Deniz Sıcağı

128 11 8
                                    

2 gün sonra

  Kazağımın kollarını düzeltip evden çıktım.Arabaya biner binmez bi titreme gelmişti mart ayındaydık ama hava buz gibiydi.

  Şirkete giderken telefondan da birkaç iş görüşmesi yaptım.İşe düşkün biriydim aynı rahata düşkün olduğum gibi.Ne kadar zıt olsada evet ikisinede düşkündüm.

  Pastaneden iki tane açma bir ayran alıp turnikelerden geçtim asansör çok dolu olduğu için merdivenleri tercih ettim.

  Ne kadar patron olsam bile kuralları biliyordum asansör için kimsenin sırasına geçmezdim.

  Bi yandan poğaçamı yiyip bi yandan da toplantıları düşünüyordum.

  İki gündür haberlerde biz vardık Didem bunun sevincini yaşarken benim buna sevinecek zamanım dahi yoktu.

  Asya'ya odama gelmesi için işaret yaptım anında yanımda belirdi

"Bugün Mustafa Bey ile toplantınız var bu mekan için ödemeyi istiyor,Elbiseler üretimden geldi onları mağazalara gönderiyoruz sizin bakmanızı istiyorlar,Okullara elbise gönderimini tamamladık haberiniz olsun istedim." dedi gülümseyerek

  Kafamı sallayıp kapıyı işaret ettim.

  Leptoptan maillere bir göz gezdirdim bahar koleksiyonunu tamamlamıştım bugün Didem'e ve Batu'ya göstermem lazımdı.

  Batu ise bizim diğer tasarımcımızdı aynı okulda okumuştuk ben çizdiklerimi ona gösterir eksik olduğu veya beğenmediği bir yer varsa tamamlardı.

  Ben daha çok kıyafet çizerken o takı tasarlamaya yönelirdi.

  Asya'yı arayıp Batu ile Didemi odama çağırmasını rica ettim.

  Didem muhteşem enerjisi ve kovboy tarzı takımıyla odaya girerken Batu onun bu hâline gülüyordu.

  "Hâlâ büyüyemedi" dedi bana bakarak.

  Ben ise ciddi bir tavırla çizim dosyalarını onlara verdim.İkiside büyülenmiş bir edâyla çizimlerime bakıyorlardı.

  "Bunlar mükemmel olmuş Ahu."
  "Bu işi biliyorsun be kömürüm"

  Batu ve lakapları

  Şirkette bizden sonra en önemli kişiydi.Tabii o ortağımız değildi ama çok yakın bir dostumuzdu.

  Şirkette herkese lakapla seslendirdi bana kömür Didem'e sinsirella derdi.

  Dosyayı masaya koyup ikiside önümdeki sandalyelere oturdu.

  "Bekle bahar Grandiosità geliyor!" dedi Didem elleriyle bir cam açar gibi.

  "Herkese haber verin yarın bunları sunalım sonra üretime gidin o sırada da şu GLORIA mevzusunu halledeyim.Batu kaşlarını çattı Didem olaya el atarak

"Ya bunlar yeni bir tasarımcı arıyormuş elbise tasarlayan tabii.Bir çok şirket başvurdu konsepte göre en iyi çizimleri çıkaran gloria ile defileye çıkacak"

  Batu heyecanlı bir şekilde Didem'e baktı sonra bana bakıp suratını astı

  "Merak etme kabul ettim" Batu sandalyeden kalkıp "Sen mi?" "Ahu Rüzgar?"

  "Ta kendisi." dedim biraz egoyla.

  Batu şaşkınlığını atamamışken ikisinide çıkması için resmen kovaladım çıktıkları gibi defterimi açıp geçen akşam çıkardığım taslaklar üzerinde düşünmeye başladım.

 

  Bu iş için gerçekten bir hırs yapmıştım aslında hırs nedenim Pelin'in şirketinin de bu yarışmaya katılması olmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


  Bu iş için gerçekten bir hırs yapmıştım aslında hırs nedenim Pelin'in şirketinin de bu yarışmaya katılması olmuştu.

  Pelin Er.

  Eski çalışanımdı tabii koleksiyonlarımı rakip firmalara yayarak ordan aldığı parayla kendi işini kurana kadar.

_______

  Otobüsten tek bir çantayla indim.Her ineni karşılayan insanlar vardı,beni tek İzmir karşıladı.

  Etrafa bakındım ve bir taksi çevirip beni kordonboyu sahiline bırakmasını söyledim.

  Taksici abi kısa bir süre sonra sohbet açtı bende can sıkıntısından gidene kadar evden gidişimi ve buraya geldiğimi anlattım.

  Abi beni dinledi ve parayı uzatacağım sırada kendi cebinden o zamanın parasıyla 50 lira verdi.

  Abiye baktım "Abi ben dilenci değilim." dediğim de taksici abi sözümü kesti "Benimde küçük bir kızım var abim,al bu parayı sanki bir arkadaşın vermiş gibi düşün yolun açık olsun kardeşim."

  Gülümseyip arabadan indim.

  Deniz havası tüm sinirimi almıştı.

  Şimdi ne yapacaktım?

  Hiç bilmediğim bir şehirdeydim kimseyi de tanımıyordum.Diyorum ya başıma buyruk bir kızdım.Bir simit alıp deniz kenarına oturdum bu geceyi sahilde geçiririm yarın da part time iş bakarım diye düşündüm.

  Telefonumu açtığımda kimseden bir mesaj yoktu.Sahiden mi? Kimse mi merak etmedi?

  Saat ilerledikçe insanlar azaldı,içimde gram korku yoktu.Sahilde kumların üstüne oturup hırkamı üstüme serdim.

_____

  İyice canım sıkılmıştı uykum da yoktu biraz yürümek iyi gelir diye düşündüm ve hirkami üstüme giyip yürümeye başladım.

  O sırada bir köprünün önünden geçerken benim yaşlarimda bir kızın köprüden aşağı sarktığını ve ağladığını gördüm

  Yavaş adımlarla kızın yanına yürüdüm,kız ağlarken nefessiz kalıyordu ama ağlamaya devam ediyordu.

  "Ee atla hadi." dedim bilmiş bir tavırla.

  Kız bana baktı afalladı.Bir an olsun ağlamayı kesti,yüzüme garip garip bakmaya devam etti.

  "Madem ölmek istiyorsun." dedim ardından ellerimle denizi gösterdim."Bak deniz gayet güzel,tam ölmelik."

  "Ne?"

  "Ölmek istesen şuana kadar atlamıştın." dedim alaycı bir tonla.

  Karşımdaki kız daha pısırıktı,çocuk gibiydi.

  "Ben." dedi sonra kaşlarını çatıp bana baktı "Sen gitsene sanane benden?" dedi.

  "Ben sırf sıkıntıdan burdayım seni kurtarmak için gelmedim."

  "İyi o zaman" dedi.

  İkimizde sustuk sonra ses gene benden çıktı "Atlasana hadi." dedim tekrar dalga geçercesine.

  Kız ellerinin tersiyle yüzünü sildi ve bana sinirli bir şekilde bakmaya çalıştı ama hiç beceremedi.

  "Atlamıyorum.Git" dedi ve köprüden uzaklaştı.

  Bende onun peşinden gittim kız hâlâ bana git demesine rağmen onun peşinden gülerek gittim.

  "Ahu ben."

  "Didem."

Aşk Kırıntıları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin