4

1 1 0
                                    

Eski günlerdeki gibi Poyrazla beraber uyumuştuk. Uyandığımda yanımda hala uyuyordu. Ona baktım. Sanırım senden başka kimsem kalmadı Poyraz. Annem beni sana emanet etti. Belki de bu yüzden bana yaptığın ihaneti affettim. İyi ki kardeşimsin. İyi ki benimlesin. Ben düşüncelere dalmışken Poyraz bi anda gözünü açtı. "Öyle bakmasana." dedi boğuk sesiyle. Güldüm. "Hadi hadi kalk gidelim. Bakalım bugün başımız nasıl belaya girecek?" dedim kalkarken. Hazırlanmaya başladık.

"Günaydın." dedi Elif yanımıza gelerek. Bana sarıldı. "Endişelendik ama Poyraz rahatsız etmememiz gerektiğini söyledi." dedi göz devirerek. Poyrazdan hoşlanmıyordu. Gülmemeye çalıştım.  "Günaydın çifte kumrular." dedim. Elif beni dürttü. Can bir şey söylemedi. "Size de Günaydın." dedi yanımızdan geçen Demir. Kimse konuşmadı. Kantinde oturuyorduk. Sandalye çekip masaya oturdu. "Dün gelmedin?" dedi. Bunu daha çok soru sorar gibi söyledi. Poyraza baktım. "Anlaşılan bir şeyler oluyor." dedi Buğraların tarafını gösterirken. Ben arkamı oraya dönerek oturmuştum. Arkamı döndüm ve izlemeye başladım. Gruplarındaki bir kız sanırım adı Bade bağırarak konuşmaya başladı. "Nasıl olur ya? Bunu nasıl yaparsın? Her şeye tamam dedim seni kısıtlamadım ama bu bana göre bi ihanet." dedi. Haydaaaa. Buğra dönüp bana bakmıştı. Kafamı önüme çevirdim. "Bade ve Buğra." dedi iç çekerek Elif. Kaşlarımı çattım. "Beraberler mi?" dedim. "Öyle yani öyleydi." dedi. Anlamış gibi kafamı salladım. Umrumda değil. Banane. Kahvemi elime aldım ve bu gürültüye daha fazla dayanamayarak kantinden çıktım. Poyraz da beni takip etmişti. "Baya büyük bir kavgaya sebep olan kişi kim acaba?" dedi imalı bir şekilde. "Buğra evime geldi ama 5 dakika bile kalmadı. Tek temasımız bileğime bakarken olmuştu." dedim. Ellerini havaya kaldırdı "Şöyle düşün Serenat. Senin bir sevgilin var. Güzel ve sevmediğin bir kızın evine gidiyor. " dedi. Zaten benzer bir şey başıma gelmişti. Yere daldığımı gören Poyraz bana sarıldı. "Özür dilerim benim yüzümden." dedi. "Saçmalama." dedim. "Prenses ve Prens." dedi Demir. Eğlenceli biriydi. Ama şimdiki halleri eğlenceli değil dalga geçiyor olarak geliyordu. Sarılmaya devam ettik. "Pardon bölüyorum ama içeride senin için kavga ediyorlar." dedi Demir. "Biliyoruz." dedi Poyraz benden ayrılırken. Dursana bir ya! Bu Demir iki gün önce beni ele veriyordu . Şimdi ne bu dostane tavırlar? "Demir." dedim bana odaklanması için. Heycanla bana baktı. Mavi gözleri hala beni sevdiğini söyler gibi bakıyordu. 'Aldanma Serenat. ALDANMA.' dedi iç sesim. Ona onay vererek konuşmaya girdim. "O görüntüleri neden yaydın?" dedim. "Hangi görüntü?" dedi. Gözlerine baktım. Ya yalan söylemiyordu ya da çok iyi gizliyordu. "Hadi ordan. Yorum bile yazmışsın." dedi Poyraz. "Ciddiyim." dedi. Poyraza baktım. "Serenat. Başımız cidden büyük bir belada." dedi sessizce. "Ne belası? Anlatın." dedi Demir. Ben hala Poyraza bakıyordum. "Benim profesyonel dövüş yaptığımı bir Poyraz bir de sen biliyorsun." dedim. Nereden çıktığını bilmediğim
Helin Demir'in koluna girdi. "Bir de ben." diyip güldü. Yelloz. Şu tavırları olmasa bile ikizler burcu olduğu anlaşılıyor. "Yani?" dedi Poyraz. "Yani, evet görüntüleri ben paylaştım ama reddetmişsiniz." dedi tekrar gülerek. Samimiyetsiz şey. "Ben değilim zaten." dedim. Göz kırparak "Görüntülerin net hali de var." dedi. Demir Helini çekerek götürdü. Gerçekten de iyi yaptı. Sinir katsayılarım yükselirken Poyraz belimden tutup sınıfımıza götürdü. Demir'in hesabını ortak kullanıyor olmalılardı.

Kütüphanedeydik ve sırayla oturup ders çalışıyorduk. Gerçekten iyi bir dörtlü olmuştuk derken masaya Selin de oturdu. O zaman iyi bir beşliyiz. Dediğim şeye gülerken bizi arayan grup bulmuştu bile. Bade tam kafamın dibinde duruyordu. "Benimle gel." dedi sesli bir şekilde. "Sessiz ol. Burası dingonun ahırı değil. Kütüphane." dedim. Aaa birazcık saygı lütfen. "Takip et." dedi ve yürümeye başladı. Poyraz diğerlerine gözleriyle kalmalarını söyleyip kendisi peşimden geldi ve dört beş adım ileride durdu. Zemin katın bir alt katında boş olan bir odaya girdik. Seni dinliyorum. " dedim kollarımı bağlarken. "Buğra sana gelmiş." dedi. Bu ses tonu. Aldatılmaktan korkan ama güçlü bir kızı hatırlatıyordu bana. "Bade. Buğra 5 dakika bile kalmadı." dedim. Güldü. "Ne kadar kaldığı umrumda bile değil. Sorun şu : Neden sana gitti?" dedi. Ve bileğime bakarak "Bu dikiş izi neden var?" diye ekledi. "Bade!" Odaya dalan Buğraya baktım. Kıpkırmızı gözleri vardı. O gün gördüğüm Serdar gibi. "Sakin ol." dedim. Beni duymadı bile. Badeyi duvara itti. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?! Sana bu kızdan uzak dur dedim değil mi? Neden sözümü dinlemiyorsun?" Bağırarak konuşuyordu. Poyraz kapıya gelip içeri girdi ve kapıyı örttü. "O eve neden gittin Buğra? Bunun cevabı zor olmamalı. " dedi Bade. İkisi de bağırıyordu. Sonra bir sessizlik oldu. Bade bana yaklaşarak bileğimi gösterdi. "Serdar'ın bahsettiği kız, Serenat. Ben aptal değilim Buğra. " dedi. "Serdara Serenatı tanıdığımızı söylemeyeceğiz. " dedi Buğra dişlerinin arasından. "Tamam mı?!" diye bağırdı aniden. Ben bile irkildim. Vade cevap vermedi. Saçlarından tutup duvara yapıştırdı. "Tamam mı Bade?" dedi tekrar. Bade bi bana bir Buğraya bakıp "Tamam." dedi. Buğra saçlarını bırakır bırakmaz yanımızdan uzaklaştı. Katilime neredeyse teşekkür edecektim. "Beni neden koruyorsun?" dedim. Bir şey demedi. Poyraz kapıyı tekrar kapattı. Sakince bizi izliyordu. "Serenat şu an sırası değil." dedi nefesi düzelirken. "Sırası. Bileğimin kesildiğini bilmiyorsan neden Poyraz aradığında telefona cevap verdin?" dedim. Bana baktı. Kaşlarını çattı. "Ben değildim." dedi. "Ambulans geldiğinde evin penceresinde sen vardın." dedi Poyraz. Dikkatini Poyraza verdi. "Evet ambulansa koyduğunuzu gördüm ama ondan önce orada değildim. Ayrıca bileğini kestiğini de görmedim. Bayıldığında boynundaki elini çekti ben de arkamı dönüp gittim." dedi. Bana neden açıklama yapıyordu? Dışarıya buz bana ateş sanki. Gözlerime baktı uzunca. "Bir şey mi var?" dedi Poyraz. Buğra kapıyı açıp çıktı. "Bu oğlan abayı yakmış." dedi Poyraz gülerek. "Katilim mi? Güldürme." dedim. Bir şey demedi. Haklıyım.

"Benimle konuşan kimdi acaba?" dedi Poyraz. "Of Poyraz, zaten gerginim. Sen de yüklenme." dedim. Bana baktı. "Serdar olmasın." dedi. Ona döndüm. Yok anasının nikahı. "Olamaz." dedim. Ders boştu. Can ve Elif kütüphaneye gitmişlerdi. Ben de önümdeki teste odaklanmaya çalışıyordum ama çok fazla soru vardı. "Neden olmasın? Baksana kokunu bile hatırlıyor." dedi. Göz devirdim. "Neden bileğimi kesti o zaman? Madem pişman olacak." dedim. Düşündü. "Seni korkutmak için?" dedi. "Mantıklı ama mantıksız." dedim. Güldü ve kafama vurdu. "Şakacı seni." dedi. Gözlerimi kısarak ona baktım. "Kafama vurmak ha? Cezanı çekeceksin." dedim ve saçlarını çektim. "Savaş." dedi ve saçlarımı çekti. Gıcık.

Neyse ki gün bitmişti. Poyrazla bazı planlarımız vardı. Birincisi Serdara gidip Buğrayla tanıştığımızı, okuluna yeni kayıt olduğumuzu söylemek ve böylece Buğraları benim olayından men etmek. İkincisi Poyrazla konuşan kişinin Serdar olup olmadığını öğrenmek. Üçüncüsü ise eve gelip Didem Teyze'nin nefis yemeklerinden yemek ve yurtdışına gidip saklanarak hayatıma devam etmek. Sokakta öylece yürüdük.Yakınlaşmıştık baya. "Ya orda yoksa?" dedim. "Orda." dedi harabe evin önündeki arabayı göstererek. Hızlandım. Bizi görünce aşağı inmiş olmalı ki tam karşımızda benim gitmemi bekledi. "Ne o korumayla mı geziyorsun?" dedi Serdar. Güldüm. "Kardeşim." dedim Poyrazı göstererek. "Biliyordum şaka yaptım." dedi önümüzdeki eski koltuklardan birine oturarak. "Seni hiç araştırmadığımı mı zannediyorsun?" dedi oturmamı isteyerek. "Demirle olan ayrılığınıza kadar tanıyorum seni." dedi. Gülümsemeye çalıştım. İçeriden Bade geldi. Hayır. Söylemiş olamazsın. Bizden önce değil. "Buğra seni neden saklıyor bunu anlayamadım." dedi ve arkasına yaslandı. Bade de yanımıza kuruldu. "Bade her şeyi anlattı." dedi Serdar. Bade bacak bacak üstüne atarak gülümsedi. Çekici bir güzelliği vardı ama ikiyüzlü biriydi. "Öğrendiğine göre bizim burda bir işimiz kalmadı." dedim ayağa kalkarken. "Nasıl yani?" dedi Bade. "Buğrayla tanıştığımızı söylemeye geldik. Ve." dedim Serdara odaklanarak. "Poyraza benim yerimi söyleyen birini bulmamız lazım." dedim. Bir şey demedi. Sert bakışları vardı. "Ben olsam eline ne geçecek?" dedi Serdar. "Öğrenmek istiyorum." dedim. Ayağa kalkıp karşımda durdu. Saçlarımın uçlarını tutup kokladı.  "Bendim." dedi. Bir adım geriledim. "Sen bir katilsin. Sen beni öldürdün Serdar. Şimdi benden hoşlandığını söyleme. Çünkü -" sözümü Buğra kesti. "Bade?" dedi. Ona döndüm. "Ne oluyor?" dedi Buğra. Daha çok bana bakarak sordu. Serdar'ın parmakları hala saçlarımdaydı. "Neler oluyor!" diye bağırdı bu sefer. "Biz gidelim Bade zaten her şeyi açıklamış." dedim Poyraza doğru ilerlerken. Kolumdan tuttu. "Kimse bir yere gitmiyor." dedi bana bakarak. Ona döndüm. "Ben gidiyorum." dedim. Bir şey demedi. Neden böyle yapıyorsun? "Asıl adamımız da geldi." dedi Serdar bize yaklaşarak. Buğra'nın kolumdaki ellerine baktı. Kolumu çektim. "Siz kendinizi ne zannediyorsunuz?" diye bağırdım. Artık yemişti cidden. "Önünüze gelen herkesi susturup itaat ettirebileceğinizi mi sanıyorsunuz. Hatta öldürebileceğinizi. Kolay mı? Cidden birini öldürmek kolay mı? Öyleyse bakın." dedim bileğimi göstererek ve devam ettim "Siz beni de öldürdünüz. Ben sizin düşmanınızım demek oluyor bu. Şimdi bana romantik dizi oynamayın." dedim. Serdar bana doğru geldi. Elimle onu durdurdum. "Özellikle sen Serdar. Bana yaklaşma. Buraya veda etmeye geldim. Bir daha göremeyeceğiniz bir ölüyüm sizin için. " dedim ve  Poyrazla beraber yürümeye başladım.

HANGİ YARIN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin