Bir anda boğuluyor gibi hissettim Ozan yüzünde beni aşırı rahatsız eden tebessümüyle bana doğru yürüyordu. Masanın önünde durup sanki çok samimiyetimiz varmış gibi bana gülüyordu.
"Bir şey mi diyeceksin?" dedi ve daha çok güldü.
"Sen geldin senin söylemen gerekmez mi?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Yapmak istediğim özgüvenli gözüküp ellerine koz vermemekti. Gayet seviyeli laf sokmaya çalışmıştım..
"Bakışlarınla sen beni buraya çağırdın ama o ne olacak?" Öykü bir anda öksürmeye başladı ben de iyice gerilmeye. Ne diyor lan bu hemen bir şeyler söylemem gerek. Mal gibi kaldım.
"Ben sadece." duraksadım "Sadece dalmışım, yani öylesine boşluğa bakıyordum."
"Hadi ya?" dedi kaşlarını kaldırarak yine tebessümüyle. Yüzünde ki ifadeyle yalan söylediğimi ima eden bir tavır vardı. "Öyle olsun, bir teşekkür bile etmedin." dedi saati işaret ederek. "Yoksa fark etmedin mi?"
"Yok fark ettim de." sürekli bu hareketlerinde anlam aradığımdan ne diyeceğimi düşünemiyordum hep Öykü'nün yüzünden beni öyle doldurdu ki sürekli kafamda bir şeyler kurgulayıp duruyorum. "Gerek yoktu." deyiverdim. "Ne gerek var saatimi yaptırmana getirip verebilirdin de." diye ekledim.
"Doğru." dedi başını olumlu anlamda sallayarak iki eliyle masaya dayandı. Yüzünü daha çok yüzüme yakınlaştırdı. Yüzünü ilk defa bu kadar yakından inceliyordum. Keskin yüz hatları simsiyah gözleri dağınık saçlarıyla hiçte fena sayılmazdı. Allah'ım neler diyorum ben!
"Seni rahatsız mı ettim?" dedi gözlerini ayırmadan "Hatta fazla mı oldu." diyerek ekledi. Bakışları beni geriyordu.
"Hayır!" dedim ayağa kalkarak Öykü bana ne yapıyorsun gibi bir bakış attı. Bu hareketimle Ozan az da olsa geriye çekilmişti. "Demek istediğim şu kimseye durduk yere borçlanmak istemem."
"Bana borçlandığını mı düşünüyorsun?"
"Hı-hı."
"Merak etme kimse bana borçlu kalmaz güzelim."
Güzelim? yani nasıl bir güzelim ben güzelim diye kendine mi söyledi yoksa cümledeki güzel bendim ve onun güzeli miydim. Kafam karıştı hem güzel bulunmak hem de onun güzeli olmak ikisi aynı anda fazla geldi. Güzellik diye konu kendisiyse zaten..
"Ne kadardı?" diyerek gözlerimle cüzdanımı aradım.
"O kadar değil."
"Hilal!"
Bir dakika şimdi güzel olan oysa..
"Hilal, kızım otursana herkes bize bakıyor." Öykü kolumdan çekip dandik plastik kantin sandalyesine hızla oturttu beni. "Kanka kıpkırmızı oldun ya.." birden Öykü'yle göz göze gelince heyecana kapıldım ve göğsümdeki şiddetli nefesimle ritimli iniş çıkışı elimle durdurmaya çalıştım tabi asla faydası yoktu.
Allah'ım aklıma olanlar geldikçe yüzüm buruşuyor. Ne salağım yaa! Resmen çocuk bana güzelim dedikten sonrası kulağımda kocaman bir çınlamadan ibaret. Panik bir halde saatimi yaptırmasının karşılığını ödemeye çalışırken hesap ödetmeyen dayılar gibi gözükerek kendimi daha da rezil ettim. Ozan repliğini söyleyip çekip gittikten sonra bir süre durup sonra "Gel Allah'ın aşkına gel ödeyeyim hakkına girmeyeyim bak. Allah'ını seversen al şunu bak genç adamsın gel." buna benzer cümleler kurdum arkasından. Beni pek ciddiye almadan yürüyüp gitti.
Bu ne demek şimdi kaç para anlamadım diye düşünürken Öyküye dönüp "Ne diyor bu hiç bir şey anlamadım. Kaç para istiyor ki o kadar değil falan nedir yani? Hayır ne kadar olabilir ki o saat altın bir kere tamam mı!" Öyküde şaşkın şaşkın "Sanırım kast ettiği para değil Hilal." Ben şok.
"Nasıl ya? Ne diyorsun kızıam.." dedim ve devam ettim dişlerimi sıkarak "Böbreğimizi mi verelim canımızı mı verelim ne istiyor bu!"
Öykü koca bir kahkaha atıp "Ya sapıksa Hilal? He o zaman ne yapacaksın senin çirkin böbreğini ne yapsın ya psikopatsa bu oğlan, basana bakışlarına nasıl dik dik baktı sana öyle!" dedi sesini korkutucu yapmaya çalışarak.
"Bak beni doldurup durma zaten ateş bastı kalk gidek sınıfa."
*
Teneffüs ziliyle sıramdan fırladım "Tuvalete gidelim hadi."
"Yok gelmiyorum ben."
"Hani dostumdun!"
"Hilal..."
"Tamam be tamam."
Pıt pıt pıt gittim tek başıma kimseye ihtiyacım yok bu yolculukta.
"Hilal." arkamdan yankılanan ismim beni durdurdu bu ses... Bana çok yabancı gelmeyen ama pekte anımsayamadığım bir tondu. Seslenen kişiye dönüp bakmak sesinden tahmin etmek daha kolay olduğundan şöyle bir göz ucuyla baktım "Ne diyi la bu diye." içimdeki dayı bazen susmak ve durmak bilmez.
Aman Allah'ın şuan içimdeki dahil bütün dayılar şaşkın yani şoklardan şok!
Panik panik paniiiikkk! bütün kırmızı butonları çalın tüm acil durumlar devreye girsin böyle bir şey var mı onu bile bilmiyorum.
Ozan gelme bana doğru oğlum gittt. Herkes bana bakıyor. Adım onun dudaklarından ikinci kez süzülünce bir besmele çekip ters yöne mi koşsam yerlere mi düşsem napsam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıradan Biri (Tekrardan)
ChickLitHikaye karakterim eroin bağımlısı zengin bir züppe mi yoksa hayatın acılarını doruklarına kadar yaşayan bir fahişe mi olmalıydı. Ya da.. Hiç biri. Evet evet hiç biri. Hikayemin karakteri bendim. Aynen öyle ben. Peki ben kim miydim? ...