🌱
Hikayeyi biraz daha incelerken fark ettiğim şeyle çığlık atmamak için zor durdum. Poz veren motorcuların arkasındaki bankta Dicle ve ben oturuyorduk.
Gözüme inanamadığım için hikayenin ekran görüntüsünü aldım ve fotoğrafa büyüterek baktım. Gerçekten de banktakiler Dicle ve bendik. Dicle'nin sırtı kameraya dönüktü bu yüzden yüzü gözükmüyordu ama benim yüzüm gözüküyordu. İşin komik yanı ben fotoğrafın solunda kalıyordum ve Selim de fotoğrafın en solundaydı yani bir nevi tam yanındaydım. Bu salak ayrıntı beni gülümsetse de hala neye uğradığımı şaşırmış gibiydim.
Aylarca nasıl biri olduğunu merak ettiğim, yakından tanımak istediğim ve hakkında hiçbir bilgimin olmadığı çocukla resmen aynı yerde bulunmuştuk. Kaderin cilvesi budur ya bizi aynı yerde bulundurup birbirimize göstermemişti. Halbuki onu o kadar merak ediyordum ki yüzünü görebilmek için baba tarafından olan akrabalarımdan vazgeçebilirdim.
Yatağımda iyice uzandım ve bugünümü hatırlamaya çalıştım. Gördüğüm motorlu arkadaş grubunu hatırladım. Acaba Selim içlerinden birisi mi diye düşünürken gerçekten içlerinden birisi olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Biraz daha şeyler hatırlamaya çalıştım ama hiçbir şey yoktu. Zaten benim oturduğum banktan biraz da olsa uzaklardı ve maalesef ki benim az da olsa miyopum vardı.
Selim'i evimin yakınlarındaki sahil kenarında gördüysem bu bana yakın yerde oturduğu anlamına mı geliyordu? Ama öyle olsaydı çoktan onu görmez miydim? Gerçi görsem de yüzünü bile bilmediğim bir çocuğu nasıl tanıyacaktım ki? Sıkıntıyla ofladım. Ayağa kalktım ve camdan dışarı bakmaya başladım. Yüzümde salak bir sırıtış vardı çünkü ne olursa olsun bugün ona bir adım daha yaklaşmıştım.
Gökyüzünü biraz daha izledikten sonra sabah dersim olduğunu hatırlayıp yatağıma girdim. Bu gece güzel bir uyku çekeceğime emindim ve umarım rüyamda Selim'i görürdüm.
🌱
Sabahın köründe uyanıp hazırlandığımda bugün dünden daha hevesliydim. Sıradan hayatıma ufak heyecanlar katmayı seviyordum ve son zamanlardaki en büyük heyecanım motorcu aşkımdı. Sağolsun kendisi dün fark etmeyerek de olsa beni hikayesine atarak heyecanıma heyecan katmıştı. Bu yüzden tüm işlerimi sırıtarak yapıyordum.
Ders saatine az kaldığını ve yetişemeyeceğimi fark edip evden alelacele çıktığımda bile moralim bozulmadı. Hatta boş gelen metrobüsü son anda kaçırdığımda da sakindim. Bugün benim günüm olacaktı. Tekrardan o sahil kenarına gidecek ve Selim'i görecektim.
Sınıfa girdiğimde rahatsız Efe'nin yine benim yerimde oturduğunu gördüm. Ben Efe'nin yanına yürürken onun da yüzündeki sırıtışla beni izlediğini fark ettim ve yüzümü ekşitmemek için zor durdum. Yanına vardığımda sabit bir ses tonuyla konuştum. "Bunu artık bilerek yaptığını anlayabiliyorum ve sevimli değil itici duruyor Efe."
"Hoşgeldin Efsun ben de gelsen de günüm aydınlansa diye bekliyordum." diyip göz kırptı. Kusuyormuş gibi hareketler yaptıktan sonra çantamı masaya koydum. "Kalk."
"Tapulu malın mı Efsun ya gel yanıma otur işte." dediğinde ciddi ciddi şu an bir tane suratına yapıştırsam ne olur diye düşündüm. Yine de bugünün benim günüm olacağına kararlıydım bu yüzden Efe'yi umursamadan ön taraflarda farklı bir yere geçtim. Biraz zaman geçtikten sonra Esra ve Betül de geldi ve böylece takım tamamlanmış oldu.
"Hayırdır sen önlerde oturmazsın normalde noldu?" diye sordu Esra. "Ne olsun beyinsiz Efe yine şaklabanlığını yapıyor. Bir gün ciddi ciddi elimde kalacak ama şu anlık görmezden geliyorum." diye cevapladım Esra'yı.