madde 4

55 7 10
                                    


madde 4: aile ilişkileri.

-

benim adım park jimin ve her zaman hikayemizin klişelerle dolu olduğunu söylemişimdir.

gerçekten sürekli nasıl denk geliyoruz bilmiyorum ama kim taehyung'la gittiğimiz yolların kapısı her seferinde klişelere açılıyordu. kendimi bir sitcomun içinde gibi hissetmekten alıkoyamıyordum. toplasanız iki tane sitcom izlemişimdir ama bu dolambaçlı aşk hayatımdan sonra izlemeye de gerek duymuyordum. 

dediklerimden pek bir şey anlamamış olabilirsiniz zira daha dördüncü nottayız ve kim taehyung'u tanımanın yanından bile geçemediniz. muhtemelen bir ömür de sürse geçemeyeceksiniz çünkü sıradan biri gibi görünse de kim taehyung bana her zaman bir zeka küpünü çözmeye çalışıyormuşum gibi hissettirmiştir. 

her neyse, ne diyorduk; klişeler.

dönemin sonlarına doğru projem için sınıftan sadece iki üç sohbetimizin olduğu biriyle eşleşmiştim. benim için kötüydü çünkü yakın olmadığım kişilerin yanında rahat olamıyordum. yine de bu bir proje ödeviydi ve teslim gününe kadar etkileşimde olacaktık. 

ödev şuydu, herhangi bir sosyal hizmet kuruluşunda bir hafta boyunca insanlarla ilgilenip gözlemlerimizle bir tez oluşturmak. evet, biliyorum. eğer bu ödevi taehyung'la yapmıyorsam bu işin klişesi nerede diyorsunuz ama sadece bekleyin. 

üstelik taehyung'la aynı bölümde değiliz. bırakın aynı projede denk gelmeyi, aynı sınıfa bile giremiyorduk. 

neyse, yanlış hatırlamıyorsam eunwoo denen çocukla biraz tartıştıktan sonra bir huzur evine gitmeye karar vermiştik. başta yetimhaneye gidesim vardı ama eunwoo'nun çocuk fobisi olduğu için bundan vazgeçmiştik- çok sorgulamayın, kendisi iyi anılara sahip değil.

sonuç olarak artık soğuğun etkisini tamamen yitirdiği güneşli bir bahar gününde huzur evine gidip yetkililerle gerekli görüşmeyi yapmıştık. pazartesi gelip başlayın ama her şeye hazırlıklı olun dediler. ne kadar zor olabilirdi ki?

taehyung'la genelde yüzyüze görüştüğümüz için neredeyse telefonu hiç kullanmıyorduk. arama zaten yoktu. taehyung'un benimle konuşacak çok şeyi olmadığından bana mesaj da atmazdı. genelde ben atardım ama o konuşmayı sürdürene kadar da canım çıkardı çünkü o tam bir telefon düşmanıydı. günde iki saatten fazla telefona bakmama gibi saçma salak bir kuralı vardı ve başka işleri de varken bu iki saatini benimle harcayamazdı. bense ona inat olsun diye bir aralar sürekli mesaj atardım. sonrasında taehyung bana yaramaz çocuklar gibi olduğumu söylediğinde bunu bırakmıştım. 

zamanla taehyung'la telefonda konuşmalarımız gittikçe azaldı. bu yüzden o haftasonu taehyung'la konuşup projemi anlatmamıştım. yüz yüzeyken konuşmak daha makuldü ama bunun için de vaktimiz kalmamıştı.

kısacası bir haftam taehyung'suz geçecekti.  

ölüm gibi bir şeydi ama kimse ölmedi.

pazartesi sabahı eunwoo'yla durakta buluşup huzur evine gittik. başta sadece talimatları yerine getiriyor, işlerle ilgileniyorduk ama sonra eunwoo bana yaşlılarla vakit geçirmemiz gerektiğini hatırlattı. 

saatler sonra kendimi çardakta, bir okey masasında bulmuştum. eunwoo nerede ne halt yiyordu bilmiyorum ama yaşlı esprilerine tek başıma maruz kalmak hiç hoş değildi cidden. anlamadığım şeylerden bahsedip gülüyorlardı. 

"sen nerdensin delikanlı?" dedi biri taş atarken. okey dönüyordu ve sürekli böyle somurtamayacağımı biliyordum. en iyisi onlara uyum sağlamak diye düşünmüştüm.

kim taehyung'un takımyıldızı rehberiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin