(m)adde 7

92 7 27
                                    


(m)adde 7: cygnus takımyıldızı.

-

başrolümüzün sadece ve sadece kim taehyung olduğu rehberimizin yedinci maddesindeyiz. bendeniz park jimin.

yine biraz damardan gireceğim ama umurumda değil. hayat gerçekten çok garip değil mi? aşkından öldüğüm, gel dese geleceğim, otur yuvarlan dese oturup yuvarlanacağım, kölesi olduğum, kendimi feda edebileceğim biricik eski sevgilim taehyung'u üzüp kırıp paramparça edip ondan ayrılıp sonrasında köpek gibi pişman oluşum falan... çok. garip.

madem bu kadar seviyordun nasıl onu üzebildin? niye ayrıldın ondan? demeyiniz lütfen. oralara da geleceğiz.

birincisi, taehyung'u gerçekten hayal kırıklığına uğratmıştım. bunun şakası veya mübalağası yok. evet belki ilişkimiz başkalarının dolduruşuna geldi, belki buna öüdahale etmeye çalışanlar oldu, evet ama ne olursa olsun ben yine de taehyung'u hayal kırıklığına uğratmıştım. bana yakıştıramayacağı şeyler söylemiştim yüzüne karşı. büyük hatalar yapmıştım.

ikincisi, bu yüzden kendimden nefret ediyordum. hatta şu hayatta kendimden daha çok nefret ettiğim başka biri yoktu.

tekrar geriye dönecek olursak, birinci sınıfın sonunda taehyung'la sevgili oluşumuzun ardından sürpriz yumurtadan çıkar gibi bir yaz tatili karşılamıştı bizi ve maalesef ki ikimizin de kısıtlı vakti vardı.

çünkü ikimiz de memleketimize dönecektik.

benim busan'a gitmeme bir, onun daegu'ya gitmesine iki hafta vardı ve bu da demekti ki birlikte geçirecek çok az vaktimiz kalmıştı.

anlayacağınız bizi bir özlem ateşi çoktan sarmaya başlamıştı.

ayrı kalacak oluşumuz beni o kadar telaşlandırıyordu ki taehyung yanımdayken bile onu özlemeye başlamıştım. durup durup onu kokluyor, öpüyor, içime hapsetmeye çalışıyordum sanki.

"taehyung."

"yine ne var?"

"biraz daha sarılsak?"

"jimin iyi misin? sarılıyoruz zaten şu an?"

durum buydu işte.

"ya ondan mı bahsediyorum? sadece daha sıkı sarılalım işte." demiştim beline sardığım kolumu daha da sıkarak. sırtını göğsüme iyice yaslayıp saçlarına burnumu daldırmıştım.

"bu gidişle kemiklerimi kıracaksın."

"ne olur sanki bir kere dediğimi yapsan?" dedim bozulmuş gibi.

koltuk küçük olduğu için yattığı yerde biraz zorlanarak bana doğru döndü. işini kolaylaştırsın diye kollarımı gevşetmiştim fakat bu bile beni büyük bir hüzne boğmuştu.

"gel." demişti kollarını açarak. beklemeden aramızdaki yok denecek kadar az olan boşluğu kapattım. kafamı boyun girintisine sokarken gözüm televizyondaki filme kaymıştı ama onu boşverip sadece taehyung'a ve onun şeftali kokusuna odaklanmayı seçtim.

"bensizliğe bu kadar üzüldüğünü bilmiyordum. bir yıl boyunca nasıl dayandın?"

"o zaman seni görüyordum."

"yine görebilirsin. görüntülü konuşuruz falan?" gözlerimi devirdim, "aynı şey değil. görüntülü konuşurken kokunu nasıl alacağım? hem seni öpmeden duramam ki." anlamıyordu beni işte.

"çocuk musun sen ya?"

"konu sen olunca her şeye dönüşüyorum." doğruydu. başrolümüzün kim taehyung olduğu her hikayede onun için farklı birine bürünüyordum.

kim taehyung'un takımyıldızı rehberiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin