Ben bunları düşünürken Ozan suratıma doğru bir şey fırlattı. Fırlattığı şey kucağıma düşünce kucağımı hedef aldığını anladım. Yani ortada bir saldırı yok gibi duruyordu, en azından henüz.
"Ne bu?" diye sordum ağız ucuyla.
"Ufak bir iyilik." diyerek gülümsedi ağız ucuyla. Ne şimdi bu? Okuldaki kızlar bunu öyle göklere taşımışlar ki bu bakış ve gülüşlerin herkesin üzerinde etki yaratabileceğini sanıyor. Ozanı incelemeyi bırakıp elimdekine dikkatimi verince Ozan beni öylece bırakıp gitti. Yolun ortasında okula doğru ilerleyen tüm öğrencilerin ters istikametinde kala kaldım. Etrafımda ki meraklı gözleri umursamadan ufak basit bir kaç bantla kağıda sarılı paketi açtım. İçince ki saatimdi ve yepyeni duruyordu eskisine göre daha parlak ışıl ışıl duruyordu. Peki ama neden?
Bu dalgınlıktan beni Öykü'nün enerji dolu sesi beni çıkarttı. Öykü sürekli niye kalabalığın ortasında durduğumu ve neden bana baktıklarını sorup duruyordu. Kızım bu neyin acelesi zaten bin beş yüz kere sana olayı anlatıp defalarca üstünden geçeceğim bir dur da sınıfa gidek dimi.
Saatimi taktım yepyeni görüntüsü beni mutlu etmişti. Öykü saatlerdir Ozan'ın bu davranışının altında bir şeyler yattığının amacının farklı olduğunu anlatıp duruyor. Öğle arası kantine bir şeyler yemek için gittiğimizde her yer çok doluydu yani bizim kantinin her zamanki haliydi boş masa bulmak hayaldi. Büyük sınıflar hep küçük sınıfları kaldırıp istedikleri yerlere oturuyordu. Çok iğrenç bir hiyerarşi olduğunu düşündüğümüzden biz pek kantinde oturmuyorduk.
Sınıfa çıkacakken Öykü boş bir masa olduğunu görüp beni oraya doğru sürükledi. Bir yandan Öykü'ye ayak uyduruyor diğer yandan tostumu tutmaya çalışıyordum. Oturduğumda fark ettim ki Seda ve tayfasının bir arka masasına oturmuştuk. Öykü'ye sinirli bakışlarımı çevirdim bana omuz silkerek yemeğini yemeğe koyuldu. Allah seni napmasın ya. Bizde bunu dost diye yanımızda tutuyoruz.
Yemeğimi yerken arada Seda'nın oturduğu masaya bakıyordum bana doğru baktığında pek tavrımı bozmadan işime bakıyordum. Bir an Seda'ların masasında kıpırdanma olunca göz ucuyla baktım sonra istemsiz bir şekilde Seda 'nın baktığı yöne doğru baktığımda Ozan'nın ona doğru ilerlediğini gördüm Öykü hemen koluma bir kaç kez vurdu gözüyle Ozan'ı işaret etti bende belli etmemek için tepkisiz kaldım.
Öykü "Şimdi belgesel tadında izleyelim bakalım." dedi ve sessizce güldü.
Ozan'ın gelmesiyle Seda'nın arkadaşları gitti. Resmen Seda Ozan'ın gözlerinin içine bakıyor gözlerini ondan alamıyordu. Hatta sadece gözlerini değil tüm bedeniyle ona bakıyor gibiydi vücudunu tamamıyla ona çevirmiş dirseklerini masaya dayamış ellerini çenesinin altına almış kedi gibi parlayan masum? gözleriyle Ozan'ı izliyordu. Sessizce Ozan'ın ağızından kelimeler dökülüyor ve Seda hiç kesmeden dinliyordu. Seda'nın parıldayan gözlerinin karşısında Ozan'nın gözleri yeni sönmüş bir mum gibiydi. Dediklerinin tek kelimesini duymuyordum fakat Seda'nın pek hoşuna gidecek şeyler değildi bunlar Seda'nın oturuşu bakışları hepsi değişmişti birden. Ozan ise elleri cebinde sandalyeye gayet rahat yerleştiğini belli ederek bacaklarını uzatmış bir şeyler fısıldıyordu. Seda'nın yanaklarını sildiğini görmemle Seda ani bir hareketle kalkıp gitti. Ozan Seda'nın bu hareketinden hiç etkilenmeden öylece oturmaya devam etti. Benim bile kalbimi burkan Seda'nın yüz ifadesi Ozan için hiç bir anlam ifade etmeyişi o kadar barizdi ki. Bu durum daha da canımı sıktı. Çünkü tüm bunlar olurken Öykü her defasında kulağıma bir şeyler döndüğünü ve bu sabahki olayla beraber bir bağlantısı olup olmadığını söyleyip duruyordu. Onun bu davranışları benimde içime bir kurt düşürmedi değil.
Öykü'nün bana anlattıkları derin bir dalgınlıkla dinlerken sandalyenin sesiyle bakışlarımı o yöne çevirdim. Ozan bana doğru mu ilerliyor?
Doğru mu gördüm?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıradan Biri (Tekrardan)
ChickLitHikaye karakterim eroin bağımlısı zengin bir züppe mi yoksa hayatın acılarını doruklarına kadar yaşayan bir fahişe mi olmalıydı. Ya da.. Hiç biri. Evet evet hiç biri. Hikayemin karakteri bendim. Aynen öyle ben. Peki ben kim miydim? ...