"Sofra güzel gözüküyor değil mi Violette ? Unuttuğum bir şey yok ?"
"Her şey çok güzel gözüküyor." Dedim kısıkça masada bir eksik var mı diye kontrol ederken.
"Birazdan burada olur." Diye konuştu kendi kendine annem. Ardından bakışlarını üstüme getirerek cümlesine devam etti. "Sende ellerini yıka. Üstünü başını bir düzelt canım."
Başımı onaylar bir biçimde salladıktan sonra odama hızlı adımlarla geçtim ve boy aynasından kendimi kontrol ettim.
Okuldan geldiğim gibiydim. Anneme sofrayı kurmasına yardım ettiğim için üstümü değiştirmeye vaktim pek olmamıştı.
Elimle kazağımı gelişigüzel düzelttikten sonra pantolonumu da aynı şekilde elimle silkeledim.
Ardından bakışlarım saçlarıma düştü. Biraz birbirine karışmıştı.
Küçük adımlarla makyajlığıma ilerledim ve çekmecemden tarağımı alarak yumuşak hareketlerle saçlarımı taramaya başladım.
Bir taraftan saçımı tararken bir taraftan aynada yüzümü inceledim. Sınav haftam yaklaştığı için sivilce dökmeye başlamıştım. Dudaklarım ve cildim de ekstra kuru gözüküyordu.
Yavaşça tarağımı saçımdan çektim ve makyajlığıma, çekmeceme, tekrardan koydum.
Son kez saçımı elimle düzelttikten sonra aşağı annemin yanına indim.
Her zamanki gibi çok güzel ve bakımlı gözüküyordu. Sarı saçları, ela gözleri ve uzun boyu ile bir bakanın bir daha dönüp bakacağı tarzdan bir kadındı.
Benim ise annemin tam aksine kahverengi saçlarım, kahverengi gözlerim vardı. Ve pekte uzun sayılmayacak bir boyum.
"Okula gelmeden pastaneye uğramıştım. En sevdiğin pastadan aldım sana. Meyveli."
Annemi incelerken konuşması ile irkildim.
"Teşekkür ederim anne. Akşam beraber yeriz olur mu ?" Diye mırıldandım gülümseyerek.
"Olur tabii, canım."
Kapının çalması ile kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı. Bunun yanında nefes alışverişim de sıklaşmıştı.
Annem önde ben arkasında olmak üzere annem kapıyı açtığında ilk başta annemle göz göze gelmişlerdi.
Heyecandan ötürü nefesim kesilmiş gibi hissediyordum.
"Hoşgeldiniz Mr. Turner, nasılsınız ?" Diye sordu annem güzel bir tebessüm ile.
Mr. Turner ise yüzüne naif bir gülümseme koyarak cevapladı.
"İyiyim, teşekkür ederim Mrs. Chapman. Siz nasılsınız ?"
"Bizlerde iyiyiz" dedikten sonra aklına gelmişçesine cümlesine devam etti. "Buyrun dışarıda kalmayın."
Siyah bol kazağı ve bacaklarını çepeçevre saran siyah pantolonu ile gerçek olamayacak kadar güzel gözüküyordu.
Ayakkabılarını çıkardıktan sonra uzun siyah paltosunu da üstünden çıkardı.
Kısa bir anlığına da olsa paltosunu çıkarırken göz göze geldiğimizde nefesimi tutup bakışlarımı kaçırmıştım.
İstemeden yapıyordum bunu. Göz teması kurmak bile beni çok heyecanlandırıyor, tül yetilerimi kaybetmeme sebep oluyordu.
Annem Mr. Turner'ın elinde tuttuğu paltoyu gülümseyerek aldı ve dolaba astı. Ardından annem sohbeti başlatmak üzere Mr. Turner'a eşlik ederek mutfağa doğru ilerledi. Bende arkalarından sessiz bir şekilde ilerledim.
Annem Mr. Turner'a sandalyeye oturmasını rica ederek tüm yemek çeşitlerini saydı ve hangilerinden yemek istediğini tek tek sordu.
"Tavuk fajita ve yanına makarna alabilirim." Dedi kibarca ve kazağın kolunu çok hafif sıvazladı.
Ben ise mutfağın girişinde ne yapacağımı bilemez bir şekilde bir anneme bir de Mr. Turner'a bakıyordum.
Mr. Turner'ın bakışlarının bana döndüğünü hissettiğimde istemeden bakışlarımı aşağıya, ayaklarıma, indirdim.
"Violette ? Gel otur canım sende. Ayakta kalma." Diye kibar bir teklifte bulunduğunda kurumuş olan boğazımı temizleyerek başımı hızla aşağı yukarı salladım ve karşısındaki sandalyeye oturdum.
Annem yemekleri koyarken kötü hissetmiştim, ben otururken annemin hizmet ediyor oluşu biraz garip hissettirmişti sanırım.
Annem yemekleri tabaklara koyarken o süre zarfı içinde Mr. Turner ile göz teması kurmamakta çaba göstermek için bakışlarım salata kasesini ve çatal kaşıklarından başka bir yere düşmüyordu..
Ve Tanrı şahidim olsun ki baktığına yemin edebilirdim.
Hissediyordum. Ellerim terden su gibi olmuştu şu kısacık zaman dilimi içinde.
Çaktırmamaya özen göstererek ellerimi pantolonuma sürdüm.
Bir anda önüme konulan çorba ile anlık irkildiğimde annemin sesi kulaklarıma doldu.
"Sen önce çorbanı iç, daha sonra istediğin yemeğini vereceğim Violette."
"Tamam, teşekkür ederim." Diye mırıldandım yüzüme küçük bir gülümseme koyarak.
"Afiyet olsun canım." Dedikten sonra kendine de tabak aldı ve masanın başköşesine oturdu.
Annem ve Mr. Turner çok keyifli bir şekilde sohbet ederken ben ara sıra çorbamı kaşıklıyor, ara sıra çaktırmamaya çalışarak Mr. Turner'a bakmaya çalışıyordum.
Bazen göz göze denk geldiğimizde bana gülümsediği zaman ne yapacağımı şaşırıyor, bende stres yapmamayı demeyerek olabildiğince sıcak bir gülümseme bahşetmeye çabalıyordum.
"Bu arada tatlımız da var, rica ediyorum yemekten sonra biraz daha kalın."
"Daha fazla zahmet vermek istemem size." Dedi tok sesi ile.
"Hiç öyle şey olur mu ? Duymamış varsayıyorum." Diye çıkıştı annem şakaya vurarak.
Mr. Turner ise tebessüm ederek kabul etti.
Kısa bir süre tekrar sessizlik oluştuktan sonra annem bir anda konu açmak istercesine lafa girdi.
"Bu arada köpeğinizi ara sıra yürüşe çıkardığınızda denk geliyorum. Çok güzel bir köpek. Violette de bayılır hayvanlara. Değil mi Violette ? Özellikle de köpeklere." Dedi onaylamamı istercesine.
'Hm hm' der gibi mırıldandım.
"Evet çok severim." kısıkça konuştuktan sonra dudaklarımı birbirine bastırdım ne diyeceğimi bilemeyerek.
Mr. Turner'ın ilgisini çekmiş olacak ki kurduğu cümle ile ellerim titredi.
"Öyle mi ? İstersen bir ara beraber gezdirmeye gidebiliriz Violette."