Seungmin'den
Sanki bir ilaç verdiler bana da bu kadar uyumuştum amk. Neyse en azından filmlerdeki gibi soğuk depolara kapatmamışlar.
Uyandığımda başucumda siyah bir şey vardı. Bu ne be? Elimi sürttüğümde siyah şeylerin saç olduğunu anladım. Eee kim bu. Uyandırsam mı? Yok ya uyandırmayayım. Ne bok çıkar belli değil.
İki saat çocuğu izledim. Abartmiyim ya kıpırdanmalarım çocuğu uyandırdı bence. Çocuk resmen yarım saate uyandı.
Biraz kafasını kaldırdı. ANASINI AVRADINI BU O GECE ORMANDAKİ ÇOCUK DEĞİL Mİ!?
–Uyandın mı?
Seungmin: Şey evet.
Çocuk bana gülümsedi. Beni izlemeye başladı. Noluyo lan. Ay neyse çocuk da tatlı gülüyormuş.
–Uyanmana sevindim bebeğim.
Seungmin: Bebeğim mi?
–Evet artık benimsin. Bir evlenicez.
Seungmin: NE!?
LAN BEN DAHA ÖNCE HİÇ EVLENMEDİM Kİ!?
–Şaşırma küçüğüm. Seni o pislik rapunzelin eline bırakacağımı mı sandın?
Seungmin: Pislik rapunzel mi o kim?
–Şu... Neydi adı Joonseok mu ne.
Seungmin: Jooyeon?
–Heh evet işte o. Pislik rapunzel.
Çocuğun Joo'ya verdiği lakapla biraz kıkırdadım. Lan gülmez olaydım çocuk daha da aşık aşık gülümsemeye başladı. İltifat mı etsem çok tatlı gülüyor.
Seungmin: Saçların güzelmiş.
–Ahh bunu senden duymak... Teşekkür ederim tatlım.
Seungmin: Tatlım mı?
–Evet. Tatlısın ve benimsin.
Hassiktir yüzüm kıpkırmızı oldu galiba. Yüzümün bu haline güldü biraz. Gülsün be çok tatlı gülüyor.
Gece olmuştu. Bu evde ölene kadar kalacağım belliydi. Her neyse. Hala o odadaydım. Boş boş kendimce takılıyordum dermişim. Junhan sabahtan beri benleydi. Sıkılmamıştım hiç onla olmaktan. Sadece yemek yerken ayrıydık. Her neyse güzel bir gündü işte.
.......
Jooyeon'dan
Seungmin'in kamerasına ulaşamadığım andan beri içimi endişe kaplamıştı. En son gördüğüm yaşlı ama genç bi adamdı. Telefonu yere atıp ayaklarıyla ezmişti.
Akşam olmuştu ama aç falan değildim. Sanırım en son kahvaltıda bir şeyler yemiştim. Umrumda değil. Seung'u merak ediyordum. Hala da edicektim.
Ben oturmuş bir şeyler yapmaya çalışırken kapı çaldı. Açtığımda gelen Jungsu'ydu. Ah tatlım tam zamanında imdadıma yetişti...
Jungsu: Girebilir miyim Joo bey?
Onun böyle aramızda seviye farkı varmış gibi konuşmaları hoşuma gidiyordu.
Jooyeon: Buyrun Jung bey.
Jungsu içeri girdi. Deri ceketi, yeni boyattığı saçları, o tatlı yüzü... Her şeyi harikaydı. Aşık mı oluyorum ne? Yok ya olmamam lazım. Bizim maksimum ilişkimiz seks olur.
Jungsu salona geçip oturdu.
Jungsu: Rahatsız ettim mi?
Jooyeon: Evim sana hep açık tatlım.
Jungsu: Tatlım mı...? Bunu sevdim...
Jungsu seksi bakışları ve ses tonuyla yüzüme doğru yaklaştı. Ondan etkilenmiştim ama şu an gerçekten hiç halim yoktu. Yine de isteğini karşılamam gerekirdi bence.
Ona biraz daha yaklaşıp yavaşça kot ceketini çıkardım. Bunu yaparken o beni gülümseyerek izliyordu. O tatlı gülümseme... Aşık değilim hayır.
Jungsu: Teşekkürler nazik beyefendi.
Jooyeon: Ne demek minik şey.
Jungsu: Ah yapma senden uzunum.
Jooyeon: Yüzün ve her zaman altta oluşun öyle demiyor.
Jungsu: Senden uzunum ama yaa.
Jooyeon: Umrumda mı küçüğüm?
Jungsu: Yaa
Jungsu minicik dudaklarını büzüp küsmüş gibi oturdu.
Jooyeon: Ah şu ifadeyi yapma ama ısırmak istiyorum.
Jungsu: Hmmh
Dayanamadım. O büzdüğü minicik dudaklarını dudaklarımın arasına aldım. Minik bi inleme sesi çıkarmıştı. Sesi duyunca bıraktım. Geri çekildim.
Jooyeon: Şey ben özür dilerim yani öyle ani yap-
Jungsu: Hoşuma gidiyorsun Lee Jooyeon.
Ah bugün cidden hiç bir şeyleri zorlayasım yoktu. Sadece birinin beni rahatlatmasına ihtiyacım vardı.
Yavaşça Jungsu'nun kucağına bedenimi yerleştirdim. Kucağına geleceğimi anlamış gibi bir kolunu sırtımı yaslamam için uzattı. Sırtımı koluna yasladım. Jungsu boşta kalan kolunu da dizlerimin altından geçirdi ve vücudumu ele geçirmiş oldu. Beni öpmesini falan beklemiştim ama hiç de öyle yapmadı. Vücudumu kendine daha çok çekti ve sanki ben bebeğiymişim gibi beni izlemeye başladı.
Sanki bugün yorgun olduğumu, modumda olmadığımı anlamış gibi bana güven verici ve şefkatli bir gülümsemeyle bakıyordu. O bana böyle bakarken rahatlamamak elimde değildi. Ahh cidden bu çocuk mükemmeldi... AŞIK DEĞİLİM!
Jungsu'dan
Jooyeon kollarımda bebek gibi uyuya kalmıştı. Onu yememek için zor duruyordum. Ama böyle bütün gece kucağımda uyuyamazdı. Yavaşça kalktım ve onu odasına götürdüm. Yatağına yatırdım ve ışıkları kapattım. Ama onu bu bozuk moralle yalnız bırakmak içime sinmiyordu. Tamam bu gece onunla yatmalıydım evet bence de.
Gidip kapıyı kilitledim camları kapattım. Ahh o kadar dalgınmış ki tost makinesinin fişi takılıydı. Fişi çıkarıp tüm evi kontrol ettim. Başka bir şey yoktu. Gönül rahatlığıyla odaya döndüm.
Onu uyandırmamaya dikkat ederek yanına kıvrıldım. Ona sarılıp ben de kendimi uykunun kollarına bıraktım...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik Mafyam | Odehan
FanfictionOh Seungmin Lee Jooyeon'un sevgilisiydi. Ama bir gün zengin bir mafya evine kaçırılır, hem de evlendirilmek için...