merhabalar,,, başlama tarihini alayım mı?♡
•
GÖZLERİNİN GALAKSİSİ
•
Hayatın kurallarına uymazsanız çemberin dışında kalırsınız.
Bu akışa uyum sağlamak için çok çabalamıştım. Hayat beni yenmesin, kaybedenlerin arasına itelemesin diye. Beni görmezden gelmesin, varlığımı hiç gibi görmeme sebebiyet vermesin.
Kendimi kötü biri olarak görmedim. Kötü biri olmamak için direndim fakat her zaman büyük balık küçük balığı yer metaforu galip geldi. Güçlü olan balık, küçük balığı yedi. Kimse küçük balık için üzülmedi bile.
Kötü olmak istemedim ama kötülüğe boyun eğdim. Yapılan kötülüğü gördüğüm hâlde sustum. Bu da beni kötülerden yapardı, değil mi?
Eğer insanlar lisenin bir bok çukuru olduğunu söyleseydi çoktan bu okuldan vazgeçmiştim bile. Bir avuç ergenin birbirine zorbalık yaptığı, güzelliğin veya paran yoksa bir hiç olduğun, sadece gücün simgesi olan insanların kazandığı saçma sapan bir dövüş kafesi gibi olması beklediğim bir şey değildi. Mesela güzel ya da yakışıklı değilseniz, üzgünüm ama siz burada bir hiçsiniz. Bir de üzerine eğer fakirseniz, işte o zaman vay hâlinize çünkü insanların iğrenç eğlence anlayışının kurbanı olursunuz. Ve buna karşı çıkmanız da hiçbir işe yaramaz çünkü koca okula karşı teksiniz.
Pera Koleji.
Gelmek için kendimi paraladığım, ücretli hapishanem. Semtimizin gözde koleji. İnsanların çocuklarını göndermek için yıllık kazançlarından feragat ettiği o güzide okul. Sürü psikolojisi daha ben ortaokuldayken peşime düşmüştü. Çoğunluğun dilinde bu okulu kazanabilmek ve buraya gelebilmek vardı. Büyüye kapıldım ve kendi kendimi yaktım. Ailesine bu okul için ısrar eden o kız şimdi karşımda olsa onu silkeler ve acilen kendisine gelmesini isterdim çünkü bu okul onun hayatının şansı değildi. Prestijliydi, iyi bir eğitim alanıydı ama bunun yanında psikolojik götürüleri olduğu inkâr edilemezdi. Birçok kişinin hayatı burada mahvolmuştu, birinci dereceden tanık olmuştum.
Etimle kemiğimle nefret ettiren bu okulda son senemdeydim ve kurtulmak üzere olduğum için mutluydum. Sadece birkaç ay sonra bu okulun kapısından bile geçmek zorunda değildim ve bu okula katlanıyorsam sebebi buydu. Tabii, bir sebebi daha vardı.
Yiğit Keskin.
Geçen seneden beri platonik olduğum ama bir sene içinde toplasan on kelime bile konuşmadığım çocuk. Yiğit, hayatımda görüp görebileceğim en efendi, saygılı, çalışkan ve üstüne yakışıklı çocuktu. Uzaktan yumuşaklığı belli olan saçları, sıcak kahverengi tonunu taşıyan gözleri, uzun boyu ve fit vücuduyla bir yıldır gözlerimin aradığı tek kişiydi. Onunla tanışmamız seçmeli resim dersinde tesadüf eseri yan yana oturmamızla gerçekleşmişti. Ve son olmuştu, bir daha o derslere girmemişti.
İlk resim dersinde serbest bırakıldığımızda çizdiği eşsiz kelebeği önüme bırakmış ve sınıftan çıkmıştı. Arkasından nasıl baktığımı dün gibi hatırlıyorum, parfümünün kokusu bazen hâlâ burnumu sızlatıyor.
Sonra devamlı kütüphanede denk geldik. O sürekli ders çalışıyor diye ve tek ortak noktamızın kütüphane olacağını bildiğimden hep kendime kütüphanede uğraşlar buldum. Hatta seneyi sınıftaki en yüksek ortalamayla bitirdim. Birkaç kere aynı masaya denk geldiğimizde ona soru sorduğumda atan kalp atışlarımı hâlâ hatırlıyorum. Bu okula katlanıyorsam en büyük sebebi odur, kendimi kandırmayayım. Ben gözlerimi ondan ayıramazken o bana bakmıyordu bile. Beni görmüyordu, diğerlerinden farkım yoktu.
Diğerlerine nazaran sade bir hayatı vardı. Okulda çete gibi dolaşan ve kendini playboy sayan kaba ve tehlikeli tiplerden değildi. Ya da okulun bir spor kulübünün kaptanı... Bu yüzden kızların ilk tercihi olmuyordu çünkü okul gerçekten de ünlüler geçidi gibiydi. Zengin iş adamlarının, mankenlerin, yabancı asıllı insanların ve daha nicesinin çocukları buradayken o buraya fazla kaçıyordu. Çok zengin olmadığını biliyordum çünkü ailesinin bir statüsü yoktu fakat o kadar zekiydi ki okulun bursluluk sınavını birincilikle kazandığını duymuştum. Zaten bursla yalnızca sınavda başarılı olan bir kişi girebiliyordu.
Onu keşfetmek, onun ilgisini çeken o kız olmak istiyordum ve bunun için son senemdi. Yiğit Keskin, beni tanıyacaksın ve beni seveceksin demek istiyordum.
Ben Akasya Demirciler. Ben planlarımı yaparken, hayat da benimle ilgili planlarını yapıyormuş; bunu fark ettiğimde hayatım çoktan bir kaosun içine sürüklenmişti.
Beklenmeyen kalpler, beklenmeyen kalpleri sevdi. Kader ilk hamlesini yaptı ve bu birçoğumuzun ilk kalp kırıklıkları oldu.
•
EVETTTT ÇOK HEYECANLIYIM ANLATAMMM, 1 yıldır taslakta bekliyordu kendisi
merak etmeyin platonik bir kurgu olmayacak, en azından kızımız🤫🤫🤫
UMARIM BEĞENİRSİNİZ, DESTEĞİNİZİ EKSİK ETMEYİNN
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZLERİNİN GALAKSİSİ
Teen FictionAyrıcalıklı insanların gittiği Pera Koleji dışarıdan saray ise içinde cehennemi yaşatırdı. Ezenlerin ve ezilenlerin mücadele içinde olduğu bir kafes. Akasya Demirciler, hayalini kurduğu okulun tam bir hayal kırıklığı olduğunu anladığında okulun bitm...