16 | Hard to Say Goodbye

138 13 6
                                    

O günden sonra Zayn evime sayamayacağım kadar çok geldi. Kimseyle konuşmak, kimseyle iletişim kurmak istemiyordum. Odamdan çıkmıyordum, çıktığım zaman genelde gün doğumuna yakın oluyordu ve o saatlerde de herkesin uyuduğundan emin oluyordum. Aşağıya iniyor, biraz su alıyor, içki alıyor, yiyecek bir şeyler alıyor ve odama çıkıyordum. Bilgisayarımı alıp balkona oturuyor, sabahtan akşama kadar içiyordum. Bilgisayardan sürekli New York'taki evlere bakıyordum. Okula yakın veya uzak olması benim için önemli değildi, ya da süper lüks olması. Orada zaten bir evimiz vardı ama oranın adresini herkes biliyordu. Ama bir ev bulmuştum, yeterince güzel ve temizdi. İki katlı kocaman camları olan bir evdi. Fiyatının ne olduğunu bile umursamadan görüştüm. Mailleşmeye devam ediyorduk. Emlakçı olan adam tapu işlemleri için oraya gitmem gerektiğini söylemişti. Bu yüzden yarın akşam üzerine New York'a tek yönlü biletim vardı. Gidiyordum ve hayatıma devam edecektim. Nasıl yapacağımı bilmiyordum ama becerecektim. Zayn için ağlamayı kesmem gerekiyordu fakat sürekli içiyor, sürekli ağlıyordum. Artık peçeteleri nereye savurduğumu umursamıyordum.



En zor zamanlarım da kapıya dayanıp yalvardığı günlerdi. Lou ısrarla içeride olmadığımı söylüyordu fakat o kapının yanında benimle konuşmaya devam ediyordu. Bense kapının yanına çökmüş, elimden geldiğince sessizce ağlamaya devam ediyordum. Bunu hak edecek hiçbir şey yapmadığımı kendime hatırlatıyordum ve onu affetmemek için sebepler buluyordum. Onu affetmeyecektim, asla.



Bu sabah uyandığımda gün daha değişikti. Hava geçtiğimiz klasik Londra günlerinin aksine oldukça güneşliydi. Yan evin bahçesinde çocukların oynayıp havuza girmesini izliyordum. Sonra kafama gelen bir esintiyle aşağı indim. Lou beni gördüğüne şaşırmıştı. "Sadece valizleri alıp çıkacağım." dedim. Bir şey demesine izin vermeden boş valizleri alıp odama götürdüm ve eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Başka hiçbir odaya gitmedim. Burdan sadece kıyafet ve özel eşyalarımı götürecektim. Bütün ev mobilyasıdır su bardağıdır falan onları hep oradan alacaktım. Valizime bütün götüreceklerimi yerleştirdikten sonra resimleri, albümleri, kitaplarımı ayrı bir valize koymaya başladım. Resimleri koyarken Zayn ile olan çerçeveleri çekmecede buldum. Bunları ne zaman kaldırdığımı bile hatırlamıyordum. İçindeki fotoğrafları yırtıp atacakken, kıyamadım. Onun yerine onları özenle eski yerlerine koydum. Çünkü bu odada eski Selena'yı bırakıyordum. Yeni Selena New York'a gidiyordu. Ve New York'taki hayatıma eski benliğimin müdahale etmesine izin vermeyecektim. O sırada kapıdan kafamı uzatım Lou'dan bana telefonunu getirmesini istedim. Paris'te telefonumu camdan fırlattığım için bir telefonum yoktu ne yazık ki. Gitmeden önce farklı bir numara ile telefon almayı aklımın ucuna not ettim.


Lou telefonunu getirdiğinde ilk önce Dianna'yı arayıp bize gelmesini, ardından Taylor'u arayıp bize gelmesini söyledim. Onlarla vedalaşmam gerekiyordu. Kısa bir süre sonra Dianna, Taylor, Harry ve Dylan odamın kapısını çalıyordu. Aynada kendime baktım. Kötü göründüğümü umursamayacak kadar halsizdim. Kapıyı açtım ve arkamı dönerek odama yürüdüm. Yerdeki valizleri kenara çekerek odadaki peçeteleri toplamaya başladım ve çöp kutusuna attım. Sonra odanın kapısında beni bekleyen arkadaşlarımın yanına gittim. Kafam hala biraz güzeldi. "Iımm, dağınıklık için kusura bakmayın. Yarından sonra Lou temizletmeye fırsat bulacaktır." dedim. İlk lafa atılan Dianna oldu. "Yarından sonra?" Dediğinde acı bir gülümsemeyle döndüm. "Yarın New York'a gidiyorum. 2 ay erken gitmemin bir zararı olmayacaktır. Eşya falan almam gerekiyor zaten." Dedim. Hepsi birden şok geçirmiş gibi bakmaya başladı."Bize ne zaman söylemeyi düşünüyordun?" Bu sefer lafa atlayan Dylan'dı. "Şey, ben de 3 saat önce falan bilet aldım. O yüzden eşya toplarken pek fırsatım olmadı. Kusura bakmayın." dedim. "Za-" sesini duyduğumda "Onun adını bile ağzınıza almayacaksınız benim yanımda. Anlaşıldı mı?" Dediğimde Harry lafını geriye yuttu. Ondan sonra Taylor'un yavaşça bana yaklaştığını gördüm. "Onun seni aldatmasının suçlusu biz değiliz Selena. Neden bizi cezalandırıyorsun?" Alayla döndüm. "Sizi cezalandırdığım falan yok. Sizin bir suçunuz yok elbette. Bunun tek sorumlusu o. Sizi cezalandırdığımı nerden çıkardığınızı sorabilir miyim acaba?" Bu sefer Dylan bağırdı. "Yeter artık Selena. O aptalın yaptığı bir hata yüzünden bizimle resmen görüşmeyi kestin! Ben senin abinim Selena. Senin hayattaki tek aile üyenim, Lou'dan sonra. Ve sen benimle görüşmeyi bile kestin! Lanet olsun hadi beni siktir et, Taylor ve Dianna'nın ne suçu var ha? Onlar senin en zor zamanlarında yanında olmadı mı? Üzgünüm Selena ama ne bok yemek istiyorsan ye. Senin küçük şımarık ergen kız tavırlarını daha fazla çekemeyeceğim." dedi ve arkasını döndü. Tam gidecekken arkasından bağırdım. " 18 sene boyunca neredeydin? Şimdi mi geldi aklına abi olduğun? Bunca gün, evde olduğumu biliyordun. O bile gelip kapıya benim evde olmadığımı sanarak benimle konuştu. Sen ne zaman geldin ha? Ya da siz, siz ne zaman geldiniz? 3 gün boyunca hanginiz şu evin kapısından geçtiniz. Küçük şımarık ergen kız tavırlarımdan sıkıldıysan, kapı orada. İstediğin yere siktir olup gidebilirsin Dylan. Bundan sonra Londra'ya dönmeyeceğim bile. Şimdi, sadece sizi vedalaşmak için çağırdım. Vedalaşmak istemiyorsanız gidin." dediğimde hepsi ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. "Sen gerçekten alkolden uçmuşsun, ya da delirdin. Bu söylediklerinin mantıklı bir açıklamasını düşünemiyorum bile. Biz burada senin için varız. Evet gelmedik çünkü Zayn senin evde olmadığını söyleyip duruyordu. Ama biz evde olduğunu biliyorduk lanet olası çünkü bütün bu zaman boyunca aşağıdaki salonda bekliyorduk. Gerçekten sana inanamıyorum Selena. Gerçekten senin 3 günde bu kadar değiştiğine inanmak bile istemiyorum. Lanet olası New York'ta iyi eğlenceler." Taylor'un söylediklerini duyduktan sonra 4'ü birden lanet kapıyı çarpıp gittiler.

CheerleaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin