On İkinci Bölüm

31 2 0
                                    

Aradan geçen 10 dakikanın sonun da sakinleşmiştim kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım güneşe baktım, bulutlara baktım Aralık ayının başında olmamıza rağmen hava oldukça güneşliydi her şeyi sorgulamaya bayıldığım gibi kendi içimde gökyüzüyle olan çatışmamı veriyordum derin bir nefes aldım güneş tüm ışıklarıyla etrafı ısıtıyor adeta yaz gününü aratmıyordu bulutlar güneşin arkasında kalmıştı gökyüzü nasıl bir yerdi kalabalık mıydı sadece bizim gördüklerimizden mi ibarettiler yoksa bizim göremediğimiz şeyler de var mıydı daha da önemlisi orası da bu dünya gibi kalabalık fakat benim dünyam kadar ıssız mıydı...

Gökyüzüne hayranlıkla bakıyordum özellikle güneşe tüm gök cisimlerini kendinden uzak tutuyordu o gökyüzün de hep tek başınaydı ama her gün parlamaya devam ediyordu. Güneş benim için umudu temsil ediyordu; çocukken komik hayaller kurar buna kendimi inandırırdım fakat şimdi baktığım da kendime gülmeden edemiyorum yağmurlu ya da bulutlu günler de güneş bulutların arasına girdiği zaman camım dan gökyüzünü izlerdim kendi kendime düşünür acaba güneş hastamı oldu? annesi ona iyi bakamadı mı? neden gitti? derdim sonra durup kendi kendime sahi ya güneşin annesi nerde deyip kendimle çatışırdım onu da kendime benzetirdim güneş senin annen neden gitti diye sorar hüzünlenirdim içimde bir şeyler kopardı. Yağmur yağdığı zaman güneş neden ağlıyor ki? neye üzüldü? acaba diye kendime çocukça sorular sorardım. Gece olduğun da ise yatmadan önce bir bardak sütümü alıp penceremin önüne koşup yıldızları ve ayı seyrederdim bu sırada evimizin hizmetlisi Sultan ablaya Sultan teyze bak güneşin ışığı söndü bir daha parlamayacak mı diye sorardım oda bana gülümseyip kuzucuğum güneş her zaman parlamaya devam eder hatta biliyor musun geceleri ay dede odanın camından sana bakıyor ya işte oda güneş sayesinde oluyor derdi ben de nasıl yani ben neden güneşi göremiyorum deyip oflardım Sultan ablada bana sıcacık gülümseyip güneş geceleri kendini bize göstermez ama onun ışığı ayı da aydınlatmaya yeter demişti inanamamıştım güneş görünmezken nasıl da bir o kadar görünüp de ayı aydınlatabilirdi bu bana hep imkansız gelirdi ancak şimdi daha iyi anlıyorum ki imkansız olan bir şey yok imkansız olan sadece insanların kendilerine yapmak istemedikleri şeyleri yapamam olarak nitelendirmesi insan kendi istediği zaman başaramayacağı şey aralayamayacağı umut kapısı yoktur.

Ayağa kalkarken gözüm Tan'ın odasının camına takıldı elinde kahvesi pencereden dışarıyı seyrediyordu daha doğrusu beni. Göz göze geldik o an ki telaşla hemen başımı eğip şirkete girdim danışma da ki kadın bana seslenerek "Lavinia hanım Tan Bey sizi odasın da bekliyor hemen gelmenizi rica etti" deyip önün deki bilgisayara döndü. Evet Lavinia asıl sınavın şimdi başlıyor hadi göreyim seni be kızım deyip bir gaz asansöre bindim ne tesadüf ki şirkete ilk geldiğim gün kafeterya da çarpışıp üstüne kahve döktüğüm çocuk'da asansördeydi heh bir o eksikti zaten şimdi tam oldu mümkün olduğunca ondan uzak bir köşeye geçip ona sırtımı döndüm çocuk konuşmaya başladı "hey selam Lavinia mıydı?" gözlerimi devirip ona cevap vermedim "anladım ben de Berk tanıştığıma memnun oldum gerçi biz daha önce oldukça sıcak bir tanışma gerçekleştirmiştik ama bugünde böyle oldu görüyor musun Laviniacığım kader işte" deyip ukala bir tavırla gülmeye başladı ay çıldıracağım bu adamın hiç susma noktası yok muydu ya bir sus artık bir sus diye bağırmamak için kendimi zor tutuyordum ona döndüm yüzüme sahte gülümsememi yerleştirip "pardon beyefendi ama şuan daracık asansördeki olmayan oksijeni boş yere tüketmekten vazgeçerseniz sevinirim malum 20.kata kadar anca çıkıyoruz varamadan baygınlık geçirmek istemem" deyip önüme döndüm offf bu asansör daha hızlı gidemiyor mu ya "dedi bücür" "sensin be bücür" diye çıkıştım sinirle bir şey söylemek için ağzını aralamıştı ki asansörün kapısı açıldı bir hışımla kendimi dışarı atarak önden önden yürürken bağırdım üzgünüm Tan Bey bekler diyerek kahkaha attım gerçekten o gevezeden kurtulduğuma aşırı sevinmiştim Tan'ın odasına doğru yürüyordum ama arkamdan aldığım cevap adımlarımın durmasını sağladı "aa öyle küçük hanım şansa bak ki ben de oraya gidiyorum" bu sefer keyiflenen taraf o olmuştu sırıtarak önüme geçti ve adımlarını arttırdı Tan'ın odasının önüne geldiğine tekrar bana baktı göz kırptı ve odanın kapısını çaldı gel sesini duyunca Tan bey beni istemişsiniz diyerek içeri girip kapıyı kapattı of of sıkıntıdan kollarımı bağlamış yanaklarımı şişirmiş bir vaziyette koridorun ortasında öylece dikiliyordum aslında inadım inattır o odadan çıkana kadar odaya girmezdim lakin yaşadığımız şeyin üzerine Tan'ın beni neden çağırttırdığını aşırı merak ediyorum. Böylece merakım inadımın önüne geçiyor ve kendimi Tan'ın odasının önünde buluyorum . Yavaş adımlarla odanın kapısının önüne kadar ilerleyip elimi havaya kaldırdım yaklaşık 10 saniye boyunca kapıyı çalıp çalmama konusunda da ikileme düşsem de kapıyı çaldım içeriden gelen gir sesiyle yüzüme her zaman olduğu gibi sahte gülümsememi yerleştirip odaya girdim ve kapıyı kapatıp Tan'a döndüm yüzünde asla anlayamadığım ifade vardı kendi duygularını gizlemeyi çok iyi beceriyordu fakat emin olduğum tek bir nokta vardı oda sabah yaşadığımız şeyleri görmezden geliyordu yada oda da Berk olduğu için öyle davranıyordu 5 saniyelik ufak çaplı bakışma faslının ardından söze girdim

"Tan Bey beni çağırmışsınız"

" Evet Lavinia biz de senin gelmeni bekliyorduk"

"Tabi buyurun"

" Öncelikle tanıştırayım şirketimizin finans bölümü sorumlusu Berk Akay" dedi eliyle Berk'i işaret ederek gerçi siz ilk gün tanışmıştınız diye hatırlıyorum" dedi gülmemek için kendini zor tutarak ardından söze Berk girdi "Ya ya çok güzel bir tanışmaydı Tan Bey" dedi ardından bana dönerek "memnun oldum Lavinia hanım" diyerek elini bana uzattı Tan sahte bir şekilde öksürerek Berk'e döndü şirketimizin sahibi Levent Bey'in kızı aynı zaman da benim asistanım Lavinia Kordemir" ben de gülümseyip elimi Berk'e uzattım bir kere sıktıktan sonra hemen elimi çektim Tan'a dönüp "evet Tan Bey neden çağırmıştınız?" " ben de şimdi o konuya girecektim ki sen ben den önce davrandın Lavinia benim sizi buraya çağırmamın sebebi ikinize ortak bir iş vereceğim ikinizin de bu işten alnınızın akıyla çıkacağına eminim doğrusunu söylemek gerekirse Berk'e kefilim ama senin için aynı şeyi pek söyleyemeyeceğim bu işten pürüzsüz bir şeklide çıkacağına beni pek inandıramıyorsun ama zaman gösterecek her şeyi..." deyip odanın içinde beni yerin dibine soktu bir dakika ne yaptı ne yaptı iç ses "seni yerin dibine soktu Lavinia, seni birinin yanın da rezil etti, seni sa-" tamam sevgili iç sesim bu kadar yeterli devamını duymaya henüz hazır değilim şu anlık duyduklarım benim için oldukça yeterli "Tabi ki göreceğiz Tan Bey bu işin sonun da gülen taraf kim olacak beraber göreceğiz elbette" deyip oldukça iddialı tavrımı ortaya koyduktan sonra oturduğum yerden ayağa kalktım "başka söyleyeceğiniz bir şey yoksa çıkıyorum, işin detaylarını bana mail olarak gönderirseniz mutlu olurum teşekkürler" deyip kapının kolunu açmak için tuttum "henüz lafımı bitirmedim Lavinia ve hayır işin detaylarını şuan da hep beraber konuşacağız aklınızda soru işaretleri kalmayacak dediğim gibi sorunsuz ve temiz bir iş olsun istiyorum bilmem anlatabildim mi?"

"Elbette anlıyorum Tan Bey buyurun sizi dinliyorum" diyerek kalktığım sandalyeye oturdum havamı uçurmayı aşırı iyi başarıyordu Beyefendi bir kere de egomu tatmin etse olmaz . Şuan komik bir duruma düştüğümün farkındaydım ve bu benim aşırı derecede sinirimi bozuyordu. Hayır anlamadığım şey benim şirketin finans sorumlusuyla ne gibi bir iş yapabileceğimi merak ediyordum ayrıca bana bücür diyerek boş yapan , dünya da gereksiz yer kaplayarak bir kişinin oksijenini boşa tüketen bir adam iş konusun da nasıl bu kadar profesyonel olabiliyordu oda ayrı bir merak konusu tabi.

BÖLÜM SONUUU...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

LAVINIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin