Uzun bir aradan sonra tekrar bizzz🥳
Keyifli okumalar dilerim.
Yorum yapmayı ve oy bırakmayı unutmayın.
O ikisini orda gördüğümüzde orada, restoranın önünde ne kadar durduk bilmiyorum ama soğuktan parmak uçlarımı hissetmediğim kadar çok olduğu kesindi.
Kalbimde bir sızı peyda olmuştu. Ama neden? Ulaş abi için mi? Abim dediğim adama hem de. Buna hakkım var mıydı? İşte bunların cevapları yoktu. Benim, bizim şu an hiç onları görmemiş gibi davranmamız gerekti belki de ama görmemeyi bırakın soğuğu bile hissedemeyecek kadar hissizleşmiştim. Gökmen'i bir kızla gece kulübünde gördüğümde bundan daha az acı hissetmiştim. Ama ona karşı hiç bir şey hissetmiyordum. Ya da ben öyle sanıyordum. Sanırım bu durum Ulaş abi içinde öyleydi. Bunu çok sonra anlayacaktım.
Ulaş abi hareket ettiğinde Arzu'yu hırsla itmişti. Keyfi yerinde olsa gerek çok sonra itti. Sen bir sus Allah'ın cezası! İç sesime cevabını verdikten sonra hiç konuşmamıştı. Arzu tekrar Ulaş abiye uzandığın da Ulaş abinin "Arzu yeter!" Diye haykırdığını duymuştum. Aynı zamanda da sağ elini kaldırıp siper etmişti. Neden daha önce tepki vermemişti? O da benim gibi, bizim gibi şaşkın mıydı? Yoksa Arzu'ya bir şeyler mi hissediyordu? "Benim onu sevdiğimi bilmiyor musun da beni öpme gafletine düşüyorsun sen?" Diye tekrar bağırarak konuştuğunda Arzu'ya karşı hiçbir şey hissetmediğini anlamış oldum. Eğer hissetse hem onu itmez öpüşüne karşılık verirdi hem de "o" diye birinden bahsetmezdi. Her şeyi duyuyorduk çünkü o kadar da uzakların da değildik. Üstelik bağırarak konuşmaları bizim de duymamıza yardımcı oluyordu.
Peki ya o diye bahsettiği kimdi? Ulaş abinin uzaktan sevdiği biri mi vardı? Bu yüzden mi herkesi reddediyordu? Beni neden ilgilendiriyordu? Ben bütün bu soruların cevaplarını ararken onlar konuşmaya devam ediyordu. Sanırım daha fazlasına dayanamayacaktım. Arkamı dönüp gidecektim ki Arzu'nun gözleri bana kaydı. Ulaş abi de Arzu'nun baktığı yere yani bana bakmıştı. Kısık sesli bir şeyler söylemişti ama biz duyamamıştık. Hızla arkamı döndüm ve Batı'nın kolundan tutup onu sürüklemeye başladım.
Batı " Ezgi nereye gidiyoruz? Bıraksana kızım kolumu?" Diye bir şeyler zırvalarken onu duymuyordum bile nedendir bilinmez aşırı öfke duyuyordum herkese şu an. Batı sonunda dayanamayıp kolunu benden kurtardı. Onun yaptığı hareketten sonra ona dönmüştüm. "Siktir!" Diye kısık sesli bir küfür kaçmıştı ağzından. Ona çatık kaşlarımla bakarken devam etmişti. "Gözlerin mi doldu senin?" Dedi.
Batı'ya da ayrı bir sinirlendim. Ne diye gözlerim dolacak ki benim sanki. Değil mi ama? Sana ne dedim ben iç ses. İç sesim tekrar kendi köşesine çekildi. " Ne münasebet Batı hem ne diye gözlerim dolsun ki benim?" Dedim. Bilmem der gibi omuz silkti. " Neyse Ezgi sana doyum olmaz benim gitmem gerek. Az önce gördüklerimi unutmak için beynimi Arap sabunu ile yıkamam gerekiyor." Düşünür gibi yaptı ve devam etti. "Ya da çamaşır suyuyla mı yıkasam? Sen hangisini tavsiye edersin Ezgi kuş?" Dedi. Bu çocuk harbi manyaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞLER SOKAĞI (MAHALLE KURGUSU)
Подростковая литератураEzgi ve Ulaş'ın eşsiz hikayesi sizlerle...Bu kitaptaki olaylar ve karakterler tamamen hayal ürünüdür. Yıllardır abi dediğim adam karşıma geçmiş beni sevdiğini söylüyordu ama ben şaşkınlıktan ona cevap vermeye bile tenezzül edemiyordum. Ona şu an bağ...