"Şey jimin. Ben nereden başlayacağımı bilmiyorum ama... öncelikle geçmişte yaşananlar için çok ama çok ama çok özür dilerim çok çok pişmanım. O zamanlar o kadar aptaldım ki... ah! Hatırlamak bile istemiyorum. Şunu söylemeliyim ki.. seni çok seviyorum park jimin. Sana aşığım. Senin kıymetini anladıktan sonra herkes bana yabancı gelmeye başladı. Biliyorum. Beni istemiyeceksin ama. Bir
Şans versen? Kendimi affettirmek için belki de bir şeyleri düzeltmek için hala geç değildir."Jungkook'un söyledikleri karşısında şok olmuştum. Ne cevap vereceğimi bilmiyorum. Ama şu am o kadar masum saf bakıyordu ki. Cidden pişman olduğunu görebiliyordum. Ama ona güvenecek halim kalmamıştı. Belki bir şans vermeliyim hm? Of bilemiyorum. Ama cidden eğer red edersem çok üzülecekmiş gibi bakıyor. Ne yapmalıyım bilmiyorum ama. Sanırım denemekten zarar gelmez.
"İstersen biraz düşün acele etmek zoru-"
"Bak jungkook. Sana bir şans vermek istiyorum. Çünkü seni hala seviyorum. Değişmiş olabilirsin ki pişmanlığını gözünden görebiliyorum ama lütfen beni daha fazla üzme. Bu senin son şansın."
Jungkook'un gözleri parladı. Sevinçle bana sarıdı. Karşılık verdim. Onu o kadar özlemişim ki. Kokusunu, bedenine sarılmayı. O kadar sıkı sarıldı ki sanki yaralarımı sarmak istermişçesine.
Ayrıldığımızda Jungkook ağlıyordu. İşte o an içim gitmişti. O kadar içten ağlıyordu ki tam anlamıyla pişman olduğunu anlamıştım.
"Teşekkürler Jimin."
"Jungkook....." "ağlama"
Dedim ve tekrar sarıldım. Şu an o kadar duygusal bir atmosfer oluşmuştu ki her an ben de salya sümük ağlayabilirdim.
Ta ki birisi odaya öküz gibi girene kadar."A pardon ya siz devam edin" dedikten sonra gitti Taehyung. Çıkarken bana göz kırpmıştı. Tanrım! Ölüdüreceğim seni. Jungkook bunu fark etmiş olacakki kıkırdadı. Eh en azından onu güldürebilmiştim.
Aptal olabilirim. Ama ondan bir türlü vazgeçemiyorum. Zaten eğer bir daha bana yamuk yaparsa görür o gününü. Sonuçta sadece bir şans. Onunla uğraşmak eğlenceli olacaktır. Bekle bakalım Jungkook efendi seninle çok eğleneceğiz. (fesatlaşmayın hemen.)
Ertesi gün
Sabah evdekilerin sesiyle uyandım. Noluyo ya sabah sabah? Ya aslında her sabahımız gürültülü olur Sabahları genelde kahvaltı hazırlamak için Jin hyung sürekli diğerlerine emir verir. Yoongi Hyung uyandığı anda etrafa neşe(!) saçar. Hobi hyung vaaz verir, Tae genelde diğerlerine sataşmayı tercih eder. Fakat bugün biraz daha farklıydı. Gülüşme sesleri çok fazlaydı ve arada Jackson'nun sesini duymuş olabilirim gibi geldi.
Kalkıp yüzümü yıkadım ve içeriye geçtim. Ve yanılmamıştım. Jackson koltukta hüzünlü bir ifadeyle oturuyordu. Diğerleride gülüyor ve bir şeyler söylüyorlardı. Jackson beni görünce ağzı kulaklarına vardı. yanına geldim fakat oturacak yer yoktu. "Sorun ne? noluyo sabah sabah?"
"Jimin başıma neler geldi bir bilsen. Bu arkadaş dediğim piç herifler sabahtan beri gülüyo." dedi dudağını büzerek. "Ya kıyamam sana neler oldu anlat." " ayrıca jungkook kalk şurdan da oturayım."
"Neden? karşıya otur."
"Jungkook!"
"iyi be"
Merhabalar. Bu bölüm içime pek sinmedi.
Bu arada yeni bir fic yazdım textin ve düzyazı şeklinde 6 bölümünü yazdım ve yayınlandı. Kısa bir hikaye olacak yaklaşık iki bölüm sonra final olur. Eğlenceli ve kısa bir fic. profilime tıklayarak hikayeye ulaşabilirisniz.
Lütfen oy verin!!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FADED/JİKOOK
Novela Juvenil"Jimin Hyung halleder değil mi??! Jimin Hyung her boku halletsin zaten!!! Çıkarın için olmasa yüzüme bakmazsın!!"