2

48 5 1
                                    

Çok sıkıcıydı burada beklemek. Yaklaşık yarım saattir depoda sandalyenin üzerinde bekliyordum. Bu yarım saat boyunca neredeyse hiç ses çıkarmamış sadece beni sandalyeye bağlayan ipleri çıkarmaya çalışmıştım. Biraz da olsa ipler gevşemişti ama hâlâ sıkıyordu.

"Noldu sıkıldın mı Berrak Ata?" Depo kapısından içeri az önceki gıcık adam içeriye girdi. Biraz önce çok inceleme fırsatım olmamıştı. Koyu kahverengi saçlı ve aynı renkte gözleri vardı. Üzerinde rahat bir tişört altında da kot pantolon vardı ve elinde parmakları açık bir eldiven. İşaret parmağının üstünde bir dövme vardı. Sonsuzluk dövmesi. Evet, beni buraya getirmeden önce bayıltmışlardı ve bayılmadan hemen önce bir el gördüğümü hatırlıyorum. O el bu adamın eliydi.

"Beni sen mi bayılttın?"

Güldü. "Biraz önceden beri bana laf atmaya çalıştığın için daha yeni fark etmiş olman doğal tabii. Ama birazdan laf atamayacak kıvama gelince göreceğim ben seni."

"Sıkıldım ama beni tehdit etmenden. Bir şey yapacaksan yap artık."

"Senin deyiminle patronumu bekliyorum." dediğinde gülmeye başladım.

"Hani patronun benim ayağıma gelmezdi?" demiştim ki depo kapısı açıldı.

"Beni mi bekliyorsunuz Berrak Hanım? Çok merak etmişsiniz galiba beni." Sonunda Bartu Acar'ı dünya gözüyle görmüştüm. Tüm heybetiyle karşımda dikilmiş bana bakıyordu. Dosyalardaki yazılar ve fotoğrafların anlattığı kadar tanıyordum bu adamı ama şimdi hayatının içine girecektim. Bunu ben değil o isteyecekti.

"Sizleri dünya gözüyle de görmek ne güzel." dedim ve gülmeye başladı.

"Daha önceden de görmüştün demek."

Başımı onaylamak için salladım. "Ne sandınız? Benden de bu beklenirdi zaten değil mi?"

"İşkence çekmek istemiyorsan sus artık." dedi adını öğrenemediğim adam. Ona doğru döndüm ve konuşmaya başladım.

"Artık adını öğrenebilir miyim sana ne diye hitap edeceğimi bilmiyorum." dediğim de Bartu tekrar gülmeye başladı ve yanında ki adama döndü.

"Neden tanışmadınız Berrak Hanımla ve onu böyle kabaca bir şekilde bağlamanız beni üzdü. Hemen çözsünler bu ipleri." dediğinde lafa atladım.

"Benim böyle 'kabaca' bağlanmam sizi çok üzdüyse eğer buraya gelip o ipleri siz açabilirsiniz." dediğimde bana kaçamak bir bakış attı ve bana doğru yaklaşmaya başladı.

"Gerçekten bunu yapmamı istiyorsan şayet, yaparım. Çünkü seni böyle bağlamaları beni gerçekten üzdü." Bunu duymayı beklemiyordum.

Oturduğum sandalyenin sol tarafına gelip diz çöktü ve sandalyenin sırt kısmında kalan ellerimi açmaya başladı. Ellerimi ve ayaklarımı çözdükten sonra yanımdan ayrılarak tekrar karşıma geçti. Ben de bu sırada ayağa kalmıştım.

İsmini bildiğim ama bana ismini söylemeyen adama baktım. "Hadi ismini söyle artık."

"Bartu'nun ismini biliyorsan benimkini de biliyorsundur." Haklıydı. Benim kim olduğumu ve neden onları bulmak istediğimi az çok biliyorlardı.

"Evet, haklısın Baran." dedim ve Bartu'ya döndüm. "Neden beni buraya getirdiniz? Hatırladığım kadarıyla benim sizi bulmam gerekiyordu." dediğimde Bartu yine güldü.

"İşime yarayacağın için seni aldım yoksa beni bulamazdın." dediğinde yalandan üzülmüş gibi dudaklarımı büzdüm.

"Bartu çok kırıcısın. Tabii ki de seni bulabilirdim. Beni hafife almana üzüldüm. Biraz önce senin bana üzüldüğün gibi üzüldüm." dedim ve tek gözümü kırpıp çapkınca ona baktım. Ne dediğimi anlamıştı. Biraz önce bana yaptığının aynısını yapmıştım. Bunu fark etti ve bana doğru geldi.

"Hadi gel seni bir yere götüreceğim." dediğinde elini tutmam için bana doğru uzatmıştı. Ne yapmaya çalışıyordu acaba.

"Kendim gelebilirim." dediğimde üzülmüş gibiydi. Bu duruma ne desem bilemedim. Şuan onu anlayamıyordum. Neden böyle davranıyordu bana? Saçma gelmişti davranışları.

"Peki, hadi gidelim. Baran, sen Berrak Hanım'ı al. Sen nereye getireceğini biliyorsun." deyip gitmişti. Arkasından şaşkınca bakakaldım. Ben öyle bakarken Baran yanıma gelip konuşmaya başladı.

"Hadi gidelim. Bartu beklemeyi sevmez." dedi ve hadi dercesine kapıyı gösterdi. Ben de ilerlemeye başladım. Sonra durup Baran'a baktım.

"Seninle iyi anlaşırız umarım."

"Yakalamak istediğin adamlardan birine böyle bir cümle kurman tuhaf doğrusu." dediğinde güldüm.

"İşte sırf bu yüzden iyi anlaşalım istiyorum ya." dedim ve yürümeye devam ettim. Biraz bekledikten sonra o da peşimden geldi ve deponun kapısına geldik. Kapı sadece parmak iziyle açıldığı için Baran gelip elindeki mendille cihazı silip baş parmağını cihaza okuttu ve kapı açıldı.

Dışarı çıktığımızda buranın bir ev olduğunu anladım. Evin bodrum katında olmalıydık. Merdivenler vardı. Baran eliyle merdiveni işaret edince merdivene doğru ilerledim ve Baran ile iki üst kata çıktık. Eli ile bir oda gösterip durmamı sağladı.

"Bu odada kalacaksın. Odanda senin için eşyalar var. Şimdi odana git birazdan seni çağıracaklar. Zaten kaçmak gibi bir şey yapmayacağını biliyorum. O yüzden bu konuda uyarmama gerek yok." deyip arkasını döndü ve bir üst kata çıktı. Neden böyle bir şey yaptıklarını sormak için peşinden gittim. Merdivende onu durdurduğumda konuşmaya başladım.

"Pardon da sizi bulmaya çalışan bir kadını neden evinizde misafir ediyorsunuz?" diye sordum.

"Bu sorularının hepsini seni çağırdığımız da alacaksın. Kısacası Bartu sorularını birazdan cevaplayacaktır. Şimdi lütfen odana git bir duş falan al rahatla." dedi ve gitti. Gerçekten şaşırmıştım "Neden?" demek istiyordum ama Bartu Bey'in keyfini beklemek zorundaydık. O yüzden Baran'ın dediği gibi odama doğru ilerledim.

♾️

Bölümün sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Geri bildirimlerinizi ve önerilerinizi yorumlarda bekliyorum. Teşekkürler:)

Saklı SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin