Merhabalar!!
Kurgu kötü olacak diye o kadar çok korkuyorum ki anlatamam. Umarım beğenirsiniz.
<3~ Gerçeklik ~
"S-sende kimsin?"
Uzun beyaz saçları ve siyah pelerini yüzünü kapatan yaşlı kadına ithafen konuşmuştum. Elindeki bastonunu yere bir kez vurdu.
"Sebebinim Alisa"
Kaşlarımı çattım. Ne sebebinden bahsediyordu? Ayrıca neden büyücü gibi giyinmişti? Ve adımı nereden biliyordu?
"Beni tanıyor musun?"
Gülümsedi. Ah bu gerçekten çok korkutucuydu. Geriledim. Etrafıma bakındığımda karanlıktan göz gözü görmüyordu. Sanki küçük bir kutunun içindeydik ve sadece onunla ben vardık.
Bana doğru yaklaşınca gerilemeye devam ettim ama bir şey beni durdurdu. Görünmeyen bir şey. Tıpkı beni denize çeken şey gibi.
"Beni sen çağırdın Alisa"
Tamam. Çok profesyonel bir kamera şakasına tanık oluyordum sanırım. Alayla güldüm. Ben çağırmışım.
"Sen dalga mı geçiyorsun?!"
Düştüğüm hale bak! Hemen bu lanet yerden çıkmam gerekiyordu aksi takdirde sinirden kafayı sıyırmak deyimini bizzat yaşayacaktım. Gitmek istiyordum ama hareket edemiyordum.
"Rahat bırak beni seni büyücü kezban!"
Başını salladı. Sinirlenmişe benziyordu.
"Bu senin şansındır Alisa. Buraya gelmek tanrının sana lütfudur."
"Ben şans falan istemedim!"
Pelerinini geriye attığında yüzü ortaya çıktı. Ama nasıl olur? Bu denizde yansımasını gördüğüm kadındı.
"B-ben seni gördüm. Denizde! Oradaydın!"
Bu gerçek olabilir miydi? Bu büyücü bozuntusu beni buraya getirmiş olabilir miydi?
"Sen ne yaptın?!"
Elindeki bastonunu yere vurdu. Tekrar ve tekrar. Etrafıma baktığımda karanlık yavaşça yok oluyordu. Hareket edebildiğimi farkettiğimde arkamı cadı kılıklıya döndüm ve son sürat koşmaya başladım.
"Kendini kurtarabilirsin Alisa! Kendini ve sevdiklerini! Seveceklerini! Özgürlük gülü! Onu anla! Takip et! Onu bul!"
Bunun bir rüya, hayır bir kabus olduğunu nefes nefese gözlerimi açtığımda anlamıştım. Bütün bunlar ne anlama geliyordu? O büyücü neden bahsediyordu? Özgürlük gülü de neyin nesiydi? Ayrıca o denizde yaşadıklarım.. En son denizdeydim ve yüzeye çıktığımda kendimi küçük bir gölde bulmuştum. Ayrıca İstanbul'da geceydi ve saniyeler içinde gündüz olmuştu. Gerçekten anlayamıyordum. Hala bir rüyanın içinde olabilir miydim? Çünkü bütün bunlar o kadar saçmaydı ki.
Düşünmeyi bırakarak etrafıma bakındım. Tam karşımda küçük bir makyaj masası ve tabure vardı. Ama o kadar çok eskilerdi ki ne olduğunu anlayamamıştım bile. Yavaşça yatakta dikildiğimde sol kolumun bir bezle bağlandığını gördüm. Ah evet en son o küçük tepeden yuvarlanmıştım. Ayağa kalktım ve küçük odanın içine göz attım. Tahtadan yapılmış bir yatağın üzerine eski bir minder konulmuştu. Hemen yanında uzun bir komidin vardı. Yerdeki kilimle beraber oda resmen tarihi bir film setinde gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALİYET GÜLÜ
FantasyTek istediği kalan zamanında ailesi ile güzel anılar biriktirmekti. Nereden bilebilirdi sıradan bir akşam yemeğinin kendisini 15. yüzyıla gitmesinin sebebi olacağını.. Lanet ediyordu o balıkçı teknesine, buraya gelmesinin tüm sorumlusu o lanet tekne...