2002 Van-Başkale
Öğlen uykusundan askeri lojmandaki bir çığlıkla uyandı Eylül.
"MURAATT. MURATIIIMM!! "
Eylül yatağından hemen doğruldu. Örülmüş saçının ucundaki tokayı çıkarıp attı. Saçlarını toplu sevmiyordu.
Evin kapısı açıktı. Kapıdan çıkıp üst kata gittiğinde asker abilerini gördü. Aralarında ise kamuflajlı halde babası ve Osman amcası vardı.
5 yaşındaydı Eylül. Her ay lojmanda biri şehit olurdu. O gün yemek yerken babası onu badem gözlüm, fıstığım diye sevmezdi. Gerçi yemek Eylül dışında yenmiyordu. Böyle zamanlarda Yaman'ın yanında oluyordu. Çünkü aynı şeyleri Yaman da yaşıyordu.
Kapının ardından Eylül'ün annesi Merve gözüktü. Eylül'ü oturma odasındaki Yaman'ın yanına götürdü.
"Eylül burda Yaman abinle oyna. Sakın odadan dışarı çıkma kızım. " dedi.
Yaman Eylül ve Merve teyzesini görünce gözyaşlarını görmesinler diye gözlüklerini kaldırıp hemen sildi. Ağladığını kimsenin bilmesini istemiyordu. Merve teyzesi odadan çıktıktan sonra Eylül Yaman'ın ağladığını görmüştü.
"Yanan niden ağliyosunki? "
"Ağlamıyorum paçoz toz kaçtı gözüme. " Yaman Eylül'ün saçları hep dağınık olduğu için ona paçoz derdi.
7 yaşındaydı Yaman. Babası da ağladığını kimse görmesin diye hep gözüme toz kaçtı derdi ordan öğrenmişti.
Kısa bir süre ikisi de sustu. Çığlıklar hala devam ediyordu ve Eylül korkuyordu.
"Eylül bizim babalarımız da mı böyle ölücek? "
"Babalar ölmezki. "
"Ölürler. Bak Ali'nin babasına. "
"Ama benim babam dedi ki biz ölmeyiz şehit oluruz o yüzden ben korkmuyorum babam bırakmaz beni. "
Bunu derken yeşille karışık ela gözleri dolmuştu Eylül'ün. Ama ağlamadı.
O akşam yine Eylül ve Yaman dışında kimse yemek yemedi.
"Vanda PKK ile uzun süren çatışma sonucunda askerimiz Astsubay Üstçavuş MURAT OĞUZ şehit oldu. Şehit cenazesini kendi memleketi Denizli'de toprağa verilecek. Şehidimize Allah'tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı dileriz. Vatan sağ olsun."
Vatan sağ olsun. Diyebilecek başka söz yoktu.
O gün herkes Salihlerde toplandı. Salihle Osman balkonda, Merve mutfakta Gülşen de kızı Doğayı uyutmuş mutfağa geçmişti. Yamanla Eylül de oturma odasında kavga ediyorlardı.
"Ya kızım versene gözlüğümü göremiyorum işte. "
"Banane ya vermicem vermicem dörtgöz olmasaydın sende o zaman. "
Selim Eylül'ün abisiydi.9 yaşındaydı. Ödevlerini yapıyordu bi yandan da Yamanla Eylül'ün bakıcısı görevini üstlenmişti. Sesten ödevlerini yapamıyordu rahatsız olmuş bir biçimde oflayıp pufladı.
" Ya Eylül Yaman ya sessiz olsanıza biraz ya matematik ödevimi yapamıyorum ya. "
Dil çıkardı Eylül. Umursamadı bile abisini. Ne yaparsa yapsın Selim ona kıyamıyordu. Ama Eylül ona çok güzel kıyıyordu sonunda da Eylül poposuna bir terlik yiyordu.
O sırada Eylül'ün annesi Merveyle Yaman'ın annesi Gülşen seslerden olacakki kontrole gelmişti.
"Oğlum noluyo burda yine niye kavga ediyosunuz siz kardeşini yeni uyuttum. " Dedi Gülşen.
"Eylül versene Yaman abinin gözlüğünü ne istiyosun çocuğun gözlüğünden."
"Ya anne ya şunları götürün benim başımdan matematik ödevimi yapamıyorum ya. "
Gülşen teyzesi hemşirelik okumuştu. Matematiği iyiydi. " Selim hangi soruda takıldın teyzecim bulamadığın olursa sor bana. ". Selim başını aşağı yukarı salladı.
Eylül poposuna terliği yiyeceğini anladığı an babasının yanına balkona koşmuştu ve onların konuşmalarına denk geldi.
" Osman ben çok korkuyorum. Şehit olmaktan gram korkum yok seve seve olurum ama ya çocuklarım. Baksana Ali'nin haline nasıl perişan oldu çocuk. Hande'yi söylemiyorum bile-"
"Baba"
Osmanla Salih gözlerine dolanları yok etmeye çalıştı hemen.
"Efendim kızım. "
Arkasına Meryemle Gülşen geldi.
"Kızım rahat bıraksana babanla Osman amcanı. Yaman bitti babangil mi başladı bu sefer. "
"Ne yaptın kız yine oğluma? "
"Baba bu paçoz yine gözlüğümü aldı kirletiyo bulanık oluyo göremiyorum sonra. "
"Sensin ya pazoç dörtgöz. Babacım pazoç muyum ben? "
Eylül'ün saçları dağınıktı ve Salih bunu söylediği zaman küsüceğini çok iyi biliyordu.
"Hayır tabikide kızım nerden çıktı o. Ama öyle abiye dörtgöz demek yakışıyomu-"
" Yaa babaaa bulamadım ben şu soruyu ya bunların ikisi kafamı karıştırdı benim çözemedim soruyu ya bakar mısın baba lütfen babaa. "
Salih Eylül'ü kucağından indirdi. Eline Selim'in kitabını alıp masaya koydu.
"Kalem ver bakim."
Salih okudu soruyu. Okudu okudu okudu...
" Lan. Oğlum bu nasıl soru lan bize böyle sormuyolardı. Üçüncü sınıfta böyle kazık sorular ne lan. "
Osman araya daldı. "Birader sen üçüncü sınıfta doğru düzgün çarpma yapamıyodunki. " Dedi gülerek.
Herkes güldü. Sanki hiç şehit olan birisi yokmuş gibi.
"Ulan Salih senin çözeceğin soruya ben. Ver lan şu kitabı bana. Kalemi de ver. Adam bi soruyu çözemedi . "
Osman da soruyu okudu. Okudu okudu...
Salih kahkaha attı. "Noldu lan bana diyodun bide sin içinci sinifta çirpmi bili yipimiyidin diye. Sen ne yapıyodun o zaman acaba ha. "
"Dayıoğlu dur bi çözücez heralde öyle iki dakikada çözülmez ki bu soru. "
Osman soruyu bi kere de dışından okudu.
"Baba yanlış okuyosun olamaz diyo burda. "
" Lan. Cidden doğru söylüyor çocuk. Aferin Yaman."
" Dur bende bakim Osman. Anaaa nasıl orayı ikimizde yanlış okuduk lan. "
"İkinizin de matematik çözemediğini öğrenmiş olduk. " Dedi Gülşen.
"Hayatım o şeyden ya neyden Salih? "
"Birader çok sık yazıldığı için öyle okumuşuzdur ya."
Herkes kıkırdadı. O sırada bir telefon geldi Osman'a. Gelen arama karargahtandı. Açtı Osman telefonu.
"Alo. Emredersiniz komutanım geliyoruz. "
İkisi de çocuklarını öpüp kokladılar. Osmanla Salih'in arkalarından gelen aynı cümle duyuldu.
" Allah'a emanet olun. "
.
.
.
.
.
.
.
Kitabın giriş bölümüyle ben geldim arkadaşlar. Biraz acemi oldu ama idare edin. Keyifli okumalarr askolarimm🩶
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI KÜNYE
Teen Fiction"Babam bırakmam dediği kızını bırakmıştı. Bana ondan kalan tek şey kanlı bir künyeydi..." . . . . . Babamın izinden gitmemi sağlan parça. Kanlı Künye...