Hande uyanmıştı ama gözleri kapalı bekliyordu. Zehra'yı görmek istemiyordu. Onun için ona güvendiğini iddia etmesine rağmen içten içe güvenmeyen bir insanın yanında yeri yoktu. Zehra onu kıskandırmak isterken kendinden soğutmuştu.
İyileştikten sonra son milli maçlarına katılacak ve sonra milli takıma bir daha gelmeyecekti. Aynı zamanda Eczacıbaşı'ndan da ayrılacak Dynamo Moscow'a geçecekti.
Ona daha önce teklif sunmuşlardı. O zaman reddetmesine rağmen bu yıl tekrar teklif etmişlerdi. Onlara teklifi kabul ettiğini beyan edecekti. Herkes için özellikle de Simge için büyük bir hayal kırıklığı olacaktı ama burada kalarak öfkesini körüklüyordu. Biraz uzak kalmaları ve düşünmeleri gerekiyordu. Bunların düşüncesiyle uykuya dalmaya başlamıştı. O uyurken diğerleri kafeteryaya kahve içmeye gitmişti.
Geri uyandığında oda da kimsenin olmadığını fark etmişti Hande. Telefonu masanın üzerindeydi. Kimse gelmeden telefonu almak için hızla kalktı. Hızının etkisiyle başı dönünce duraksadı lakin sonra hemen telefona yöneldi. Telefonu alınca Ushakov'un iletişim kurmak için ona verdiği numarayı tuşladı. Telefon açılınca karşıdan menajerin sesi duyuldu. Godina teklifi kabul ettiği için şaşırmıştı ve bunu dile getirmişti. Buna rağmen sevinmişti de.
Hande telefonu kapatıp yatağa oturdu. O esnada kapı açılmıştı. İçeri giren Simge'yle hemen yüzünü ifadesiz ve bakışlarını donuk hale getirdi. Simge bir şey gizlediğini fark etse de sesini çıkarmadı. Yanına oturup:
"Bu bir haftalık tatilde ne yapacaksın? " dedi. Hande:
"Bilmiyorum karar vermedim. " dedi. Simge dudaklarını büzüp:
"Bizimle gelsene. Berkay, ben, Ece ve birkaç arkadaş daha olacak. Hadi sende bizimle gel. " dedi. Hande kafasını olumsuzca sallayıp:
"Geleceğimi sanmıyorum. Üzgünüm muhtemel başka bir yere giderim. " dedi. Simge üzülse de bunu belli etmeyip gülümseyerek kafa salladı ve:
"Sen bilirsin. " dedi. O odadan çıkınca Hande, öz abisi gibi gördüğü Faruk abisini arayıp durumu kısaca özet geçti. Kapatmadan önce de bunu takımdan kimseye söylememesini de istedi. Hande'nin ayrılmasının kimse tarafından duyulmaması için adam kimseye bir şey söylememişti. Hande ona ne zaman magazine açıklayabilirsiniz derse o zaman açıklamasını yapacaktı.
Hande derin bir nefes alıp kendini yatağa bıraktı. Kendini hafiflemiş hissediyordu. Zehra'yı artık maçlarda da görmeyecekti. Farklı liglerde oynayacak olmalarına üzülse de biliyordu ki bu onlar için en iyisi olacaktı. Aradan bir hafta geçmişti. Hande hastanede Zehra ile bir daha konuşmamıştı. Tüm takım onların arasının düzelmesi için uğraşsa da Hande istemiyordu. Bunun için herkesle konuşmuştu. Ve voleybol camiasına verdiği kararları voleybol gecesinde açıklayacaktı.
Bugün oynanacak maç için salona giderlerken herkes sessizdi. Sanki Hande'nin bir şey gizlediğini fark etmişlerdi. Sessizliği bozan kişi Eda oldu. Ayağa kalkıp:
"Hande bize seni bunu yapman için teşvik edenin Bracceschi olduğunu ne zaman söyleyecektin. " dedi. Hande:
"Onun takımdan gitmesini sağladım. Bana yaptırdığı hatanın bedelini ödedi. Daha fazla bu konuları konuşmak istemiyorum. " dedi.
Onun dediğinin üstüne kimse konuşmadı. Zehra hüzünle onu izliyordu. Hande bakışlarını hissetmesine rağmen dönüp ona bakmadı. Otobüs park edildiği anda öne son sürat fırladı Hande. Kameralar ona yönelirken hızla içeri yönelmesi sonucunda herkes birbirine soru dolu gözlerle baktı. Ama bu durum araçtan inen Eda ve Meryem'le hemen değişti. Onlara yönelirken herkes bir kere daha fark etti. Hepsi fazlasıyla gergindi. Muhabirlerden biri ingilizce olarak:
"Gerginsiniz. Bu heyecandan mı efendim. " dedi. Eda kafasını sallayıp:
"Evet finaller için heyecanlıyız. " dedi. Ardından başka soru sorulmadan hepsi salona geçti.
1 hafta sonra,
Bugün Hande için büyük gündü. Herkes onun gideceğini öğrenecekti. Konuşmuş olsalar bile Simge'yle eskisi kadar samimi değildi. Ve Simge buna kırılıyordu. Hepsi gibi oda hissediyordu Hande'nin bu hallerinden bir şey çıkacaktı. Zehra ise son bir haftadır iyice uyuyamaz ve yemek yiyemez olmuştu. Hande onu böyle gördükçe yumşuyordu. Ve bu onun iyice öfkelenmesini sağlıyordu.Zehra korkuyordu. Hande'nin sonsuza kadar kendinden uzak durma ihtimali onu korkutuyordu. Takım yarı finalde elenmişti. Lakin bu başarılarına rağmen hiçbiri mutlu değildi. Ve magazin yavaş yavaş bunu fark ediyordu. Akşam saatleri gelirken Hande hazırlanmış evinden çıkıyordu. Akşam için hem korkuyor hem de heyecanlanıyordu. Sonunda herkes toplandığında Hande kendini hazırladı. TVF başkanının konuşmasından sonra çıkacaktı. Başkanın konuşması bitince Hande'yi çağırdı ve:
"Baladın'ın maalesef bizi üzecek bir açıklaması var. Şimdi lütfen onu dinleyelim. " dedi. Hande oraya giderken Filenin Sultanları korkuyla birbirine bakıyordu umarım düşündükleri olmazdı. Hande mikrofonu alıp:
"Üzülerek söylüyorum ki bu yıl benim hem Eczacıbaşı'nda hem de milli takımda son yılımdı. " dedi ve durdu. Herkesin bu haberi sindirmesini bekledi ardından devam etti:
"Voleybola artık Dynamo Moscow da devam edeceğim. Biliyorum bu herkes için ani oldu ama emin olun benim için de çok ani gelişti. Faruk abiye, Eczacıbaşı'nda bana destek olan arkadaşlarıma ve tüm taraftarlara teşekkür ederim. " deyip noktaladı. Ve herkesi şok olmuş halde bırakıp alanı terk etti.******************************
Başkası kaos yazsa yazma mutlu olsunlar filan derdim kendim de aynı yazdım ya. Nedir bizde ki bu aksiyon aşkı.
İkiside çok tatlı ya. Ayrıca çok merak ediyorum o pasta o kadar kişiye nasıl yetiyor?
Neyse okuduğunuz için teşekkürler. Sonraki bölümde görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yabancı / GxG / HanZeh
FanfictionHande Baladın ve Zehra Güneş ile ilgili bir kurgudur. Sadece kurgudur. Rahatsız olacaklar okumasın. Okuyanlara da keyifli okumalar.