Kemerlerimizi taktıktan sonra Bartu arabayı çalıştırdı. On dakikalık yolu tamamladığımızda bir dürümcünün önüne gelmiştik. Bu on dakika boyunca konuşmamıştık. Radyodan gelen kısık melodi sesi ve midemden gelen küçük gurultular hariç sessiz bir yolculuktu. Bartu'ya döndüğümde beni izliyordu.
"Gidelim de aç karnın doysun."
"Gidelim bari." dedikten sonra kemerimi çıkartıp arabadan indim. Bartu da arabadan inmişti.
Dürümcünün içeriye girince bizi orta yaşlarda bir kadın karşıladı. Lüks olmayan ama aşırı huzurlu hissettiren bu yer kadının sıcaklığından kaynaklanıyordu galiba. Kadın bizi görünce yüzündeki gülümseme büyüdü.
"Bartu! Hoş geldiniz yavrum." Bartu'ya sarılırken söyledikleri beni gülümsetmişti. Bartu'ya sarıldıktan sonra ondan ayrılıp benim karşıma geçti. "Hoş geldin kızım." dedikten sonra sarılması için biraz eğildim. Bana da sarıldıktan sonra gülümsemesiyle tekrar Bartu'ya döndü. Bartu da aynı şekilde gülümseyerek kadına bakıyordu. "Oğlum siz geçin, oturun istediğiniz yere. Ben size birini göndereyim, siparişlerinizi alsın." dediğinde Bartu kadını onayladı. Kadın yanımızdan ayrılınca Bartu boş bir masayı işaret etti.
Oturduğumuzda yanımıza gelen kız ne istediğimizi nazik bir şekilde sordu. Kız siparişlerimizi aldıktan sonra yanımızdan ayrıldı. Bartu elini çenesine koymuş bana bakıyordu. Onu taklit ederek ben de elimi çeneme koyup ona bakmaya başladım.
"Nasılsın Bartu?" diye bir soru yönelttiğimde gözlerini kaçırdı. Elini çenesinden çekerek saçlarına geçirdi. Koyu renk saçları uzun ve dalgalıydı. Elini tekrar çenesine koyunca gülümsedi. Bazı tutamları kaşının üzerine düşmüştü.
"Şu an daha iyiyim."
"Saçlarını karıştırınca kendini daha iyi mi hissediyorsun?"
"Hayır. Burada seninle olunca kendimi daha iyi hissettim." dediğinde kaşlarımı çattım.
"Öyle mi? Neden?"
"Bilmem daha iyi hissediyorum." dedi ve arkasına yaslandı.
Bu sırada çorbalarımız gelmişti. Ben de sandalyenin sırtına yaslandığımda siparişlerimizi alan kız servisi yaptı. Bartu bana bakmıyordu. Kız gittiğinde çorbaya limon sıkıp karıştırdım. Dolu kaşığı dudaklarıma götürerek içmeye başladım. Kaşığımı tekrar doldururken Bartu'ya baktım. Çorbasına daha hiç dokunmamıştı ve beni izliyordu. Çorbanın yarısına geldiğimde kaşığı bıraktım ve Bartu'ya baktım.
"Ne düşünüyorsun?"
"Seni."
"Nerde ve nasıl düşünüyorsun beni?" dediğimde masaya dirseklerini koydu bu sefer iki elini de çenesine destek yaparak bana baktı.
"Başka bir evrende, en güzel halinle." dediğinde güldüm.
"Bu şarkı sözü değil miydi?" dediğimde tebessüm etti.
"Şarkılar kadar güzelsin." dediğinde gülüşüm tebessüme dönüştü. Öyle içten öyle güzel bakıyordu ki bir an olsun unutmak ve anın içine kendimi bırakmak istedim. Tabii bu kısa sürdü.
"Eyvallah. Çorbanı içmeye başlasan iyi olacak yoksa içemeyeceksin." derken gözlerimle önündeki çorba kasesini işaret ettim.
"Tabii içeyim, sen ne dersen o." dediğinde güldüm. Kaşığını çorbasına daldırdığında elimle limonu işaret ettim. Limonu alıp çorbasına sıktı ve karıştırdı. Doldurduğu kaşığı dudaklarına götürüp içti. Yüzünü biraz buruşturmuştu. Gülerek ona bakmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Sır
ActionBerrak peşinde olduğu adamları yakalamak isterken bir şeyler ters gitmiş ve olaylar başlamıştır.