Yarım saattir yürüyoruz. Görünürde kimse yok. Ece ağlamak üzere. Kuzey ve Kaan hala kavga ediyor. Eray ve Lina sohbet etmeye başladılar (bu durumda hemde) . Ben ise Ece'yi sakinleştirmeye çalışıyordum.
Hava iyice kararmak üzereydi. Hayvan sesleri içimi ürpertiyordu. Üstümdeki hırkaya rağmen üşüyordum.
...
"Hepimiz öleceğiz." Dedi Kaan.
"Kapa çeneni Kaan. Senin yüzünden buradayız." Dedi burnundan soluyarak Kuzey.
"Artık kavga etmeyi kesmezseniz ikinizide alıp şu uçurumdan atacağım ki yaparım bunu çok iyi biliyorsunuz!" Eray sinirlendiyse kesinlikle yapardı. Bundan dolayı Kuzey ve Kaan sessizliğe büründü.
"ECE BEN YANLIŞ MI GÖRÜYORUM YOKSA ŞURADA BİR EV Mİ VAR?" Dedim şaşkınlıktan bağırarak. Herkes gösterdiğim yere doğru baktı ve ;
"Koşun hemen daha fazla yürümeye devam edersek soğuktan donacağız." Dedi Lina.
"Ama oranın sahibi kötü biriyse ve bizi istemezse?" Dedi Eray. Aslında haklıydı. Evin sahibi bizi kapı dışarı edebilirdi. Ama umurumda değildi.
"Umurumda değil. Burda soğuktan donmak istemiyorsanız gelirsiniz." Dedim.
"Aren haklı. Hadi gidelim." Dedi Ece.
Hızlı adımlarla eve doğru ilerledik. Ev büyük değildi fakat küçük denemezdi. Tatlı bir görünüşü vardı. Kuzey kapıyı çaldı fakat açan olmadı. Bir kaç kez daha denedi fakat açılmadı. Kapı ahşaptı ve pek sağlam durmuyordu.
"Donacağım soğuktan. Ne kadar salaksın Kuzey. Bak canım benim, önümüzde sağlam olmayan ahşap bir kapı var, evin sahibi belli ki evde değil ve sen hala salak gibi kapıyı çalmaya devam ediyorsun." Dedi ve göz devirdi. Ardından şöyle ekledi; "Şimdi şu kapıyı kulbundan tut ve yavaşça aşağıya doğru indir. Kapı açılacaktır. Bilmem anlatabildim mi?" Bir salağa anlatır gibi anlatıyordu. Gülmemek için zor duruyordum.
"Tamam be. O kadarda mal değiliz." Dedi Kuzey. Kapıyı açtı ve içeriye girdik.
...
"2 saat oldu nerede bu evin sahibi?" Dedi Eray.
"Sahiden nerede. Bence evin sahibi yok."
"Sahibi olmasaydı evin ışığı yanmazdı Ece." Dedi Lina.
"Gelir bence birazdan." Dedim.
Kapının açılma sesi gelince hepimiz oturuşumuzu düzelttik. İçeriyi odun kokusu doldurunca ev sahibinin odun kesmeye gittiğini anladım.
İçeri bizim yaşlarımızda iki çocuk girdi. Biri siyah saçlı mavi gözlü boyu 1.80 - 1.85 arasındaydı. Açıkcası egolu birine benziyordu.
Diger çocuk ise kumraldı. Gözleri dikkatimi çekmişti. Kahveringi gibi duruyordu. Yakışıklıydı. Kesinlikle 1.90 boyu vardı. Buna emindim.
Bizi görünce şaşırmalarını bekledim ama sadece egolu çocuk şaşırmıştı.
"Burada ne işiniz var?" Dedi şaşkınlıkla.
"Ormanda kaybolduk. 2 saat yürüdüğümüz için yorulduk ve üşüyorduk. Sizin evinizi görüp dayanamadık ve girmek zorunda kaldık."
"Biliyorum." Dedi kumral çocuk. Hepimizin gözleri anlamsız bir şekilde ona döndüğünde bir açıklama yapması gerektiğini anladı ve konuşmaya başladı.
"Ormanda odun keserken sizi yani seni gördüm. Sizin olduğunuz yerlerde odun kesmeye devam ettim ve eve geleceğinizi anladım."
"Neden bizim kim olduğumuzu sorgulamadın peki?" Diye sordu Eray.
"Eve gelmenizi bekledim." Dedi kumral çocuk.
"Çok saçma. Evine giriyoruz ve bizim kim olduğumuz ile ilgili hiçbir şey bilmiyorsun ama bize kim olduğumuzu sormadan evinde 2 saat durmamıza izin veriyorsun." Dedi Lina.
"Bir dakika. Hiçbir insanın böyle bir şey yapacağını sanmıyorum. Yoksa sen bizi tanıyor musun?" Dedim. Bizi tanıdığına inanıyordum.
"Sizi tanımıyorum."
"Hiç inandırıcı değilsin. Söyle bana, kimsin sen kumral çocuk."
"Bak sen. Evime giren sizsiniz ve hesap soran yine sizsiniz. Bu arada kumral çocuk lafını sevdim. Çilli kız."
"Ben çilli kız lafını sevmedim. Soruma cevap ver. Kimsin sen "
"Evimde olan sensin. Asıl sen söyle,kimsin çilli kız."
"Kaybolmuş ve evine sığınmak zorunda kalmış biriyim."
"Kapat artık şu çeneni." Dedi egolu. Sinirle ayağa kalktım.
"Sen kimsin de bana emir veriyorsun."
"Şuan bulunduğun evin sahibiyim." Dedi sinsice gülerek.
"Bu bana emir verebileceğin anlamına gelmiyor." Diyerek üzerine yürümeye başladım.
"Vay be üstüme yürüyorsun demek. Nereden bu cesaret."
"Yeter Can." Dedi kumral çocuk. Sesi sinirliydi. Birden onunla arama girip sırtını bana döndü ve;
"Bu evin sahibi benim sana ne oluyor?"
"Bende sahibi sayılırım."
"Sayılmazsın ayağını denk al."
"Yeter artık. Kesin şu saçma kavgayı. Aren sende buraya gel." Dedi Kuzey. Yanına geçip oturdum.
"Aren. İsmin çok güzelmiş." Dedi kumral çocuk.
"Teşekkürler de, sizde adınızı söyleme lutfunda bulunur muydunuz acaba beyfendi." Dedim güldü ve ;
"Tabikide güzel hanımefendi. Ben Bora."
"Hayırdır lan sen benim kardişime güzel falan diyorsun. Döverim bak seni." Dedi dalga geçtiğini anlatan ses tonuyla. Güldüm ve kumral çocuğa baktım. Bana bakıyordu ve sırıtıyordu. Bu çocukta anlayamadığım bir şeyler vardı ama neyse.
"Ee burda kalmaya devam mı edecekler abi?" Diye sordu egolu Can.
"İsterseniz bu gece burada kalın. Yarın sabah kahvaltı yapıp çadırlarınızı aramaya çıkarız." Dedi Bora.
"Sen bizim çadırımızın olduğunu nereden biliyorsun?" Dedi Lina.
"Sizi gördüm dedim ya." Diye karşılık verdi Bora. Bizi görmüştü ama çadırlarımızı görmesi imkansızdı. Çünkü biz kaybolduğumuzda çadırların olduğu yerden uzaktaydık. Kafamdaki soru işaretini umursamadan oturmaya devam ettim.
"Yapacak bir şey yok. Bu gece buradayız." Dedi Kuzey.
Maalesef burada kalacaktık. Bu egolu aptal ve kumral Bora ile kalacaktık...
__________________________________________
Bölüm sonuu.
Yeni karakterlerimizi nasıl buldunuzz.
Bölümü beğendiyseniz yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın lütfennn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
Teen Fiction"Harika hava kararmak üzere ve biz burada kaybolduk. Üstelik görünürde kimse yok." _____________________________________________________ Bir grup genç gittiği ormanda kaybolur ve buldukları ilk eve sığınır. Fakat girdikleri evin sahibi hakkında hiçb...