Kesitler

77 11 0
                                    

-

Pekala, bu sefer gerçekten yeter. Şu son zamanlarda buraya çok fazla kişi gelir olmuştu. Gelmemelilerdi, burası benimdi. Tek sığınağımdı. Kendimi kaybedip, milim milim her yeri arayıp tekrar bulduğum yerdi. Hiç kimse gelmemeliydi. Yalnız kalmalıydım, hep olduğum gibi. Şimdi çıkıp her kimse ona rahatsız etmemesini söylemem lazımdı. Ama hiç kalkacak halim yoktu. Sesler daha yoğun gelmeye başlamıştı. Artık sesin hangi taraftan geldiğini seçebiliyordum, üst kattaki daireden geliyordu. Binanın içini çok kez gezmiştim. Uzun zaman önce kendime burayı seçmemin nedeni daha fazla soğuk bir görüntüsü olmasıydı. En üst kattaki daire buradan kat be kat daha pisti. Çatı tamamlanmamış olduğu için kuşlar içeriye giriyor ve pisliyorlardı. Her katta iki tane daire olmasına rağmen bu daire beni kendine çekmişti. Binanın yarım bırakılmasının sebebi izinsiz, arsa sahibi olmadan inşaat diktikleri için yıkılma kararının alınmasıydı. Yıkılma kararı alınmıştı ancak hala yıkılmadan dimdik ayakta duruyordu. İşlemleri başlatmak için gelen olmamıştı. Lakin burası fazla kalabalıklaşmıştı. Bu canımı sıkıyordu. Binanın yapımını devam ettirebilirlerdi, sonuçta yıkılma gibi bir şey olmamıştı.

Eğer inşaat tekrar devam ettirme kararı alınırsa ne yapacaktım ben? Başka bir yerde burada olduğum gibi huzur bulamıyordum. Pekala o zaman bende arsa sahibi olmadan inşaat kurdukları için şikayet ederdim. Evet, tam olarak bu!


Dairenin azıcık aralık olan kapısından göründüğü kadarıyla bu kat boştu. Ruhsuz gibi yavaş yavaş yürümeye başladım. Omuzlarım düşüktü. Kollarımı öne doğru uzatsam pek ala zombiye benzeyebilirdim. Onu yapmaya bile halim yoktu, şuan gerçekten çok fazla bitkin ve yorgundum. Ya da bedenim öyle değil de zihnim, beynim öyle olduğundan bedenime bu şekilde yansımıştı. Bilemiyorum, buda olabilir. Zaten aralık olan kapıyı gereğinden fazla araladığımda görüş açıma ilk giren karşı daireye baktım. Kapısı veya penceresi yoktu. İçerisi tamamen bomboştu. Birkaç kez artık benim gibi olan daireden sıkılıp buraya yerleşmeye çalıştığımda çok boş olduğu için kendi kendime konuştuğum zaman sesim yankı yapıyordu. Ve bu sinir bozcuydu. Diğerinde en azından kanepe ve duvara monta edilmiş küçük bir kitaplık vardı.

Ben dalgın dalgın daireyi süzerken önümden bir karaltı geçti.

Hayır, bu öyle baş dönmesinden olan şeylerden değildi. Şu dalgın halimden kurtulmak için başımı hızla her iki yana salladım. Siyah takım elbise içerisindeki genç ama ciddi yüz ifadesi sebebiyle olgun duran adam beni fark etmiş biraz ilerimde duruyordu.

-


"Gitmeyeceğim," dedim bende her ne kadar canlı çıksa da kararlı olduğumu belirten ses tonuyla. Açık ve net. Gitmeyecektim.

-

"Sizin burada ne işiniz var?" dedim her harfine bastıra bastıra dişlerimi sıkarak.

'Küt!' Gelen sesle ağır ağır arkaya döndüm. Sıkıntıyla ofladım. Saçma bir şey daha görmek istemiyordum.

Gayet spor giyinmiş bir adam elinde valizini yere düşürmüş, onu alıyordu. Bir kıyafet valizin içinde ne olabilir ki bu kadar sert ses çıkarmak için? Ne bekliyordum ki? Diğerleri gibi takım elbiseli, elinde para çantasından yere saçılmış eroinler falan mı? Hayal gücüm bunları düşünmeye izin vermiyor, çünkü saçma.

"Abi bu kim?" Dedi üçüncü gelen, kaşlarını kaldırarak. Herkes benim kim olduğumu merak ediyordu, ne hoş değil mi ama? Yalnız burası git gide kalabalıklaşıyordu ve ben içten içe rahatsız oluyordum. Yüz ifademden gerildiğim çok net anlaşılabilirdi. Hepsine de teker teker baktım. Herkes bir soru soruyordu, cevabını alamıyorlardı.

Yüzlerinden artık sabırsızlandıkları bariz fark ediliyordu. Bu işe karışmayacaktım, hoş hangi iş onu bilmiyorum ya.

Omuz silkip daireye girmek için adım attım. Bir tane daha. Bir tane daha. Bir tane daha. Son üç adım.

Ve kanepenin yanındayım. Kanepeye yaslanıp gözlerimi kapattım, gelmiyorlardı.

Yanılmışım.

Ayakkabının parkeye vurduğunda çıkardığı hafif sesler beni ürkütmüştü. Yine de gözlerimi açmıyordum.

Ayakkabı sesleri çok fazlaydı. Ya hepsi birlikte geliyorlardı ya da tek bir kişi milim milim yürüyordu.

Hepsinin gelmesi olanağı daha yüksek.

Sesler bitmişti, tam dibimde nefes alıp-verme seslerini duyabiliyordum. Yine de gözlerimi açmadım.

Nefes alışlarının seslerine kıpırdadıkları zaman çıkarmış olsa gerek pantolonlarının gıcırdama sesleri de eklenmişti. Ne yapacağımı bilmiyordum, bu korkumu tetikliyordu.

-

Anlayamadıklarımı anlamadan bu iş bitemezdi değil mi? Şimdi ya da sonra, öğrenecektim.

----













































PARILTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin