madde 3

70 10 46
                                    


madde 3: klişeleri sever.

-

parlayan yıldızlar takımı.

jeon jungkook bize böyle diyordu ve hayatımda duyduğum en gülünç şeylerden biriydi.

baştan alalım. 

kim taehyung ile süregelen garip ilişkimiz aynı garipliğiyle devam ederken üstüne bir de jungkook ile tanışınca bu gariplik arşa çıkmıştı. beni gerçekten eğlenceli bulduğu için hiç olmadığı kadar taehyung'un yanından ayrılmıyor, hatta belki beni taehyung'dan bile daha fazla seviyordu çünkü ona göre taehyung sıkıcıydı. bana göre taehyung dünyanın en güzel insanıydı ve onun yanında olmak hiç olmadığı kadar zevk veriyordu. bunu söylediğimde ise jungkook tarafından bir güzel zorbalanmıştım. 

ikisinin arkadaşlığı çocukluk dönemlerine dayandığı için birbirlerine sayıp sövmelerinden rahatsız olmamalarına alışmıştım ama yine de ben dışında birisi taehyung'a sataşınca sinirleniyordum çünkü bunu sadece ben yapabilirdim tamam mı?

sonuç olarak garip bir üçlü olmuştuk ama bu taehyung'la yakınlaşmamı sağlamıştı çünkü jungkook'un yanında daha rahattı ve daha kolay iletişim kurabiliyorduk. teşekkürler jungkook.

birlikte geçirdiğimiz siz deyin iki ben diyeyim üç ayın ardından bir gün jungkook'un şahane fikriyle sinemaya gitmeye karar verdik. uzun zamandır beklediği bir film çıkmış ve onunla gitmezsek kendini öldürürmüş. ne diyebilirim ki? onda bu potansiyel vardı. şaka yapmıyorum. 

en sonunda parlayan yıldızlar takımı olarak sinemaya gittik. spider man izlemeye. evet, spider man.

taehyung böyle şeyleri çok izlemezdi ama asla jungkook'u kıracak biri de değildi. bu yüzden bizimle paşa paşa o salona girdi. 

jungkook, taehyung, ben. bu sırayla oturuyorduk.

tam dibimde taehyung'un ferah meyve kokusu varken karşımdaki dev ekrana nasıl odaklanacaktım bilmiyorum- ki odaklanamadım da zaten. 

klişelere bayıldığım için klişeler klişesi bir şekilde filmden önce taehyung'a ikimiz için büyük boy tek bir kovada mısır yemeyi teklif etmiştim ve kabul etmişti. yani ikimiz de taehyung'un kucağında olan kovadan mısır yiyorduk ve bu zamane aptal aşık jimin'i için inanılmaz heyecan verici bir şeydi. 

küfür etmeyin ama sonra o kovaya aynı anda elimizi soktuk. biliyorum. klişenin dibi. kim bunlara düşer ki?

kim taehyung düşer.

ellerimiz değdiğinde ikimiz de duraksamıştık. aynı anda birbirimize döndüğümüzden göz göze geldik. jungkook ne alemdeydi bilmiyorum ama ben taehyung'u öpmemek için zor duruyordum.

özellikle o kahverengi gözleri ve ince pembe dudakları tam dibimdeyken, şeftali duş jeli kokusu buram buram hücrelerime kadar işlerken tadına bakmamak için kendimi baya zorlamam gerekmişti. 

taehyung elini çekip kovayı bana doğru çevirdi ama yüzü hala dibimdeydi. diyorum ya, bana gerçekten alışmıştı ve aramız eskisi gibi değildi. herkesin kolayca fark edebileceği bariz bir çekim vardı. 

"sen al." dedi taehyung fısıldayarak. altını çiziyorum, fısıldayarak. kalın, derin sesiyle taehyung'un fısıldadığını düşünün. şimdi anlıyor musunuz?

"neyi?" dedim ben de salak gibi. gerçekten dünyanın en rezil insanı falan olmalıydım. 

taehyung başını eğip dediğim şeye güldü ve bu daha çok yakınlaşmamıza neden oldu. hele tekrar kafasını kaldırdığında, eskisinden daha yakındık. az önce dibimde mi demiştim? unutun onu. asıl şimdi dibimdeydi çünkü gözlerimi dudaklarından alamıyordum. 

kim taehyung'un takımyıldızı rehberiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin