Seungmin'den
O şerefsizden ayrılmıştım artık. Enayi yanım buruk olsa da onu asla affetmeyeceğim. Sevmesine seviyorum ama bir daha asla!
Her neyse.
Jooyeon'un yatağından çıkmış bi şekilde eve gidemezdim. Yoongi'nin yüzüne nasıl bakardım bu utançla?
Bir pastaneden simit ya da poğaça artık hangisi daha sıcaksa almaya girdim. Simitler daha yeni çıkmıştı bu yüzden tercihim simit oldu. Çalışanın paketleyip simidimi vermesini beklerken telefonuma baktım. Hassiktir! Yoongi'ye dün nerede olduğumu söylememişim. Bir sürü kez aramış. Sesimi duysun diye aradım. Konuştuk. Endişesi sesinden belli oluyordu. Her neyse artık endişeli değildi. Bu gece geç geleceğimi söyledim. Böylece merak etmeyecekti. Eve de gidesim hiç yoktu.
Simidimi keyifle yemek için deniz kenarına gittim. Bir banka oturdum ve simidimi yemeye başladım.
OF BU ÇOK SIKICI! Denizin yaptığı tek şey dalgalanmak bense hala oturuyorum. Ne boş!
Simidimi bitirip ordan kalktım. Nereye gitsem ki? Şimdiki durumuma bakılırsa yani sevgilim beni aldattığı için ayrılmıştık e o zaman neşesiz bir yere gitmem lazım. Buldum ormana gidicem. Tam hüzünlenmelik yer. Ya da orman değil bir orman var buralarda içinde böyle güzel bir göl var. Bence orası tam şu anki moduma göre.
Neyse gittim oturdum orda. Belki de geceye kadar burada oturacaktım.
Sakince otururken işittiğim sesle şoka girmem bir oldu. Silah sesi miydi bu? Burda kötü adamlar mı vardı yoksa. Aman neyse ölsem ya da yaşasam ne fark eder. Sakince oturmaya devam edebilirim.
Hyeongjun'dan
Ayaklarımı kontrol edebildiğim kadar hızlı koşmaya çalışıyordum. Ellerimdeki kanlar kurumuştu ve bu... İĞRENÇ! Koşarken sanki kusacak gibi hissediyordum. Neyse ki çocukken babam beni buraya çok kez getirmişti ve ormanda nerde ne var neresi tehlikeli biliyordum. Sanırım önce şu iğrenç kurumuş kanlardan ellerimi kurtarmalıydım. Şu yakınlarda bir göl olmalıydı. Hatırladığım yöne doğru koşmaya başladım. Hassiktir göl kenarında biri var. Bu sapa ormanda bu sapa yerdeki gölde niye bu çocuk vardı şimdi. Ama sorun beni görmesi değildi. SORUN ELİMDEKİ KANLARI GÖRECEKTİ!
Adım sesimi duymuş olmalı ki kafasını bana doğru çevirdi. E beni görmesiyle kalkıp geri adım atması bir oldu. Gözlerini şaşkınlıkla açmış beni baştan aşağı süzüyordu. En çok da ellerimi inceledi. Çocukla aramızda 2-3 metre vardı ve şu an ikimiz de bakışıyorduk. Babamın öğrettiği gibi kabalık mı kullansaydım yoksa onu sakinleştirmeli miydim? Of banane istediği kadar korksun. Umrumda değil.
Gölün kenarına çömelip ellerimi ılık suya soktum. Tırnaklarımla kanları temizlemeye çalışıyordum. Ama bunu yaparken iyice kusasım gelmişti.
Ellerimi iyice temizledikten sonra kalktım. Kalktığım anda başım döndü ve işte şimdi kusacaktım. Tutulacak gibi değildi. Hemen yakındaki bir ağacın dibine gidip kustum. Neyse ki çok bir şey yememiştim. Elim ağacın gövdesinde bedenimi ayakta tutmaya çalışırken arkamdaki çocuğun yanıma yaklaştığını hissettim.
–İyi misin?
Hyeongjun: B-ben sanırım...
–Otur biraz kötü görünüyorsun.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik Mafyam | Odehan
FanfictionOh Seungmin Lee Jooyeon'un sevgilisiydi. Ama bir gün zengin bir mafya evine kaçırılır, hem de evlendirilmek için...