Selamünaleyküm çok imanlı canlarım. Ben bam(jungkookun köpeği olan bam değil ama tartışılır).
Umarım beğenirsiniz keyifli okumalar diliyorum
Giriş 0.0:"Ben senin eşin değilim,delta."
Kulaklığımda çalan son ses müzik sabahın bu saatinde beni biraz olsun ayıltmaya yardımcı olurken ruhumu bir anda ele geçiren o yorgunlukla duraksadım ve hızlı adımlarımı yavaşlattım. Yağmur hafiften çiseliyordu. Üzerime hafif hafif düşen yağmur damlalarıyla beraber esen o soğuk rüzgarın ürpertiyse içime derin bir nefes çekip uyuşuk adımlarla etütten içeriye adımladım.
Kapıdaki güvenlikçiye hafif bir gülümseme sunup önünde saygıyla eğilip 'günaydın' demiş ve daha fazla konuşmamak için hızlıca asansöre ilerlemiştim. Asansör 5.kattan aşağıya oldukça yavaş bir sürede inerken kulağımdaki o yüksek sesli müziğe kendime bırakıp gözlerimi sıkıca yumdum. Son zamanlarda aklımı karıştırıp beni yoran onca şey varken bunlara çözüm bulamıyordum. Yalnızca oradan oraya sürüklenip duruyordum.
Ve ben tam bunları düşünürken en büyük sorunum bir anda omzuma elini atıp beni kendine çekmiş ve saçlarıma sıkı bir öpücük kondurduktan sonra başını boynuma gömerek feromonlarımı solumuştu.
Kapıdan içeriye adımını atar atmaz onun geldiğini hissettmiştim zaten, hissetmemek mümkün değildi.
O halen kokumu içine çekerken ben gözlerim kapalı her sabah gerçekleşen bu olayın bir an önce bitmesini bekliyordum. Ya da zamanın durmasını. Ben ne istediğimi bilmiyordum, bilmek istemiyordum.
"Günaydın güzelim." diyen o kalın sesiyle yutkunmuş ve dudaklarımı ıslatarak gözlerimi aralamıştım. Bu sırada o da başını boynumdan kaldırıp gözlerimin içine bakmıştı.
"Günaydın." dedim oldukça kısık olan sesimle.
Gözleri yüzümde turladı, uzun uzun inceledi. Bu sırada asansörün geldiğine dair o ses etrafta yayıldı ama umursamadık. Kemikli elleri havalanıp göz altlarımı büyük bir narinlikle okşadı.
"Gece yine uyumayıp ders mi çalıştın?" dedi kaşları her kelimesinde daha çok çatılırken.
Derin bir nefesi içime çekip her sabahki rüyamdan kendimi uyandırma vaktimin geldiğini anlayarak ondan uzaklaşmak adına iki adım gerileyip kollarının arasından kurtuldum ve asansöre bindim. O da hemen ardımdan bindi ve benden önce davranarak 6. Katın düğmesine bastı.
"Kendini bu kadar çok yorma. Seni böyle görmek hoşuma gitmiyor." dedi. Bakışlarım kapalı olan asansör kapısındayken dudaklarımı dişleyip avuçlarımı sıktım.
"Çalışmak zorundayım. Herkes senin gibi bir zekayla bu dünyaya gelmiyor Taehyung."dedim.
Bütün iyi özellikler onda toplanmıştı sanki. Yüzyılın deltası değilmiş gibi oldukça yakışıklı, nazik ve yardımseverdi. Oldukça zeki ve kıvrak bir zekaya sahipti. Derslerin çoğunu umursamazdı ama bir kere dinlemesiyle bütün soruları hemencecik çözerdi. Delta olduğu için mi bu kadar kusursuzdu yoksa o Taehyung olduğu için mi delta bu kadar mükemmeldi?
Onun hiçbir sorusuna cevap vermeden asansör durduğunda hızlıca inip sınıfımıza doğru ilerledim. Taehyung hemen ardımdan gelirken etrafa göz gezdirdim. Daha oldukça erken olduğu için pek öğrenci yoktu. Hep erken gelen öğrenciler ve delta erken geliyor diye onu birazcık daha görmek için gelen omegalar vardı. Tek sorun deltanın da sırf ben erken geliyorum diye erken gelmesiydi. Evet, bu bir sorundu.
Çantamı duvar kenarındaki orta sıralardan birine koyduktan sonra Taehyung da hemen yan sıraya çantasını bırakmıştı. Onu umursamamaya çalışarak çantamın ön gözünden cüzdanımı çıkartmıştım. Ben cüzdanımdan para alırken delta sınıftan çıkıp gitmişti. Her sabah aynı şeyler gerçekleşiyordu. Her sabah aynı şeyler oluyordu ve ben buna engel olamıyordum. Çünkü ne ben ne de omegam buna engel olmak istiyordu. Ama ikimiz de oldukça iyi biliyorduk ki engel olunması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i am not your wife/Taekook
Fanfiction[18.07.2023] "Sana kaç kere söyleyeceğim öpme şöyle beni. Bak bakıyorlar yine !" diyerek söylendim. Gözlerini terasta gezdirdi ve omuz silkerek tekrar bana döndü. "Baksınlar, eşimi öpüyorum." dedi ve beni bir kez daha kırdı. Kalbim bir kez daha para...