5. Bölüm

216 19 33
                                    

Uyandığımda yataktaydım. Doğruldum ve etrafa bakmaya başladım. Yanımda Bora vardı. Diğerleri nerede diye sordum. Hala aşağıda Can ile kavga ediyorlarmış. Birden Ece geldi.

"Uyanmışsın. İyi misin? Canın acımıyor değil mi?"

"Yok. Sadece biraz başım ağrıyor."

"Güzel. Sana kahve yaptım. Seversin."

"Teşekkür ederim." Ece'nin verdiği kahveyi içmeye başladım. Bir süre sonra Bora konuştu;

"Can adına gerçekten çok özür dilerim. Amacının ne olduğunu asla anlayamıyorum. Bu sefer çok abarttı."

"Onun adına benden bir daha özür dileme. O kendisi dilemeli. Ayrıca başım biraz daha iyileşince icabına bakacağım."

"Sen bilirsin." Ece bana sarıldı ve;

"Sana bir şey olacak diye çok korktum. Canın çok acımadı değil mi?"

"Hissetmedim ki. Benim için endişelenme. Ben iyiyim." Gülümsedim. Kalkmak için doğruldum ama Bora beni durdurdu.

"Daha yeni uyandın."

"Olsun. İyiyim ben." İkiside koluma girdi ve alt kata doğru adımladık. Beni gördüklerinde hepsi birden bana sarıldı.

Ayrıldığınızda Can'a döndüm. Ondan nefret ediyordum. Öldürücü bakışlar atmaya başladım. En sonunda dayanamayıp konuştum;

"Senin amacın ne? Çocuk gibi davranıyorsun ve bu gerçekten aptalca. Bir de hala yüzüme bakabilecek yüzsüzlüğe sahipsin yazık sana."

"Bu baya sert oldu. Aferin sana minik kuşum." Dedi gözlerini Can'dan ayırmadan Kaan. Ona göz kırptım ve Can'ın cevap vermesini bekledim.

"Yaptığımdan pişman değilim. Bu evin sahibi benim ve evimde istenmeden duran sizsiniz. Bunu daha kaç kere söyleyeceğim acaba? Defolun gidin evimden!"

"CAN kelimelerine dikkat et. Bu ev benim ve sen benim isteğimle burada kalıyorsun. Haddini bil. Ben onların burada durmasına izin veriyorsam, sana laf düşmez." Bora bu sefer çok sinirlenmişti. Bunu titreyen bacaklarından, kasılan çenesinden ve sıkmaktan kanatmak üzere olduğu ellerinden anlayabiliyordum.

Can hızla kalkıp üst kata doğru yol aldı. Biz de sohbet etmeye başlamıştık. Bir süre sonra acıktığımı hissettim. Diğerleri de benim kadar acıkmış görünüyorlardı. Tam kalkıp bir şeyler yapacakken Bora beni durdurdu.

"Sen otur ben yaparım bir şeyler."

"Ne gerek var ben yaparım."

"Uzatmaya gerek yok sen otur ben yaparım." Bir şey dememe izin vermeden mutfağa adımlayınca bende üstelemedim.

Yaklaşık 30 dakika sonra Bora bizi mutfağa çağırdı. Hepimiz masaya dizildik ve yemek yedik. Yemekten sonra film izlemek istedik ve ortak kararımız ile bir zombi filmi açtık.

Kaan filmin yarısında kustu ve yatmak istediğini söyledi.

"Kusacaksan neden izledin ki. Bir de sen kendin filmi seçtin." Diyerek homurdandı Kuzey. Kaan yatmaya gidince biz de izlemeye devam ettik. Film bitince herkes yattı. Ben ve Bora yukarı çıkıyorduk ki Bora'nın söylediği ile duraksadım.

"Kitap güzel ilerliyordu. Eğer uykun yoksa okuyalım mı?" Dedi masumca. Gözüme çok tatlı geliyordu. Hemen kabul ettim. Odadan kitabı aldım ve hızla alt kata indim. Bora beni bekliyordu. Yanına gidip kitabı açtım. En son kaldığımız yeri aradık. Sonunda bulup okumaya başlamıştık.

Ancak Bora bir saatin sonunda uyuyakaldı. Ben okumaya devam ettim. Bir süre sonra benimde uykum geldi. Uyumayacaktım. Gözüm Bora'ya kaydı. Neden bu kadar tatlı duruyordu? Yoksa ben mi onu bu kadar tatlı görüyordum? Aklımdan bu soruları geçirirken fazlasıyla onu incelemiştim.

Birden gözünü açtı ve başucunda beni görünce gülümsedi. "Beni mi izleyordun?"

"Hayır. Neden seni izleyeyim? Sadece uyuyakaldığın için odana gidip uyumanı söyleyecektim." Dedim afallamış bir şekilde. Bora söylediklerimi duymuyordu bile. Çünkü hala uyuyor gibi bir sersemlik vardı üzerinde.

Tam kalkıp gidecektim ki beklemediğim bir şey oldu. Bora beni kendine çekti ve sarıldı. Ne olduğunu dahi anlamadan sayıklamaya başladı.

"Anne lütfen gitme..."

"Tekrar bırakma bizi..."

"Hem neden gittin ki?"

Şok içindeydim. Başımı hafif kaldırarak yüzüne baktım. Ağlıyordu. O kadar kötü hissediyordum ki. Onu bu halde görmek acı vericeydi. Ailesiyle sorunları olduğunu biliyordum. Ama bu kadar üzüldüğünü tahmin etmemiştim.

Ona güven vermek için sıkıca sarıldım. O sayıklamaya devam ederken kalbime  onlarca bıçağın saplandığını hissedebiliyordum.

Kim bilir ne kadar acı çekmişti. Belkide vicdan azabı... Neydi bu kadar canını acıtan? Annesi ona ne yapmıştı? Belkide onu da benim gibi bırakıp gitmişlerdi. Kalbinde ailesine ait bir yara varsa bu iyileşmezdi. Ve eminim her seferinde kendi yarasına tuz basıyordu. Bunları aklına getirdiği her an yarası tekrar açılıyordu.

Birkaç damla yaş gözlerimden firar edince hemen doğruldum. Bora hala ağlıyordu. Ona seslendim ve az önceki gibi uyku sersemliği ile odasına götürdüm. Yatağına yatırdıktan sonra, gitmek için kapıya doğru ilerledim. Bora'nın bana seslenmesiyle arkamı döndüm.

"Aren."

"Efendim?"

"Gitmesen olur mu?" Sessizlik.

"Herkes gitti ama sen gitme lütfen." Yine gözleri kapalı sayıklıyordu.

"Gitmem."

"Yalan söylemiyorsun dimi bana?"

"Söylemiyorum. Sen benim arkadaşımsın artık. Neden bırakayım ki."

"Ben senin arkadaşın olmak istemiyorum." Cevap vermedim. Uykusunda söylüyordu bunları. Aldırış etmemeliydim. Tekrar kapıya yöneldim ve benim yattığım odaya gittim.

Söyledikleri aklımdan çıkmıyordu. Ben bunları düşünürken uyku beni kolları atlına almıştı bile...

__________________________________________

Bölüm sonuuuu

Nasıl buldunuz bölümü??

Biraz kısa oldu ama güzeldi bence.

Peki sizce Bora geçmişinde neler yaşadı?

Bölümü sevdiyseniz yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın lütfennn 🖤🖤

KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin