Müzik: sen aşıksın arkadaş.
"O canın, benim dünyam."
21 Mayıs 2005...
"Güzelim, normal şeker alsak olmaz mı?" Duymazdan gelip hâla gözleriyle fıldır fıldır bakkal arayan kızına baktı.
Pamuk şeker, pardon pembe bulut operasyonuna çıkmışlardı.
Kafasına büyük gelen, yeşil şapkanın hakkını vererek dik yürüyor ona gülen insanlara ters ters bakıyordu.
Kafasında ki şapka babasınındı.
Kararlıydı. Bugün o şekeri istiyordu. Deniz sabah karşısında yavaş yavaş yemiş, ona bir parça bile vermemişti.
Babası arkasında üzerindeki yeşil üniforma ile onu izliyordu.
Değiştirmesine izin vermemişti.
"Şu bakkal mı?" İşaret parmağıyla yolun karşısındaki dükkânı işaret etti.
Cihangir , "hadi oraya da bakalım başımın küçük belası, gel." Diyerek kumru'yu kucağına aldı.
"Konuşmak yok asker! Operasyondayız," kucağında kaşlarını yapmacık şekilde çatmış kızına baktı. Bir gıdıklasa bu ciddiyeti anında yok olacaktı.
Alnını kumru'nun alnına yasladı. "Emredersiniz komutanım."
Kumru, babasının yanağını tutarak aynı ciddiyetle "aferin asker," dedi.
O sırada karşıya geçmişlerdi. Kumru'nun gözleri pamuk şeker arıyordu. Bakkalın içine girdikleri anda gözleri parladı. "Orada," dedi.
Pamuk şekerleri gösterirken. Bakkal tütün kokuyordu ve havasızdı.
"Buyurun," dedi Yaşlı adam. Yutkundu cihangir'in kamuflajında ki rütbelerde gezindi gözleri.
Kumru çoktan babasının kucağından inmiş, pamuk şeker alıyordu.
Dört tane almış kasanın önünde duran babasına doğru geliyordu. "Deniz'ede mi aldın?" Bir yandan cüzdanını çıkarıyordu.
"Hayır, o benim karşımda iki tane yedi. Hemde bana vermedi," dedi. Ağlamaklı bir ses tonuyla.
Cihangir ,adama parayı uzatırken kızına yandan bir bakış atmıştı.
Adamda garip bir hâl vardı. Yüzünde küçük yaralar ve güneş yanıkları. Dişleri sigara içmekten sararmıştı. Oldukça zayıftı. Beyaz dökülmeye başlamış saçları vardı.
"Ekmeğin var mı?" Dedi. Ekmek sepeti içerdeydi. Adam panikle " maalesef komutanım, bugün erken bitti," dedi . Ekmek sepeti buzdolabının yanındaydı ve içinde bir tane ekmek kalmıştı.
Ekmek sepetini işaret etti kaşıyla "bir tane kalmış bak," dedi. Adam ekmek sepetine giden yola doğru yürüdü. "Evet kalmış. Bizim hanım ekmek getir diyordu, müsaden olursa ben alacağım. Zaten bayat biraz."
Kuşkusu kalmamıştı. Uyuşturucu kullanıyor hatta satıyordu.
Kumru iyice sıkılmıştı. Eli dolu olduğu için pamuk şekerini açıp yiyemiyordu.
Babasının işi bitseydi ,diğer şekerleri tutması için ona verecekti. Ama o yaşlı adamla konuşuyordu.
"Baba,"dedi sessizce. Babası bakmadı. Ayağındaki pembe ayakkabılara baktı. Annesiyle almışlardı. Ama babasının ayağında ki kocaman yeşil bot daha güzeldi.
Annesinde de vardı aynı bottan yatağın altında görmüştü. Annesi ve babasının çekindiği fotoğraflar çok komikti. Yengesi ve amcasının fotoğraflarında, yengesi başını amcasının omuzuna yaslıyor ya da el ele tutuşuyorlardı. Ama annesi ve babasının çayla fotoğrafı vardı. İkiside bir eli ceplerinde diğer ellerinde çayla fotoğraf çekinmişlerdi. Ya da ikisi sırt sırta çekinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BARLAS
Teen FictionBir kurşun yankısıydı evi kül eden. Bir vatan sevdasıydı o yola düşüren. Bir annenin feryadı ve gözyaşıyla yıkadığı tabuttu, kahraman. Bir kız çocuğunun kalp kırıklıklarıydı belkide... Bilmiyorum... Ama bildiğim bir tek şey var o'da bu hikayenin o s...