Şansım dönse götüme girer. Girdiği göt benimse o şemsiye de açılır. Afrika'da kabileler arasında savaş çıksa mızrak bana girer. Artık ne kadar talihsizlik barındıran özlü söz varsa hepsi benim.
Garibanın yüzü gülür mü be?! Hele o gariban ben iken, ne gülmesi be?! Kan ağlıyorum resmen. Kafalamaya çalıştığım adamın bir sevgilisi olduğunu öğrendim az önce bildiğin. Şaka midur?
Neyse kaderimizde zengin koca yokmuş demek ki.
Saat tam sekizde Seo İnşaat'ın önündeydik. Hızla şirket binasına girip toplantı salonuna geçtik."Bayan Kim sana birkaç bellek bırakmış olmalı. Onları bana verir misin Jeongin?"
Hemen çantamı karıştırıp Bayan Kim'den aldığım bellekleri uzattım. Gülümseyerek elimden alıp büyük projeksiyona taktı. Birkaç ayarlama yapıp sandalyesine kuruldu. Ben de tam solundaki sandalyeye oturdum.
Bir bana bir oturduğum sandalyeye bakıp kıkırdadığı sırada Kas yığını gey toplantı salonuna girdi. Yanında Bayan Kim vardı. Kadın ile selamlaşıp önüme döndüm. O kas yığını ise bana bakıp güldü.
Yanıma geldi, elini omzuma koyup kulağıma eğildi."Koltuğuma çok yakışmışsın ama kalkman gerekiyor çünkü kucağıma daha çok yakışırsın."
"Ne diyorsun sen be! Ahlaksız adam!"
Ben bir hışımla ayağa kalkıp yer değiştirirken o ve Christopher kahkahalarla gülüyordu.
"Hiç komik değil Bay Bang! Böyle gülerek onun bu ahlaksızlığını destekleyemezsiniz!"
"Abartıyorsun Jeongin, sadece şaka."
"Hah! Şakaymış! Bu taciz denebilecek iğrenç şakalarınızla asistan kaçırıyorsunuz galiba."
Gülen yüzü aniden düşen kas yığını gey üzerime doğru bir iki adım atarak konuştu.
"Haddini aşıyorsun."
"En azından bir haddim var. Siz hiç bilmemişsiniz belli ki."
"Bana bak!"
"Yeter. Çocuk dalaşına çevirdiniz iyice. Jeongin otur yanıma. Changbin sen de hadi."
Christopher'ın sözüyle yerine oturan kas yığınından sonra yerime oturdum. Bir süre sonra içeri diğer çalışanlar girmiş ve toplantı başlamıştı. Neredeyse söylenen her şeyi ayrı bir deftere not alıyordum.
Saat dokuz buçuk civarı toplantıyı bitirmiş, Byul Adams'dan gelecek yatırımcılar ile yapılacak toplantı için hazırlanan bir başka salona geçmiştik.
Bu sefer herkesin oturmasını bekleyip öyle oturmuştum. Kas yığını gey bana bakıp kaş göz işareti ile yanını gösterdi ancak oralı olmayıp Christopher'ın yanında oturmaya devam ettim.
"Yanıma gelmelisin."
Kaşlarımı çatıp ona baktım. Ne demek yanına gitmeliyim?
"Neden?"
"Çünkü-"
Sözü açılan kapıyla kesilmişti. Salonda ben, Christopher, kas yığını gey ve Bayan Kim vardı sadece. Şirketten bir başka çalışan daha yoktu. İçeri girenler de dört kişiydi ancak bir tanesi sekreter gibi duruyordu. Diğer üç adam 'Biz patronuz.' havası veriyordu.
Teker teker hepsi ile el sıkışma ve ufak bir tanışma merasiminden sonra karşımdaki kişilerin Byul Adams'ın iki oğlu ve torunu olduğunu öğrenmiştim.
Han Adams, Jun Adams ve Kang Adams...Bu korkunç insanlarla ne tür bir anlaşma yapılacaktı gerçekten bilmiyordum. Bildiğim tek şey torun Adams'ın beni gözleriyle delik deşik ettiğiydi. Yüzümü eskittin be az bak hayvan herif. Öküzün trene baktığı gibi dikmiş gözlerini bana bakıyor.
Kang Adams gözleri benim üzerimde, kulakları konuşulan konuda, garip bir şekilde ortama ayak uyduruyordu. Zengin koca derken tefeci mafya babası da istememiştim tanrım!
"Yang Jeongin."
Dedi birden. Tam gözlerimin içine bakıyordu. Zorla gülümsedim.
"Buyrun, bir isteğiniz mi var? "
"Sen."
"Anlamadım?"
Ney? Neyi? Nasıl? Hayvan herife bak sen! Pazardan mal seçtin demi? At kafalı haydut herif!
"Pardon, sevgilisi var."
Diyen kas yığını geye döndüm baktım. Sevgilim mi var? Hani? Nerde?
"Tam olarak nerde?"
"Tam olarak karşında oturuyorum."
Ne? Sen misin sevgilim? Haddi lan!
"Bunun beni engellemesi mi gerekiyor?"
E bir zahmet.
"Zahmet olmazsa... "
Ne yaşanıyor lan şu an? Ne yaşıyorum lan ben şu an? Noluyo kardeşim alo? Ufak bir kıkırtı döküldü Kang Adams'ın dudaklarından.
"Sevgilisisin ve ortağının yanında oturmasına izin mi veriyorsun? Senin yerinde olsam onu bir santim bile uzağımda tutmazdım."
"Sen benim yerimde olamazsın. Neden biliyor musun? Çünkü beni yöneten birilerine ihtiyaç duymuyorum."
Anlamadım ulan. İki ultra zengin adam benim için medeni bir tartışma mı yaşıyor şu an? Tam şu an? Ne tarafa el sallıyoruz? Kamera nerde? Şaka bu belli. Ben bu kadar ballı değilim de çünkü. Hayır benim başıma en fazla iki çulsuz keko'nun sokak ortasında yumruk yumruğa kavga etmesi falan gelirdi.
Birden ayağa kalkan Kang Adams ödümü kopartmıştı. Yanıma gelip kolumdan tuttuğu gibi beni ayağa kaldırmış kapıya doğru sürüklüyordu.
Kalbim küt küt atıyordu. Kolumu kurtarmaya çalıştıkça daha sıkı tutuluyordum.
"Bırak beni haydut herif!"
Çığlık çığlığa ayak diretiyorken kimsenin yardıma gelmemesi beni daha da geriyordu. Arkama dönüp baktığımda Changbin ve Christopher'a silah doğrultulduğunu gördüm.
"CHANGBİN! CHANGBİN!"
Tanrım! Tanrım gerçekten bu değil böyle değil! Lütfen! Uyuyacaktım. Kalbim sıkışmaya başlamıştı ve nefesim kesiliyordu. Şimdi sırası değil lütfen! Gözlerim kapanıp bilincim karanlığa gömülürken ağzımdan dökülen son şey onun adıydı.
"Changbin..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bal Arısı ve Nar Tanesi
Fanfictionİkisi de bolluk ve bereket anlamına geliyordu. Ancak biri doğurganlığın da simgesiydi. Tek amacı zengin bir iş adamını tavlamak olan Jeongin, kendini neyin ortasında bulduğunu anlayamaz. ChangIn