Bir gökyüzü kaç yıldızı barındırabilir hayatında? Benim kalbim de bu gökyüzü gibiydi: Kayıp giden yıldızlar ve görünmeyen bir çok yara izi. Yalnızlık zor meslektir. Ben bu işin müdavimi oldum. Gülümsedim. Serenat bu değildi. Serenat aşık olmayacaktı. Sevmeyecekti. Sevilmeyecekti. Serenat'ın notaları yalnızlıkla dans ediyordu. Şimdi gerçek Serenat'ın notaları çalınacaktı.
'Aşık oldun da eline ne geçti? Aldatıldın Serenat. ALDATILDIN. Umarım bu sana güzel bir ders olmuştur. İnsanlara kalbini verirsen parçalayıp yüzüne atarlar. Onlar kalbini parçalamadan sen onları parçala. Ahahah. Sevileveğini mi sandın Serenat? Senin gibi birini kim, neden sevsin ki? Sen kimsin ki SERENAT? Kendine gel. Bu sen değilsin. O adam hem kalbini hem seni değiştirdi. Kendine gel!' İç sesimin dedikleri doğruydu. Arkamdan bıçaklanmıştım hem de en güvendiğim adam tarafından. Gözyaşlarım Ay ışığında parlarken elimdeki sprey boyaları duvara doğru sıkmaya devam ediyordum. Esen rüzgarla beraber siyah kapşonlu ceketime daha çok sarıldım. Yalnızlık böyle bir şey olsa gerek. Soğuk... Eski ben aklıma geldi. Ona gülümsedim. Kimse beni sevmezdi ama kendimdeydim. Enerjim tamamen bittiğinde yere yığılıp resmime baktım. "Çok güzel." dedi başımın üstünde duran Poyraz. Bir şey demedim ve gözlerimi kapattım. Gözyaşlarım hala istemsizce akıyordu. Eskiden bacağı kırıldığında bile ağlamayan güçlü Serenat şimdi aşk acısı için mi ağlıyordu? "Serenat ben özür dilerim." dedi Poyraz. Güldüm. Ve daha çok güldüm. Ayağa kalkıp karşısında dikildim. "Ne değişti Poyraz? Özür diledin şimdi ne değişti? Sevdiğim adam benden nefret eden, bana her türlü kötülüğü yapan o kızı seçti. Ve sen de ona hak verdin. En yakın arkadaşım olarak." dedim ve çantamı toplamaya başladım. Bir şey demedi. Mavi gözleri doluydu. "Kolay mı sence? Kolay mı arkadaşını bilerek üzmek?" dedi bana doğru gelirken. "Ben bu haşin ve asi kızla dosttum onunla sırdaşım Serenat. Demirle
olan ve olmadığı gibi davranan bu Serenat benim arkadaşım değil. " dedi. Haklıydı. "Kendine gelmen için bunu yaptım." diye ekledi. Gözünden bir damla yaş yere düştüğünde ona baktım. "Ben aşık olmamalıyım. Hatta kimseye güvenmemeliyim." dedim ve arkamı dönüp koşmaya başladım. Özür dilerim Serenat. Özür dilerim...(Seni Dert Etmeler-Madrigal)
'Anne, burası artık çok soğuk olmaya başladı. Senin sıcak tenine, mis gibi kokan saçlarına ihtiyacım var. Hani "Ne olursa olsun kolyeme sahip çık Serenat." demiştin ya. Ben kendime sahip olamadım anne. Kendimi ezip çiğnedim bir hiç uğruna. Sana bir söz vermiştim "Serenat senin intikamını alacak Anne." ' Mezarın başına eğilip mermere yaslandım. "Beni yalnız bırakanlardan intikamımı alacağım Anne." dedim. Güneş doğmak üzereydi. Annemin ve benim en sevdiğimiz çiçeği, siyah papatyayı, mezarına diktim. Kolyemde de aynı çiçek vardı. "Geri döneceğim anne. Bu sefer kendim olarak döneceğim." dedim. Son kez Hayal Gök yazısına baktım ve bir şey demeden uzaklaştım.Annem 2 sene önce kaza süsü verilen bir cinayete kurban gitmişti. Neden öldürüldüğü konusu hakkında hiç bir bilgi yok. Kendini katil diye tanıtan yaşlı ve çelimsiz bir adam şu an hapiste ama adım kadar eminim ki anneme bu cinayeti yaşatan adam hala elini kolunu sallayarak dışarıda dolanıyor. Hatta belki en yakınımda. Hatta burnumun dibinde. Eve geçtiğimde babam beni karşıladı "Okula da gitmemişsin. Nereden geliyorsun?" dedi. Kolunda asistanı Funda Ablanın hediye aldığı saat vardı. Güldüm. "Benim nerde olduğumdan çok o uyduruk şeyin neden kolunda olduğu önemli." dedim. Bir şey demedi sadece derin nefesler alıp verdi. "Annen öldü Serenat ve ben de hayatıma devam ediyorum. " dedi. Ona biraz yaklaşıp gözlerine baktım. "Annemin öldürüldüğü gece nerede olduğunu annem o kadar çok iyi biliyor ki baba... Sana yazıklar olsun. Sen sadece annemi değil kızını da gömdün toprağa. Şimdi karşıma geçip iyi aile babası rolünü oynama bana. " dedim ve hızla odama çıktım.
"Okulumu değiştireceğim." dedim babama. Kaşlarını çatarak elindeki çatalı yavaşça tabağının kenarına bıraktı. Kahvaltı yapıyorduk."Neden? " dedi. Bir şey demedim. "Şımarık bir kız çocuğu gibi davranmayı ne zaman keseceksin?" diye ekledi. Tabağımda olan gözlerimi ona doğru çevirdim. "Bugüne kadar şımaracak bir babam olmadı Fatih Bey!" dedim. Bir şey demedi. Sadece düşündü. "Bugün kaydını oluşturacağım." dedi ve tabağını bitirmeden kalkıp gitti. Sevgili Cici Annemin yanına. Ben de kahvaltımı yapıp Ahmet Abiden beni şirkete bırakmasını istedim. Siyah hiphop tarzı pijama ve siyah bir tişört giyip yola çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANGİ YARIN?
Teen Fiction"Yarın unutursun." diye fısıldadı kulağıma eğilerek. Yutkundum. Yüzümün gerildiğini hissedebiliyordum. Çıkmaya çalışan son nefesimle "Hangi yarın?" diye sordum.