Sabrediyorum ve daha çok okunması için dua ediyorum.İyi okumalar ♡
•••••••••••••
Bu Prens william'dı.
"Seni sabah Khloe'nin yanında görmüştüm. Burada ne arıyorsun?"
"B-ben-"
"Muhafızlara haber verin! Kadın kaçmış!"
Koridordan gelen seslerle korkuyla kapıdan uzaklaştım. Kaçtığımı ne çabuk anlamışlardı?
"Ben bir şey yapmadım efendim! Yemin ederim ki yapmadım!"
Kaşlarını çatarak bana döndü.
"Neyi yapmadın?"
"Ben sadece prensesin yanına gidecektim. Ama yolumu bulamadım ve muhafızlar benim hırsız olduğumu söyleyip beni zindana kapattılar. Gerçekten hiçbir suçum yok inanın bana."
Anlamadığını belirten bakışlar atarak kapıyı açtı. Kapının önünden geçmekte olan muhafızlardan birisine seslendi.
"Neler oluyor burada?!"
Adam hemen dikilip selam verdi.
"Kraliçemizin mücevherlerini çalan hırsızı yakalamıştık efendim. Ancak nasıl olduysa kaçmayı başarmış."
"Yalan söylüyorsun! Ben hiçbir şey çalmadım!"
Sinirden bağırmaya engel olamamıştım. Adam beni görünce hemen bağırdı.
"Suçlu burada! Yakalayın!"
Ah Alisa ah! O çeneni bir kapalı tutmayı beceremiyorsun. Kapının önüne anında toplaşan askerler ile prensin arkasına saklandım. Baş muhafız olduğunu düşündüğüm adam öne çıktı.
"Ekselansları! İzin verin bu ucubeyi zindana atayım!"
Ucube mi?
" Sensin ucube geri kafalı! Sana ben bir şey çalmadım diyorum anlamak da zorluk mu çekiyorsun sen!"
Prens William elini arkaya doğru açarak beni gösterdi.
"Suçlunun bu kadın olduğuna emin misiniz?"
Bu kadın mı? Ne kadar da kaba bir prens.
"Hırsızın tam kaçtığı anda bu kadını tek başına kütüphanede bulduk ve daha önce onu hiç görmemiştik. Bu yüzden hırsız olduğunu düşündük."
"Önüne gelen her kadının suçlu olduğunu mu düşünüyorsun! Bu zekayla hala nasıl kovulmadın hiç bilmiyorum doğrusu!"
Adam sinirle üzerime gelirken tekrardan prensin arkasını sığındım. Resmen yaramaz çocuklar gibiydim. Prens odadan çıkınca ben de arkasından kuzu gibi gittim. Peşinden ayrılmayan beni görünce şaşkınca baktı. Bende ne var dercesine baktım.
"Kraliçem hırsızı gördüğünü söylemişti. Bu kadını ona götürün ve teyit ettirin."
Muhafızlar kolundan tutup beni sürüklemeye başladıklarında itiraz ettim.
"Size bir şey çalmadığını söylüyorum! Neden inanmıyorsunuz!"
"Üzgünüm leydim."
Sinirle ayağımı yere vurdum.
"Pişman olacaksınız!" Prens ciddi ifadesinden hiç ödün vermeden arkasını döndü ve beni askerlerle baş başa bıraktı. Sessizce kraliçenin huzuruna gitmeyi bekledim. En üst kata çıkıp kraliçenin odasını bulmak oldukça zamanımızı almıştı ve çok yorucuydu. Sonunda geldiğimizde muhafızlar kolumdan sert bir şekilde asılarak beni odaya soktular. Çaktırmadan kraliçeyi süzdüm. Gerçekten bu sarayda yaşayan herkesin soylu olduğu o kadar çok belliydi ki. Siyah düz saçları ve mavi gözleri vardı. Prens Axel'in annesine benzediğini fark ettim zaten böyle bir anneden doğacak bir çocuğun çirkin olma ihtimali yoktu. Kraliçe gülümseyerek bize baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALİYET GÜLÜ
FantasyTek istediği kalan zamanında ailesi ile güzel anılar biriktirmekti. Nereden bilebilirdi sıradan bir akşam yemeğinin kendisini 15. yüzyıla gitmesinin sebebi olacağını.. Lanet ediyordu o balıkçı teknesine, buraya gelmesinin tüm sorumlusu o lanet tekne...