Oğlum sen harbi yeni kanka yapmama mı sinirlendin lan?"
"Sus Minho!"
"Ama yenge!"
"Yenge deme, dedim sana!"
Mingyu kaşlarını çatıp anlamsız muhabbetlerine bakarken Chan da sinirle soluyordu burnundan. Seungmin Chan'ın önüne geçip "Ne duruyorsun lan, gitsene." dedi sinirle.
"Sırayı bozmayın, herkes toplandı mı?"
Mingyu'nun dikkatli bakışları Seungmin'den ayrılıp bahçede yüksek sesle sayım yapan adama çevrildi. "Kanka sen git istersen." dedi Minho. "Gerek yokmuş bize."
Mingyu kafasını sallayıp Minho'yla el sıkıştıktan sonra son kez Chan'a bakmış ve gitmişti. Seungmin de Minho'yu köşeye çekmişti o sırada. "Ne konuştunuz az önce?"
"Festival bitene kadar öğrenci yurdunda kalacaklarmış." dediğinde Seungmin kaşlarını çattı. "Ee, bunun seninle veya bizimle ne ilgisi var?"
"Okulun arka sokağındaki yurtta kalıyordun sen değil mi yenge?"
"Lan oğlum anlatsana şunu." dedi Chan dişlerinin arasından.
"He işte, sizin yurda geliyorlar onlar da. Ben de dedim ki Seungmin yengem sana yardımcı-"
"Lan!"
İki yalancı çoban kocaman gözlerle baktı birbirine. Seungmin kaşlarını 'ne yapacağız' der gibi oynattığında Chan da oflayıp alnını ovuşturdu. "Direkt yurda geçeceksin değil mi?"
Seungmin kafasını salladı. Chan diğerlerine dönüp "Siz gidin, Seungmin'i bırakacağım ben." demiş ve mor saçlıyı kaptığı gibi festival yarışmacılarının peşine düşmüşlerdi.
"Gelmek zorunda değilsin, hallederim ben."
"Şu tipe bak amına koyayım." Chan onu duymayıp ön sıradaki Mingyu'ya kitlenmişti. "Kılçık gibi ayıklardım da senin hatrın için duruyorum."
"Hallederim dedim ya, boşver."
"Yok ben bu herifi dövmesem içimde kalacak." Seungmin okuldan çıktıklarından beri bir delilik yapar diye sıkıca kolundan tutmuştu. Düşündüğü olmak üzereyken onu geri çekip "Düzgün dur." demiş ve yurdun önünde durduklarında bırakmıştı.
"Git hadi." dedi kafasıyla sokağı işaret edip.
"İçeri girene kadar beklerim sıkıntı yok." Chan ellerini cebine koyup konuştuğunda gözlerini devirdi Seungmin. "İyi, gidiyorum o zaman."
Chan elini salladığında Seungmin de arkasına dönüp ilerlemeye başlamıştı ki yurdun bekçisi Chan'ın yanına gelip "Sen ne dikiliyorsun burada?" diye azarladı onu. Tam ağzını açıp konuşacaktı ki bekçinin "Hâlâ dikiliyor ya, geçsene arkadaşlarının peşinden evladım." demesiyle duraksadı.
"Nasıl yani?"
Bekçi itiraz etmesine bile izin vermeden onu içeriye çekiştirip kapıları kapattığında ellerini arkasında bağladı ve yavaşça arkasına dönüp yurdun tabelasına baktı.
"Yurt köşelerine atılacak adam mıydım ben amına koyayım."
***
devami yarina cocuklarr
hadi baii🏌️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mitski, seungchan
Teen Fictionchan gittiği konserde yanlışlıkla öpüştüğü ve yüzünü bile göremeden kaçan kişiyi her yerde aramaya başlar.