Bal Arısı'nın Vızıltısı

54 10 6
                                    

Şok içinde bakakaldım önümde duran ekrana. Christopher diğer sözde 'işimi' açıkladıktan sonra bulunduğumuz odadaki televizyonu açıp yarım saat içinde kas yığını ve benim hakkımda çıkan haberleri göstermişti. İnternete boy boy fotoğraflarımız, videolarımız düşmüştü.
Bizi yakıştıran da linçleyen de çoktu.
Videolardan birinde kas yığını beni belimden tutup şirkete sokuyordu. Bir diğerinde ise beni kucaklayıp asansöre biniyordu. Manşetlerde de
"Dün ayrıntısına kadar tarif ettiği sevgilisini bugün gösterdi."
"İdeal tipini bulması geç olmadı!"
"Panik atak geçiren sevgilisinin imdadına yetişti!"
tarzında bir sürü şey yazıyordu.

Bütün bunları bana izleten adama hayretler içinde dönüp baktım.

"Sadece panik atak geçirdim ve Bay Seo yardım etti. Bu yazılanlar gerçek mi?"

"Malesef."

"Bunlar yalan haber ama! Düzelttiremez misiniz? Ben sadece bir çalışanım. Başka bir şey de olmak istemiyorum."

Evet istiyorum ama şimdi değil. Aslında böylesi işime de gelirdi. Biraz istemiyormuş gibi davransam sorun olmaz bence. Herkesin bizi sevgili sanması kulağa hoş geliyor. Herkes şuan beni araştırıyor. Mükemmel! Ünlü de oldum.

"Elbette düzelttirebiliriz ama böyle olması işimize geldi açıkçası. Sen sadece işini yapıp paranı almana bak. Hiçbir zarara uğramayacaksın."

Yalandan bir sinirle kaşlarımı çattım.

"Yani sizce tek derdim para mı? Hiç tanımadığım onlarca insandan linç yemek ya da ailemin beni gay olarak magazinlerde görmesi gibi bir derdim olabilir belki, değil mi? Şaka mı bu?"

Adam derin bir nefes verdi.

"Dediğim gibi Bay Yang, hiçbir zarara uğramayacaksınız."

Biraz daha abartarak ayağa kalktım ve kapıya ilerledim.

"Bakın Bay Bang, bu işten ne gibi bir çıkarınız var bilmiyorum ancak ben buna ortak olmayı reddediyorum."

Adam gideceğimi anlayınca peşimden ayağa kalktı.

"Bay Yang, lütfen! Şirket-"

Adamı dinlemeden kapıyı çekip odadan çıktım. Asansöre binip zemin kata indim. Şirketin çıkışına doğru ilerledim. Dışarı adımımı atar atmaz etrafımı saran magazincilerle dumura uğradım. Tıpkı beyin görmüş zombiler gibi başıma üşüşmüşlerdi.

"Pardon! Müsaade eder misiniz?"

Diyerek aralarına dalıp geçmeye çalıştığım sırada mikrofon uzatıp sorular soruyorlardı.

"Bay Yang! Bay Yang bu tarafa bakın lütfen!"

"Bay Yang! BeeHoney Şirketlerinin sahibi Seo Changbin ile sevgili olduğunuz doğru mu?"

"Bay Yang! Bay Seo ile evleneceğiniz doğru mu?"

"Hamile olduğunuz söyleniyor. Bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?"

"NE?"

Kendimi tutamayıp sorulan saçma soruya karşın bağırmıştım.

"Tanrı aşkına! Ben sadece sıradan bir insanım! Lütfen beni rahat bırakın ve sorularınızı Seo Changbin'e sorun!"

Diyerek aralarından sıyrılmaya çalışsam da bu sefer içlerinden biri önümü kesip başka bir soru yöneltti.

"Sevgilinize resmi bir şeklide hitap ettiniz, kavga mı ettiniz?"

Kaşlarımı çatıp önümü kesen adama baktım.

"Ne münasebet! O benim sevgilim de-"

"Yang Jeongin!"

Arkamdan gelen gür ve sert sese titreyerek döndüm. Hayır hayır, korkudan değil zevkten titremiştim. Bu ses resmen beni sikip atmıştı. Penisim şuan bir taş kadar sertti.

"Derhal buraya gel!"

Şirketin kapısının önünden emir verdi ancak o kadar tahrik olmuş, o kadar hassas ve titrektim ki hareket edemedim. Ki hareket ettiğim an boşalırdım. Evet, bunca kamera ve insanın önünde inleye inleye boşalırdım.

"Buraya gel dedim!"

Diyerek son uyarısını verse de hareket edemedim. İçine çektiği derin nefesi sesli bir şekilde dışarı verirken kafasını sağa sola salladı. Kameralar tamamen bize odaklıydı.

Tüm ihtişam ve heybetiyle, sert adımları yere özenle döşenmiş mermerleri döve döve yanıma kadar geldi. Kollarını donakalmış bedenime sardı. Sonra ayrılıp eliyle çenemi kavradı.

"Seni seviyorum Yang Jeongin. Neden inanmıyorsun bana?"

Dedi kameraların duyacağı şekilde. Tekrar sarılıp kulağıma fısıldadı.

"Hemen ayrıldıktan sonra "Nasıl inanabilirim sana, şu halimize bak!" diyeceksin."

Dedi. Sonra ayrıldı.

"Nasıl inanabilirim sana? Şu halimize bir bak!"

Diyerek onu itip kendimden uzaklaştırdım. Başım hafiften dönerken kameraları işaret ederek konuştum.

"Sırf bu yüzden istemedim işte ortaya çıkmayı! Açıklamaman için yalvardım ama sen resmen reklam yaptın! Nasıl inanayım ki beni gerçekten sevdiğine?"

Siktir! Kendimi kaptırmaya başladım. Gözlerim dolmuştu bu sefer. Kalbim sıkışıyordu. Büyük bir acı saplanmıştı tam göğsüme. Gerçek değil Jeongin! Kendine gel!

"Jeongin içeri geçelim, hadi! Burada olmaz!"

"Neden? Beş para etmeyen-"

Saçma ve aptal cümlem sonunda dudaklarının dudaklarıma kapanmasıyla son bulduğunda magazincilerin sesleri deklanşör seslerine karışmış, flaşlar üzerimize patlamıştı.
Ben mi?
Ben çoktan uyumuştum...

Bal Arısı ve Nar Tanesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin