Odadan çıktığım gibi merdivenlerden inmeye başladım. Bu sırada odanın kapısı açıldı ve Bartu da merdivenlere geldi. Onu umursamadan merdivenlerden inmeye devam ettiğimde sırtım ağrımaya başlamıştı. Adımlarım yavaşladığında Bartu önüme geçerek beni durdurdu. Hala sinirliydi fakat biraz önceki haline kıyasla şaşkındı. Bana beni çözmek istermiş gibi bakarken konuşmaya başladı."Ne demek istiyorsun." dediğinde omuzlarımı silktim.
"Hiçbir şey." dediğimde sinirden güldü.
"Berrak, söyle artık şunu."
"Söylemezsem ne olur?" diye sorduğumda hala gülüyordu.
"Şu sırtının ağrısı devam ediyor mu veya diğer kurşunların yaraladığı yerler?" dediğinde konudan konuya atlamıştı. Diğer kurşunları bildiği için sinirlenmiştim. Büyük ihtimalle doktora söylediklerimden haberdardı. Dalga geçercesine omuz silkip onu onayladım.
"Evet acıyor. Ama ruhumdaki acıları bilsen duymaya bile dayanamazsın. Şimdi çekil önümden." dediğimde gözlerindeki öfke yavaş yavaş kayboldu ve yerini merak ve hüzüne bıraktı. Biraz daha bana baktıktan sonra önümden çekilerek bir alt basamağa indi. Merdivenleri tekrar inmeye başladığımda sinir bozucu sesini tekrar duydum.
"Sen yeter ki benle konuş. Derdini paylaş ama böyle çekip gitme. Seni çözmeme izin ver." dediğinde olduğum yerde kalmıştım. Yeşile çalan ela gözlerimin dolduğunu hissettim. Ona bakarak konuştum.
"Bir ben anlasam. Kendimi çözebilsem, sana da anlatabilirdim belki. Ama bu çok küçük bir ihtimal Bartu. Bu yüzden benle ilgilenmeyi kes." dediğimde gözlerimi ondan çektim. Tekrar adım atacaktım ki yine beni sözleriyle durdurdu.
"Her zaman bir ihtimal vardır. Merak etme, o ihtimal küçücük de olsa biz onu büyütürüz." dediğinde acı bir gülümseme yayıldı dudaklarıma. Biraz daha bekledikten sonra merdivenden indim ve çıkış kapısına ilerledim. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda sırtımı yavaşça kapıya dayayarak derin bir nefes aldım.
Kalbim dayanmıyordu bunca kasvete, adaletsizliğe, cevapsız kalan yakarışlara. Bazen neden benim normal bir hayatımın olmadığını düşünüyorum. Sonra o zihnimde hâlâ yerini koruyan tanıdık yüzden cevap istiyorum. O da bana tanımak dahi istemeyeceğim fakat adalet için yüzüne katlanmam gereken bir kişi söylüyordu. Sadece adalet için doğmuş gibi hissediyordum ilk başlarda ama sonra benim de bir hayatımın olduğu aklıma geldi ve kendime bir hayat kurmaya çalıştım. Tam her şey hallolacaktı ki sonrasında kazandığım dostlarımı benden aldılar. Sevdiğim ne varsa aldılar. Yavaş yavaş düzelmeye başlayan hayatım düzelemeden toz bulutu olup uçtu. Bu yüzden sadece adalet için değil intikam içinde doğduğumu düşündüm. Artık bu oyunun bitmesi ve adaletin yerini bulması gerekiyordu. Acar ailesinden intikamımı almam gerekiyordu.
Kendime yine ve yine aynı sözleri verdikten sonra kapıya dayadığım sırtımı çekerek doğruldum ve havuzun olduğu yere doğru yürümeye başladım. Bu sırada elimle dolan gözlerimi öfkeyle sildim. Gözlerimden alevler fışkırıyor gibiydi. Gözlerim acıyordu. Havuzun yanlarındaki şezlonglardan birine yavaşça yattım. Güneş batmaya başlamıştı. Yattığım şezlongdan denizin bir kısmını görebiliyordum. Denizle güneşin buluşması büyüleyiciydi. Ayrıca gecenin gelmesi de öyle. Her zaman geceyi gündüzden daha çok sevmişimdir. Geceler acılarımı unutturup kendimle baş başa kalmamı sağlarken güneşin doğmasıyla acılarım tekrar gün yüzüne çıkardı ve her şeyin yanında insanların yüzlerinin altında bir yüz daha olması korkunç bir şeydi. En kötüsü de hiç beklemediğiniz bir anda size o korkunç yüzü göstermeleriydi. Ayrıca yalnız kalmak bir meditasyon gibiydi benim için. Karanlıkta öyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Sır
AcciónBerrak peşinde olduğu adamları yakalamak isterken bir şeyler ters gitmiş ve olaylar başlamıştır.