Gelmiştim.
Anıların olduğu bu şehre geri dönmüştüm.
Belki de dönmekle büyük hata yapmıştım. Bir an arkama bile bakmadan yine bu şehirden kaçmak istedim.
Ama iş işten geçmişti. Çünkü bana koşarak gelen bir annem vardı. Allah'ım bir kadın hiç mi yaşlanmaz ? Her zamanki genç 18lik Sevgi Hatun.
Bir anda boynuma sarıldı. Bende hemen beline sarıldım. İşte o an bu kadın için geri dönülür dedim. Annem her zaman benim en iyi arkadaşım, dostum olmuştur. Ezgi neyi biliyorsa annem de onu bilirdi. Hatta Poyraz'la ilk öpüşmemizi defalarca anlatmıştım. Yazık, kadın sıkılmadan dinlemişti canım annem.
"Kızım, Asya'm seni çok özledim."bir yandan da saçımı okşuyordu. "Anne eğer daha fazla saçımla oynarsan uyuyacağım. Bu arada bende seni çok özledim."dedim daha sıkı sarılarak. Tabi annemde hemen elini çekilmişti saçımdan.
Yanımıza babam geldi. Yılların yakışıklı basketçisi Haldun Karahanlı. Bende durur muyum hemen bu yakışıklı adama sarıldım.
"Benim cadı kızım sonunda gelmiş. Özlettin kendi sıpa."işte babamın sevme tarzı böyleydi.
Babamın bana ismimle seslendiği zamanlar çok azdır. Çoğunlukla 'cadı, sıpa, erkek fatma -evet bunu daha sık söyler. Poyraz,Burak ve Aras sayesinde az da olsa erkek gibi yetiştiğimden-' sarılma faslı bittiğinde artık eve gideceğimi anladım.
Aslında havaalanında kalsam benim için hiç sorun olmazdı. Tam tersi daha mutlu mesut olurdum.
Tabi ben bunları düşünürken arabaya bile binmiştik. Uçak biletlerini geç saate almayı sevmiştim. Eve gidip direk uyurdum. Sabah zaten Burak ve Ezgi uyandırırdı beni.
Evin olduğu sokağa girdiğimizde kalbimin sıkıştığını hissettim. Bir an oksijen ciğerlerime ulaşamadı. Hemen pencereyi sonuna kadar açtım ve derin nefesler almaya çalıştım.
Nefesim düzene girdiğinde araba durmuştu. İşte şimdi zaman dursun istedim. Yer yarılsın da oradan çıkmayım istedim ama tabi bu olmadı. Yakışıklı babam geldi. Kapımı açtı. Arabadan çıkmama yardım etti.
Arabadan çıktığımda kafanı direk sola çevirdim. Onun evinin hatta onun odasında loş bir ışık gördüm. Bir an için onun orada olduğunu düşündüm.
Ve koştum.
Koştum.
Koştum.
Tam da kapıya ulaşmıştım ki odadaki loş ışığın yerini karanlık aldı. Benim yüzümde ise acı bir gülümseme ve sol gözümden çeneme doğru giden bir damla gözyaşı.
Babam omuzlarımdan tutup beni bizim eve çevirdi. Hemen yanındaki eve. Çökmüş bir şekilde eve giriyordum ki kapının önünde üstüme bir pamuk şeker atladı. Kim olduğunu tahmin etmek zor değil. Bana sıkıca sarılmış baştan aşağı pembe giyinmiş bir Ezgi vardı. Hayır yani ben gitmeden bu kızın pembe pijamalarını hepsini çöpe atmıştım. Demek ki ben gidince gene almış pislik. En kısa zamanda evlerine gidip o pijamaları tekrar çöpe atacağımı aklıma yazdım.
Ezgi'yle ayrıldığımızda birbirimize baktık. Bunun anlamı 'seni özledim ve burada kalacağım'demekti. Belli zaten. Pembe pembe pijamalarını giymişte gelmiş salak.
Ezgi'nin arkasında Burak'ı gördüm. Görmemle beni kolumdan çekip sarılması bir oldu. "Seni çok özledim bücürük."diye fısıldadı kulağıma. Gülümsedim. Burak'ın bana 'bücürük' demesini özlemiştim. "Bende seni özledim koca bebek."dedim bende. Burak'ın kısık kahkahasını duydum. Belli ki o da benim ona 'koca bebek' dememi özlemişti. Sonunda Burak'tan ayrılınca onunda bizde kalacağını anladım. Üstündeki lacivert pijamasıyla.
En sona Aras kalmıştı. İşte benim kardeşim. Aynı benim güzelliğim gibi o da çok yakışıklı ama sanki o daha yakışıklıydı ya da özlediğim için bana öyle geldi. Hemen onunla da sarıldım. Baklava falan mı yapmıştı bu ? Karnıma basamak basamak birşeyler batıyordu. Merak etmek yerine elimi karnına koydum ve yanılmadığımı anladım. Aras anlamış olacak ki gülmeye başladı. O gülünce bende güldüm. "İstediğin zaman eleyebilirsin Asya."demesiyle bir kahkaha patlattım. Sonra bütün herkes gülmeye başladı.
Ve o an anladım ki onları çok özlemiştim.
Annemler odalarına çıkarken bizde benim odama çıkıyorduk. Sabah duş alacaktım. Şuan sadece uyumak istiyordum. Ben önden giderken diğerleri arkadan geliyordu. Sonra onların bir anda durduğunu hissettim. Arkama döndüğümde doğru hissetmiştim. Onlara 'noldu' dercesine bakarken Burak "Asya, Aras'ın odasında mı yatsak ?"demesine önce anlam verememiştim ama hemen ardından Ezgi'nin "Bencede orada kalalım."demesiyle anlamıştım.
Tabi ya odamın her yerinde Poyraz'la fotoğraflarımız vardı. "Benim için sorun değil. O fotoğrafları görsem de görmesem de onu unutamıyorum. Değişen birşey yok ama isteyen Aras'ın odasında kalabilir. Ben uyumaya gidiyorum. Malum yarın okul var."sonlara doğru yüzümü buruşturmuştum. Gerçi yarın okula gider miyim onu da bilmiyorum ama neyse.
Odaya girdim. Arkamdan geliyorlardı. Odaya girdiğimde hiçbirşeyin değişmemiş olduğunu gördüm. Her zaman olduğu gibi çift kişilik yatağım Poyrazların evine bakan pencerenin önünde, sol tarafında komidin, yatağın karşısında giysi dolabı, odanın sağında solunda bir türlü yerine karar veremediğim puflar ve her yerde Poyraz'la fotoğraflarımız.
Dolabın yanına gidip pijamamı aldım. Banyoya gidip giyindim. Odaya geri döndüğümde yer yatağını gördüm. Benim yatağımın içinde ise Ezgi'yi. Anlaşılan Ezgi'yle yatacaktım. Poyraz'ın ölmesi Burak'la Ezgi'nin birlikte uyumasına engel olmuştu. Açıkcası şuan umrumda değildi. Çünkü Ezgi'ye sarılıp uyumayı özlemiştim. Hemen yatağın yanına gidip içine girdim. Herkese "İyi geceler "diyip uykuya dalmaya çalıştım ama olmadı. Bende hemen Ezgi'ye sarıldım o da karşılık verdi. Benim için mutluluk buydu işte. Kardeşlerim yanımdaydı.
Bir tek Poyraz yoktu.
Çünkü o benim kardeşim değil, canımın yarısıydı.
O yüzden yoktu ya da ben kendimi böyle avutuyordum.