2

1 1 0
                                    

Dizlerimi kendime çekip esen rüzgarın saçlarımı okşamasına izin verdim. Karşımda şehir, arkasında deniz, önümde dipsiz bir uçurum, arkamda orman... Yıldızlara baktım. Birden birisi kaydı. Kolyeme dokundu parmaklarım. Sanki gerçek bir papatyayı okşuyormuş gibi nazikçe dokundum. "Eski Serenat olmayı mı diledin?" dedi. Ona döndüm. Geldiğini duymamıştım bile. Yanıma oturup ağaca yaslandı. "Bulmak zor olmadı." dedi. Omzumu kaldırıp indirdim. "Neden böyle olduk Poyraz?" dedim. Bir şey demeden baktığım şehire doğru baktı. Saat gece 12 olacaktı neredeyse. "Aşk yüzünden." dedi sessizce. Güldüm. "Aşk ve Serenat." dedim. Güldü. "Serenat ve Poyraz." dedi. "Demir okuluma kadar geldi." dedim. Kaşlarını çatarak bana döndü. "Sarhoş olduğunu beni hala sevdiğini söyledi. Bağırarak. Herkesin içinde. " dedim. Güldü. Sinirle. Ellerini sıktı. "Sarhoş değildi Serenat. " dedi aniden. "Ama kendinde değildi." dedim. Bedenini ağaçtan ayırıp bana döndü. Olamaz! "Ciddi değilsin." dedim. "Malesef." dedi. Bir zamanlar aşık olduğum adam uyuşturucu mu kullanıyordu? Hem de gözümün önünde. Hem de... Gözlerimi kapattım. Bir daha ölmeyi diledim. Yaşasam ne değişiyordu? "Bu yüzden senden uzaklaştırdım." dedi Poyraz. Bir şey demeden yere uzandım. Yıldızlar daha net görünüyordu. "Seni seviyorum Serenat. Üzülmeni istemiyorum." dedi Poyraz. Ona baktım. "Ben de seni seviyordum Poyraz, en yakınımdın. Gelip bana anlatabilirdin. Bile bile bu oyuna kafa tutmaya çalışmazdım. " dedim. Kolyeme parmaklarının ucuyla dokundu. "Annene söz verdik." dedi. Güldüm. "O sözümüz çoktan bozuldu." dedim elini uzaklaştırarak. Bir şey demeden öylece beni izledi. "Pişt." dedi beni dürtükleyerek. "Hatırlıyor musun burayı ilk bulduğumuz zamanı? " dedi. "Hatırlamaz olur muyum. Senden kaçıyordum. Yine beni oyununuza almamıştın." dedim. Güldü. "Benim için hala o küçük ve mızmız Serenatsın." dedi. Kalkıp oturdum. "Anladın mı beni?" dedi. Başımla onayladım. "Affettin mi?" dedi. Bir şey demedim. Bir anda bana sarıldı. Ben de ona.

Kapım sert bir şekilde çalınca uyandım. "Kimsin?" dedim sinirli bir şekilde. "Hadi ama okula geç kalacağız." dedi Poyraz kapının ardında. Saate baktım. "Poyraz daha saat 7 olmamış. " dedim. Kapıya vurmaya devam etti. "Hadi uyan Serenat." diye ezgi uydurup söylemeye başladı. Göz devirdim. "Tamam, bana bu eziyeti daha fazla çektirme." dedim. Güldü ve ezgisine kaldığı yerden devam etti. Elimi yüzümü yıkayıp siyah keten şort ve siyah sıfır kol gömleğimi giydim. Siyah spor ayakkabılarımı da giyip Poyrazı aramaya başladım. "Geç kaldık." dedi saatine bakarak. "Kovalayan var sanki biraz bekler misin?" dedim. "Bekleyemem hadi." dedi beni kolumdan çekiştirerek. "Daha kahvaltı yapmadım." diye yakındım. Yan gözlerle bana baktı. "Okulumuzun güzel bir kafesi var." dedi. Doğru. Dur bir saniye! Ne!? Okulumuz mu? Birden gülmeye başladı. "Hadi canım." dedim. Sevinçle ona sarıldım. Belimden sarıldı ve "Seni yalnız bırakmayacağım tabii ki de." dedi.

Ön koltukta oturmuş hatta yayılmıştım. Poyraz ikide bir bana bakıp gülümsüyordu. "Ne var?" dedim. Bir şey demedi. O sırada okul kapısından içeri geçmiştik. Can ve Elif köşedeki banktan bizi izliyorlardı. Ve o da... Orman gözleri gözlerimde değdiğinde bakışlarımı kaçırdım. "Hey, bu çocuk çok tanıdık." dedi Poyraz. Orman çocuktan bahsediyordu. "Bence de." dedim arabadan inerken. Çantamı alıp Eliflerin yanına doğru ilerledim. Poyraz da beni takip etti. Can ve Elif çok değişik bakıyorlardı. Sanırım Poyraz olduğunu anlamışlardı. "Günaydın." dedim. İkisi bir "Günaydın." dedi. Hala Poyraza delici bakışlar atan iki sevgi kelebeğine Poyrazı göstererek "Poyraz benim kardeşim gibidir. Tanıyorsunuz zaten." dedim. Can ayağa kalkıp tokalaştı Elif ise elinin ucuyla el sıkışmayla restini çekmişti çoktan. "Ben kütüphaneye gidiyorum. " dedi tanışma faslı bitince Elif. Burslu öğrencilerden biriydi. Ve ailesi tıp okumasını istiyordu. "Tamam Elif. Kolay gelsin." dedim ve Elif kalkınca iki erkeğin arasında kaldım. Zilin çalmasına baya vardı. Ve acıkmıştım. Poyraz Orman çocuğa dalıp gitmişti. "Tehlikeli biriymiş." dedim baktığı yere bakarak. Arkadaşlarına önemli bir şey anlatır gibi bir hali vardı. Uzaktan telaşlı hali bile tanıdık gelmişti. "Bizim gibi." dedi sessizce Poyraz. O sırada bahçe kapısından giren grupla olduğum yere çakıldım. Bir elim Poyraz'ın kolunu sıkarken Poyraz ayağa kalkmıştı bile. Onu sakin durması için çimcirdim. "Serenat." dedi Can. "Bu dünkü çocuk değil mi? Neydi adı... Demir!" diye ekledi. Ona dönüp başımla onay verdim. Demir tüm çetesiyle birlikte karşımda duruyordu. Ve o kız da... Gruptan ayrılıp yanımıza doğru yürüdü. "Günaydın demek yok mu?" dedi sırıtarak. Poyraz benim biraz daha önüme geçti. Can da benim gibi istemsizce ayağa kalktı. "Hey, gençler. Sakin olun yemeyeceğiz prensesi."dedi elini bana doğru uzatırken. Yutkundum. Nefes alış verişim değişmeye başlamıştı. Yine o geliyordu. Anksiyete. Gözlerim kararmaya başladığında ona baktım. Orman çocuk. Sakince banka oturdum. "İyi misin?" üçü bir aynı soruyu sormuştu. Trajikomik bir olayın içindeydim ama ağzımı açıp cevap veremiyordum. Kalbim kasılmaya başlayınca aralarından boşluk açıp hızla yürüdüm. Kalabalık olmayan bir alana doğru. Nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Kalbim ölecekmişim gibi, ellerim keza... Beyaz tenimin daha da açılıp vampir gibi olduğu bir andaydım. En sonunda yere çöküp dizlerimi kendime çektim. Gözlerimi kapatıp ağlamaya başladım. "Serenat." nefes nefese kalmış Poyraz tam karşıma geçti. Çok kez birlikte atlatmıştık bu durumu. "Şimdi bana bak, gözlerime bak Serenat." dedi. Hala nefes nefese konuşuyordu. "Her zaman yaptığımız gibi derin nefes al, ver." dedi ve benimle birlikte yapmaya başladı. "Hala kötüyüm. " dedim. Herkesin odağı bendim. Güvenlik bile başıma gelmişti. Ama Can durumu açıklayınca ambulans çağırmaktan vazgeçtiler. Etrafıma baktım. Hala nefes egzersizi yapıyorduk. Orda oturmuş sadece beni izliyordu. Hiç bir şey yapmadan, hiçbir şey demeden... "Gözlerime bak Serenat." dedi Poyraz. Kalbim ritmini bulduğunda gözyaşlarımı sildim ve Poyrazla beraber ayağa kalktım. "İyisin değil mi?" dedi Can. "İyiyim. Daha iyiyim." dedim. Poyraz belimden tutup bana destek verdi ve birlikte kantine çıktık. Ne berbat bir başlangıç ama. Herkes fısıldaşarak bana bakıyordu. "Serenat!" Endişeli sesiyle kantine girip bana doğru koşan Elife baktım. "Ah, çok korktum. Şeyma söyledi hemen koştum." dedi elinde hala uçlu kalemi vardı. Gülümseyip ona sarıldım. "Tamam. Geçti. Bir şeyim yok. Her zaman oluyor." dedim. Bir anda ağlamaya başladı. Ah Elif...

"O kız nasıl kabul etmiş senin okuluna gelip kayıt almayı?" dedi Elif. "Helin mi?" dedim gülerek. Bir kaç ders geçmişti. Sınıfın önünde, koridorda duruyorduk. "Helin." dedi Elif göz devirerek. "Helin biraz yarışmayı sever ve asla kaçmaz. Kaybetse bile..." dedim. Poyraz başıyla onayladı devam etti. "Ve oyunu asla adil oynamaz. Hep hilesi vardır." dedi. "Uyuşturucu gibi." diye ekledi Can. Tüylerim diken diken olurken  önümüzden geçen gruba baktım. Şortunu ozon tabakasına kadar çeken Helin bana göz kırparak Demire daha da yaslandı. "Nedense aynı şeyi düşünüyoruz." dedi Elif Helin'in şortuna bakarken. Bir şey demedim. Umrumda değillerdi. Gözlerimle etrafa baktım ama yoktu. Erken mi çıkmıştı? "Sen birini mi arıyorsun?" dedi Poyraz. "Hayır." dedim. Güldü. "Belli." dedi. "Anksiyeten varken bile ona bakıyorsun Serenat. Anlamadığımı mı sanıyorsun?" dedi. "Kime bakmışım? Kimseye baktığım yok. Etrafı izliyordum." dedim. Yalan. Omzunu kaldırıp indirdi. "Gençler her şey tamam da. Biz bunlarla ne yapacağız?" dedi Can koridorun sonunda bizi kesen 6 kişiyi göstererek. "Bize karışmadıkları sürece sıkıntı yok. Ama Serenat'ın kılına zarar gelirse yakarım." dedi Poyraz. Poyraz bunu söylerken ben ona baktım. Demire. 'Karşımda benim tanıdım Demir yok!' dedim. Güldü. 'Hala seni seviyorum.' dedi. Gözlerimi kaçırdım. 'Ben uyuşturucu bağımlısı birine aşık değildim.' dedim. Benim onlara baktığımı gören Helin nispet olur gibi onun dudaklarına yapıştı. "Yelloz." dedi Elif. Güldüm. "Ne?" dedi bana dönerek. "Boşversene. Siz kendi aşkınıza bakın." dedim. Elif kızarmıştı. "Ne aşkı? Kime?" diye birkaç soru geveledi. O sırada zil çaldı. İyi kurtuldun Elif.

Okul bittiğinde anksiyetem yüzünden çok yorumlamak için bi kafede oturmayı planladık. Elif ders çalışacağı için gelmemişti. Ben de sipariş verip Poyraz ve Can'ın gelmesini bekliyordum. "Buyrun." Önüme kahvemi koyan garsona teşekkür ettim. Bir kaç yudum aldıktan sonra Poyraz geldi. "Hey, kahve yasak." dedi kahvemi alıp içmeye başlarken. "Sana da Selam." dedim yakınarak. Güldü. "Tamam PRENSES kızma. " dedi. İnadına yapıyordu. "Pronsos." dedim. Güldü. Hatta kahkaha attı. "Yalnız tam olarak böyle söyledi." dedi ve tekrar güldü. Demirden bahsediyordu. Güldüm. O sırada Can ve bir kız içeri girdi. Samimi gibiler. Hatta. Dur bi. Ben bu kızı daha önce görmüş olabilirim.  Müdürün odasının olduğu blokta. Yani 10. Sınıflardan biri... Belki de karıştırıyorumdur. "Selam." dediler yanımıza otururken. Cana imalı bakışlar atarken "Kardeşim Selin." dedi Can bi anda. "Arkadaş olarak kardeş mi yoksa öz kardeş mi?" dedim. "Öz kardeşim. " dedi Can. Sakince telefonumu yerine bıraktım. İşler öyleyse oki. Öbür türlü Elife acil haber vermem lazımdı. "Bütün okul seni konuşuyor." dedi Selin. Heycanla beni izliyordu. "Neden?" dedim. "Bugün yaşadığın anksiyete yüzünden sanıyorsan yanılıyorsun." diye ekledi. Poyraza döndüm. Kaşlarını çatarak masaya yaklaştı. Can da şaşkın bir şekilde Seline baktı. Telefonuyla hızla bir kaç şeye basıp bir video açtı ve ortamıza bıraktı. Bulanık çeken bir apartman kamerasının görüntüleriydi. Siyah kapşonlu bir çocuğu yere serip hızla yumruklar atıyordum. Eski bir görüntüydü. Yaklaşık 6 ay. Videodan çıkıp yapılan yorumlara baktım.

Yürü be abla kim tutar seni.

Sanırım aramıza yeni bi TEHLİKE geldi.

Okulumu değiştiriyorum.

Kızlar da güçlüdür.

Böyle insanlar var olduğu sürece rahatça uyuyamayacağız.

İşte PRENSESİMİZİN gerçek yüzü...

Son yorumu tekrar tekrar okudum. Demir...Poyraz telefonu elimden alıp Seline uzattı. Kalakaldım. "O Serenat değil." dedi Poyraz. Kendime gelip " Aynen, hem sahte hem ben o kadar güçlü yumrukları nasıl atayım?" dedim. "Eski sevgilinin yorumunu okudun değil mi?" dedi Selin. Can onu dürttü. "Sorun değil Can. Okudum. Sonuçta Eski sevgilim. Ve hala beni seven Eski sevgilim. Yani böyle şeyler diyip genelin kötü bakışlarını üstüme çekerek benden intikam almaya çalışıyor." dedim. Anlamış gibi yaptı. Telefonla arası iyiydi. Can pek inanmamıştı çünkü çok iyi dövüştüğümü biliyordu. Ama neden gizlediğimi bilmiyordu. "O zaman sen olmadığını söylüyorum admine. " dedi ve telefonuna gömüldü. Wüw. Ucuz yırttık. Tehlike grubu bu videoyu görmemeli. Başım derde girmemeli.

Toprak yağmura aşıktı, deniz kumsala. Serenat ise aşksızlığa mahkum edilmişken Orman Serenatı tutmuş, eşsiz kokusuyla içine hapsetmişti. Yaprak hışırtıları  bile nadide bir ezginin parçasıymış gibi geliyordu kulağımıza. Ya da belki sadece bana...

HANGİ YARIN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin