Hande'den,
Zehra ile o gece hasret gidermiştik. Sonrasında ise ben diğerlerinden uzak ve tek kaldığım için benim odamda birlikte uyumuştuk. Doğrusu onu bilmem ama ben uzun zamandır böyle huzurlu bir uyku çekmemiştim. Hele sabah uyandığımda onun o masum yüzünü izlemek çok farklı bir huzurdu benim için.Bunları düşünürken aklıma gelen fikirle eğilip yüzünün her yerini öpmeye başladım. Önce yüzünü çekip sonra beni görünce gülümsemesiyle dudaklarına hafif bir öpücük bıraktım. Sonrasında hızla yataktan kalktım ve:
"Hadi! Dün herkesle konuşamadım kahvaltıda konuşacağız o yüzden çabuk gidelim yüz ifadelerini görmek istiyorum. Simge, Ebrar ve Saliha dışında kimse bilmiyor burada olduğumu. Düşünsene bizimkilerin yüzlerini. " dedim. Konuşurken bir yandan da giyiniyordum. Zehra kalkıp o da heyecanla giyinmeye başladı. Anlaşılan o ki ona da eğlenceli bir aktivite gibi geldi. İkimizde giyinince odadan çıkıp aşağıya restorana gittik.
İçeride henüz bizim takımdan kimse yoktu. Yemeğimizi alıp masaya ilerledik özellikle girişe arkamı dönmüştüm. Son bir defa saatime baktığımda vaktin geldiğini anladım. Dışarıdan gelen seslerde bunu kanıtlıyordu. Hepsi yemeğini alırken aynı zamanda meraklı bakışlarını üzerimde hissediyordum. Anlaşılan o ki kim olduğumu anlamamışlardı.
Yanımıza ilk gelen Ebrar oldu. Onun arkasından ise Simge geldi. Simge yanıma oturur oturmaz bana sımsıkı sarılıp:
"Eşek sıpası! " dedi. Ardından dün vurduğu yere tekrar vurup yemeğine döndü. Onun bu haline gülüp yemeğimi yemeye devam ettim. O esnada arkamdan sarılan Saliha ile gülümsedim. Üzgün tutmaya çalıştığı ses tonuyla:
"Ya çok özür dilerim, seni Simge'nin gazabından koruyamadım. " dedi. Dedikleriyle hepimiz kahkaha atarken herkes masaya gelmeye başladı. Ebrar bana bakıp:
"Hazır mısın? " dedi. Kafamı salladım. Masaya ilk oturan Tuğba beni görünce kocaman açılmış gözleriyle:
"Oha! İnanmıyorum. Senin burada ne işin var? " dedi. Onun arkasından sırayla herkes masaya geldi ve hepsi benzer tepkiler verdi. Cansu hariç. Cansu ise sırıtıp:
"Ya kankam senin geldiğini gördüm ama kimseye demedim. " dedi. Herkes onun dediğine gülerken Eda abla şaşkınlıkla:
"Sana takımla ilgili bir sır versem sonraki gün tüm takımdan sana dediklerimi duyarım Cansu. " dedi. Ardından bana dönüp:
"Senin burada olman beni ne kadar sevindirdiyse de bir o kadar da sinirlendirdi. Bu işler çocuk ouuncağı mı Hande? Bir git bir gel. Geçen yıl takımla 2 yıllık sözleşme imzaladın. Bu yıl yine gideceksin oraya. Seni görme şansımız olmayacak yine. " dedi.
Hissettiğim suçlulukla kafamı eğdim. Hala hazırda ne onlara ne kendime güvenmiyordum. Ama sonuçta hislerim karşılıklıydı. Eda abla da bana karşı böyle bir güvensizliğe sahipti.
Zehra gerginlikle gülümseyip:
"Elimizden geldiğince tatillerde görüşürüz abla. " dedi. Eda abla bana bakarak göz devirip:
"Eskiden sana her koşulda güvenirdim. Ama artık sana en ufak bir şeyde dahi güvenmiyorum Hande. " dedi. Gözlerim yanarken yutkunup kendime gelmeye çalıştım.
Sonra hafifçe boğazımı temizleyip:
"Sadece 1 yıl daha gideceğim abla. Hem orada neredeyse kimseyi tanımadığım için kendimi sadece voleybol çalışmalarıma veriyorum. Kendimi fazlasıyla geliştirdim. " dedim.
Eda abla öfkeyle:
"Gitmeden de kendini geliştirebilirdin. " dedi. Gözlerim anlık olarak öfkeden kararırken:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yabancı / GxG / HanZeh
FanfictionHande Baladın ve Zehra Güneş ile ilgili bir kurgudur. Sadece kurgudur. Rahatsız olacaklar okumasın. Okuyanlara da keyifli okumalar.