Sabah annemin beni azarlamalarıyla kalkmıştım. Çünkü treni kaçırmak üzreydim ve uykusuna düşkün ben kalkmamıştım. Trenin kalkmasına 1 saatten az vardı. Alelacele kahvaltımı yaptım, üstüme rahat şeyler giydikten sonra yola çıktık.
Babam benden daha heyecanlıydı bu konuda. 4. yılıma girecek olmama rağmen hep beni heyecanla bırakırdı trenin olduğu yere.
"Richard ne zaman bu duruma alışacaksın acaba?" diye sordu annem babama. Gülümseyerek anneme baktı ve "Sanırım hiçbir zaman bitanem. Orası benim yuvamdı, şimdide kızımın oraya gidiyor olması çok heyecan verici." dedi babam. Aslında haklıydı bu konuda. Gerçekten Hogwarts benimde yuvamdı...
Vardığımızda arabadan inip valizleri çıkardık ve geçitin ordan geçtik. Trenin kalkmasına 15 dakika vardı. Annem ve babamın bana verdiği valizleri boş bir yer bulup oraya koydum ve dışarı geri çıktım. Bu sırada trenin kalkmasına 7 dakika kalmıştı. Etrafa biraz bakındım. James ve tayfası ortalıkta gözükmüyordu ama ordan kızıl saçlı kızı görebiliyordum. "Lily! Burdayım!" diye onun dikkatini çektim. Yanıma geldi ve biraz özlem giderdik. "Merhaba Mr.Hobby ve Mrs.Hobby nasılsınız?" diye sordu Lily. Annem biraz muggle'ları seviyordu ve Lily'yi nerde görse soru yağmuruna tutar ve nereseyde 100 saat sohbet eder.
Ailemle Lily konuşurken ben hala etrafa bakıyordum, "Nerde kaldı bunlar?.." diyerek endişeleniyordum ister istemez. "Hiç geç kalmazlardı. İlk gelip en güzel odayı alırlardı vagonda. Umarım kötü birşey yoktur..." Son anonslar yapılıyordu ve ben ailemle vedalaştıktan sonra trene bindim. Lily'yi de alarak kendi vagonuma götürdüm.
"Lily?"
"Hm?"
"Sence neden gelmediler? Ne olmuş olabilir? Ya kötü birşey olduysa onlara?"
"Kimlere ya, noluyo kızım?"
"James ve tayfasından bahsediyorum! Gelmediler?"
"Nerden bileyim ben?"
"Sencesini soruyorum Lily! Bilip bilmediğini değil!"
"Bir fikrim yok."Aldığım cevapla hayal kırıklığına uğrayıp arkama yasladım. Kafamdan her türlü senaryo geçtikten sonra Lily bana seslendi. "Roberta istediğin birşey var mı? Birşeyler almaya gidiyorum da?" biraz düşündükten sonra "Bertie Botts'ın binbir çeşit fasulyesi olabilir. Birde yanında çikolata kurbağa da alır mısın?" "Tamam da sen en son kusmamış mıydın ya?" dedi ve gülmeye başladı. "Lily yaa. Çok kötüsün!" "Tamam tamam birşey demiyorum:)" dedi ve gitti. En son ne zaman Bertie Botts fasulyesi yediğimi düşündüm ve sanırım geçen yaz yine trendeyken, küsmük gelmişti bana ve bende kusmuştum. O günden sonra hiç yememiştim ama şimdi deli cesareti geldi de alıyorum galiba.
Lily'yi beklerken sınıf başkanı gelip kontrol etmişti. Birden ayağa kalktım ve "Ya sen James, Remus ve Sirius'u gördün mü? Hani şu sürekli okulda yaramazlık yapanlar var ya?" çocuk biraz düşündü ve sonra mahçup bir gülümsemeyle "Maalesef görmedim. Hiç gelmediler galiba" yine biraz hayal kırıklığına uğradım ve teşekkür ederek yerine oturdum.
Lily geldi biraz sohbet ettik ve sıra kitap okumaya gelmişti. Ben biraz itiraz etmiştim ama Lily ısrar edince kabul ettim. Lily kitabı biraz loş ışıkta okumayı tavsiye etti çünkü burdaki ışık kitap sayfasına yansıyor ve kitabı okumak zor oluyordu. Ama ben karanlıktan acayip korktuğum için bunu bile reddetmiştim.
Kitap okuduğumuz sırada tren sallanmaya başlamıştı. Lily ve ben birbirimize şok içinde bakakalmıştık "Roberta ne oluyor?" "Gerçekten bilmiyorum!" sarsıntı çok uzun sürmüştü. Lily ve ben büyük bir deprem olduğunu falan düşünmüştük. Bir süre sonra sarsıntı geçti fakat sarsıntı geçer geçmez anına elektrikler gitmişti. Her yer zifiri karanlıktı ve benim nefesim kesiliyordu. "R-Roberta iyisin değil mi?! Sakin ol!" "Lily elimi tut lütfen!" elimi uzatmıştım ve Lily'nin elini aramıştım. Ellerimiz birbirini bulduktan sonra sımsıkı tutmuştuk ve bırakmamıştık. Derin derin nefes alıp nefesimi düzene sokmuştum ama üstümde bir ağırlık hissediyordum "Lily?" "Efendim?" "Oh tamam sadece sesini duymak istedim" ışıklar geri gelmişti. Sanki cennete girmiş gibi aydınlanmıştım. "Roberta?" "Efendim?" "Sen ağladın mı?" elimi yüzüme götürdüm ve gözlerim, yanaklarım sırılsıklamdı. "Sanırım..." "Nasıl fark etmezsin ağladığını?" "Bilmiyorum. Korktuğum için olabilir." "Anlıyorum."
Ortam biraz sakinleştikten sonra sınıf başkanları etrafı tekrar gezmeye başladı. Anlamadığım bir şekilde Lucius bizim olduğumuz yere gelip odanın içine bakıyordu. Lily sinirlenip "Ne var be?!" diye bağırdı. Lucius ise onu takmaz bir şekilde bana doğru geldi "Roberta iyi misin?" diye endişeli Bir şekilde sordu. Biraz utana utana olsada cevap verdim "Yani evet iyiyim. Sorduğun için saol:)" "İyi olmana sevindim. Ah şey benim gitmem lazım. Kendine iyi bak:)" Lily anlamayan gözlerle baktı. "Bu ne samimiyet?" "Umm geçen yıl son dönemde oldu birşeyler ama önemli görmediğim için anlatmadım." "Kızım deli misin?! Bir Malfoy o! Bana anlatmalıydınn! Hemen anlat hemennn" "Eh o kadar ısrar ediyorsan, peki anlatayım o zaman. İksir dersindeydik...
~FLASHBACK BAŞLADI~
"Çocuklar hepinizi gruplar halinde ayıracağız. Slytherin ve Gryffindor karma olacak şekilde eşleşin lütfen!" herkes oflaya puflaya eşleşirken bir ben kalmıştım ve az ötemde duran beyaz-sarı saçlı çocuk. Onun sadece bir Malfoy olduğunu ve Safkan konusunda katı bir aileye sahip olduğunu biliyordum.İstemeye istemeye yanıma geldi ve çantasını koydu sıraya. Sürekli oflayıp duruyordu. En sonunda dayanamayıp "Merak etme bende sana çok meraklı değilim. Hatta senden daha fazla dersin bitmesini istiyorum emin ol!" beni alayla süzdü ve sanki hiçbir şey dememişim gibi kitabını çıkardı ve Profesör Slughorn'un söylediği sayfayı açtı.
Beraber iksiri yaparken biz fark etmeden aramızdaki buzlar erimişti. "Doğum günün ne zamandı senin?" diye sordu bana Lucius "2 Mart 1960. Seninki?" "3 Haziran 1960:) En sevdiğin ders ne peki?" "Sanırım KSKS." "Öhm evet olabilir. Benimki iksirler." "Sen sevmiyorsun galiba KSKS'yı?" "Yani bence savunma öğrenme yerine saldırısı öğrenmemiz daha mantıklı." "Katılmıyorum. İyi biri neden saldırı öğrensin ki? İlk önce kendini savunmalı sonra saldırıya geçmeli. Saldırı kötülerin işidir."
Lucius tam ağzını açıp konuşacakken zil çaldı ve hepimizin sınıftan çıktık. Arkamdan seslendi "Bir sonraki ortak derste görüşürüz!;)" dudağım benden izinsiz tebessüm ederken buna engel olmaya çalıştım. Ve koşarak bahçeye çıktım...
~FLASHBACK BİTTİ~
"Yani çok önemli bir olay değil dediğim gibi Lily."
"Yinede bana anlatmalıydın! Peki sonra ne oldu??"
"Umm sanırım gelecek planlarımızdan falan bahsettik. Bana safkan bir kadınla evleneceğini ve safkan soyunu ilerletmeyi hedeflediğini söyledi. Ben ise sevdiğim adamla evleneceğimi ve her tür kana saygılı olmayı çocuklarına öğretip bunu nesilden nesle aktaracağımı söyledim."
"Oha ciddi misin?! O ne dedi peki?"
"Biraz bozuldu ve konuyu kapattı."
"Cevabı yapıştırmışsın kızım bee.Lily ile biraz daha sohbet ettikten sonra konu yine Çapulculara geldi.
"Off harbi geç mi kaldılar acaba?"
"Bence evet. Dumbledore'a mektup yollayıp gelirler diye düşünüyorum."
"Ben hiç öyle düşünmüyorum. Kesinlikle bir çılgınlık yapacaklar."
"Remus izin vermez bence."
"Ahh Hadi amaaa. Remus da çok masum değil Lily! O da bir Çapulcu ne de olsa!"
"Umm evet sanırım haklısın. Bazen onların lafına uyuyor."
"Bazen mi?"
"Çoğu zaman?.."
"Evet daha doğru olur bu =D"Konu konuyu açtı ve Hogwarts'a çok yaklaşmıştık. Okul formalarını giyip trenin Hogwarts'a yaklaşmasını bekledik. Yeni yıl için heyecanlıydım. Yepyeni bir yıl ve yepyeni bilgiler beni bekliyordu!
Selamlarrr
Kitabın ilk bölümünü böylelikle yayınlamış oldum. Şimdiden kitabı okuyan ve oy verenlere çok teşekkür ederimmm😚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlamsız Rüya (Sirius Black)
Fanfiction"Sizi Profesör McGonagall'a söyleyeceğim!" diye inledi Severus, Sirius'un kahkahaları arasından. James, Severus'u alayla süzdü ve söze başladı "Kim?! Sen mi bizi Profesör McGonagall'a söyleyeceksin?! HAHAHAHAH GÜLDÜRME BENİ! Daha bitki bilim dersind...