17. HASTASIN SEN!

35.9K 1.9K 732
                                        

İnsan çok sevdiği halde neden her defasında terkedilir.
Ve beklenenler, neden hep vazgeçildikten sonra gelir.

Oğuz Atay

🦋🦋🦋

Bütün olan geçen şeylere rağmen, sen yine bir parça benimdin, ben bütün ruhumla senin.

Gelen misafirlerin fısıltıları, tavan arasından süzülen toz zerrecikleri gibi havada asılıydı. Kimi ürkek, kimi meraklı bakışlar arasında birden, o incecik, kesik kesik yükselen bir bebek çığlığı duyuldu. O an, tüm başlar tek bir yöne döndü. Herkesin dikkat kesildiği noktada yalnızca Aral'ın acıyla dolu sesi yankılanıyordu.

Ahin'in göz bebekleri bir an genişledi, yüzüne donuk bir ifade yerleşti. Sanki dünya birkaç saniyeliğine durmuştu. Çığlıklar öyle tanıdıktı ki, vücudunu saran uyuşukluk birden çekildi, yerini kasıklarına inen hafif bir sızı ve sarsak bir telaşa bıraktı. Oğlunun sesi, derinlerinden gelen bir çağrı gibi içini oydu. Göğüsleri sızladı, yorgun bacakları istemsizce hareketlendi.

Tam merdivenlere adım atmıştı ki, Azad'ın keskin sesi arkasından bir hançer gibi saplandı.

"Ahin, eşyalarını topla!"

İkinci basamakta durdu. Gözlerini yumdu, dudaklarını sıktı. Dili yutkunmuş kelimelerle doluydu ama boğazında bir düğüm vardı. Şimdi değil, dedi içinden. Şimdi zamanı değil. Önce Aral...

Adımlarını hızlandırarak yukarı çıktı. Odasına girdiğinde ağrılı bir biçimde yatağa oturdu. Gömleğini kaldırırken bedeni hafifçe titredi, yeni doğum yapmış olmanın ağırlığı henüz bedenini terk etmemişti. Aral'ın minicik yüzü, kıpkırmızı gözleri ve nefessiz ağlayışı onu paramparça etti. Titreyen elleriyle oğlunu göğsüne aldı. Sol göğsünü ağzına yaklaştırdığında Aral, o içgüdüsel arayışla memeye yöneldi. Küçücük elleriyle Ahin'in tenine tutunmuştu, dünyadaki tek güvenli limanına.

On dakika boyunca odayı sadece Aral'ın yavaşlayan nefesi ve Ahin'in boğazına tıkılan sessizlik doldurdu. Bebek uyuyakaldığında Ahin'in içinden büyük bir dalga geçmişti sanki. Göğsünü düzeltip, bebeğini sabah yerleştirilen beşiğine dikkatle yatırdı. Üzerini örttü, alnına bir öpücük kondurup iç çekti.

Tam arkasını dönmüştü ki kapı hafifçe tıklatıldı. Kapıyı açtığında Delin karşısındaydı. Ahin'in gözlerindeki kırılganlığı gören Delin bir şey demeden geri çekildi.

"Delin, Aral'ın yanında kal. Birazdan dönerim," dedi Ahin yorgun ama kararlı bir sesle. Delin'in "Gitme" diyen bakışlarını görmezden gelerek adımlarını koridorda kaybettirdi.

Harika bir sahne kurgusu. Dediğin gibi, Ahin daha asil, daha kırgın ve zarif olmalı; Azad ise duygularını bastıran, daha otoriter ama içten içe pişmanlıkla yanmalı. İkisi de aynı masalda ama farklı sayfalardalar.

Ahin, birkaç adım gerisinde duran babasına dönüp yumuşak ama kararlı bir sesle konuştu.

"Baba... Bu mesele benim. Onunla konuşmam gerek, yalnızca ben."

Amed Ağa tam itiraz edecekken, kızı ona bir zamanlar annesinden miras kalan o kara gözlerle baktı. Sessiz bir yalvarıştı bu. Amed Ağa bir an nefesini tuttu, sonra iç geçirerek başını ağır ağır salladı.

Ahin, babasından aldığı onayla birlikte konakta hâlâ bekleyen misafirlere döndü. Yüzünde zarif bir tebessüm, sesi ise olabildiğince nazikti.

"Bugün sizleri ağırlamak güzeldi. Ancak, müsaadenizi rica edeceğim. Başka bir vakitte yeniden görüşmek dileğiyle."

Herkes bunun bir hoşçakalın olduğunu anlamıştı. Kimse ses çıkarmadan, yavaşça konaktan çıkmaya koyuldu.

LÂL SES [+18]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin