2

1.1K 80 6
                                    

Alarmım çalmaya başladığında Behlül'ün beni kiminle aldattığını göremeden uyanmıştım. Evet bugün büyük gündü, kariyerimin ilk adımlarını atacağım gün.

Yatakta doğrulduğumda saat 7 yi gösteriyordu, kahvaltı yapamazdım çünkü heyecanlıydım. Okul her ne kadar kötü anılsada benim heyecanım aynıydı sonuçta öğretmen her yerde öğretmendi.

Üzerime ne giyeceğimi geceden kararlaştırdığım için içim rahattı, hemen üzerimi değiştirip telefonuma baktım. Saat daha 7:30 du.

Ders 9 da başlıyordu ama benim bir saat erkenden orada olmam lazımdı, yürüyerek yarım saatte giderdim.

Anahtarımı, telefonumu, gözlüğümü, cüzdanımı ve yanımdan hiç ayırmadığım dalin kolonyamı alarak çıktım.

Hava hiç olmadığı kadar kasvetliydi bugün, umarım kötü bir şey olmazdı, okula yaklaştığımda heyecanım daha da arttı, okul duvarları dökük 4 katlı yayvan bir yapıydı. Duvarları eskiden canlı pembe olduğunu düşündüğüm şimdi ise soluk pembe rengindeydi. Bahçesi küçüktü, içinde bir pota, üç dört bank, bir iki çöp kutusu vardı.

Öğrenciler toplanmaya başlamış istiklal marşı için sıraya gireceklerdi.

Kazağımın altına giydiğim gömleğimi avuç içimde sıkarak merdivenlere yöneldim, yanından geçtiğim her öğrenci(?) benden kat kat büyüktü, bence boyum idealdi bunlar fazla hormonluydu.

Hepsi bana tip tip bakarken nöbetçi yerinde bir öğrenci gördüm ve ona müdürün odasını sormak için yanına gittim.

"Pardon, bir şey sorabilir miyim?"

Çocuk kafasını telefonundan kaldırıp önce beni bir süzdü, daha sonra beğenmemiş olacak ki ağzında ki sakızı patlatıp üst katta dedi. Çocuğu aşağılamak istemem ama ağız kokusu isterse 50 tane sakız çiğnesin yine geçmezdi. Sabah sabah soğan mı yenir be.

Hızlı adımlarla üst kata çıkıp kapısında müdür yazmasını beklediğim kapıya baktım. Kapıda 'Müdür b*k' yazıyordu. Ne biçim bir okuldu bu böyle.

Kapıyı tıklattım ve içeriden ses gelmesini beklemeden girdim. Müdür bey elini şakaklarına koymuş ovalıyordu. Başının ağrıdığı belliydi ben bile daha geleli bir saat olmamışken kaçmak istemiştim.

"Merhaba müdür bey, müsait miydiniz?"

"Ne istiyosun evladım."

Beni öğrenci sanmıştı, gözünü açıp baksa anlardı ama bozuntuya vermedim, açıklamam lazımdı.

"Müdür bey dün sizle telefonda konuşmuştuk, ben stajyer öğretmenlik için gelmiştim."

Gözlerini aniden açtı ve sanki başı ağrıyan o değilmiş gibi birden ayağa kalktı.

"Kusura bakmayın hocam öğrenci sandım sizi, malum burada giren çıkan belli değil."

Okula göre aslında kaliteli bir müdüre benziyordu. Giydiği takım elbise, yüzünde ki traş ve odaya ilk girdiğimde aldığım parfüm kokusu sanki buranın müdürü değilmiş gibiydi.

"Önemli değil, anlıyorum sizi."

"Şu istiklal marşı bitsin sonradan sınıfınıza götürürüm sizi olur mu hocam?"

"Olur tabi ki."

Dediğini onaylamam hoşuna gitmiş olacak ki yüzünde bir gülüş belirdi ve cama doğru yaklaştı, dışarıdan çok fazla gürültü geliyordu.

Camı açtı ve " Dana sürüsü geç sıraya!" diye bağırdı. Bağırmasıyla irkilirken o sanki normal bir şeymiş gibi camı kapayıp geri yerine geçti, beş dakika kadar sonra marş okunmaya başlandı ve dışarıdan sanki tribündelermiş gibi okuyarak okula girmeye başladılar.

"Hadi gelin, zil de çalar birazdan."

Müdür önde ben arkada sınıfa doğru ilerliyorduk, kaçıncı sınıflara öğretmenlik yapacağımı söylememişti, umarım son sınıflara değildir.

Bir sınıf kapısında durduğumuzda kapıda ki şube yazan yere baktım, 12/I. Hay şansıma tüküreyim.

"Hocam şimdi şöyle bir durum var, malum okulu gördünüz devlet pek ilgilenmiyor, bizim de öyle her dersin öğretmenine ayrı ayrı maaş verecek durumumuz yok, ilk başta iyiydi ama sonradan boşladı devlet bizi, bizde her sınıfa sınıf öğretmeni atamaya karar verdik, böylelikle hem maaş verebilecek duruma geldik hem de öğretmensiz kalmadık, anlayacağınız bir tek derse değil her derste gireceksiniz, sınıfınız da burası 12/I, anladınız mı?"

Ne?

Ben sadece coğrafya öğretmenliği okuyan üniversiteli biriyim, nasıl diğer dersleri de anlatmamı isteyebilirdi ki?

"Müdür bey ben yapamam nasıl olur? Ben coğrafya öğretmenliği okuyorum buraya da bunun için geldim, siz de gelmiş diğer dersleri de anlatıcaksınız diyorsunuz, olacak iş mi?"

"Yav hocam anlıyorum sizi ama zor değil o kadar ben bile girip anlattım bir kaç ders, bilmiyorsanız bile açın kitabı oradan okuyun, önemli değil çok."

Bu nasıl müdür olmuştu, böyle eğitim anlayışı mı olurdu ya. Kabul etmek istemiyordum ama başka çarem de yoktu. Denenebilirdi ama normal eğitim böyle olmazdı, stajım bittikten sonra burayı şikayet edecektim. Ama önce kendi işimi halletmeliydim. Bencillikse bencillikti gidip de son senemi tekrar edemezdim.

"Tamam peki dediğiniz gibi olsun ama cidden eğitim böyle olmaz."

"Tamam tamam, buyrun."

Kapıyı açtığında içeride ki gürültüden kendi iç sesimi bile duyamıyordum.

"Kapayın çenenizi."

Hiç biri oralı olmadı, hepsi kaldığı yerden devam ediyordu. Müdür parmağında ki alyansıyla akıllı tahtanın olduğu kısma iki üç defa sertçe vurdu.

"Kes artık! Ahıra mı giriyoruz sınıfa mı belli değil. Herkes yerine geçsin, tasmasız köpekler."

Bir kaçı buraya döndüğünde müdüre bakmadılar bile, yavaş yavaş bütün öğrencilerin odağı ben olmuştum. Bu adamı bu kadar mı takmıyorlardı?

Hepsinde göz gezdirip müdüre döndüm ama müdür tavana bakıyordu, baktığı yere baktığımda tavanda ayak izi olduğunu gördüm, nasıl yapmışlardı?

"Kim yaptı bunu?"

Müdürün sorusuyla bende kafamı sınıfa çevirdim, hepsi alakasız yerlere bakıyorlardı.

"Safa!"

"Hocam!"

"Ayakkabını getir oğlum."

Safa dediği öğrenci ayağa kalkıp yanımıza geldi, çocuk neredeyse benim iki katımdı, en iyisi hiç bakmamaktı.

Müdüre ayakkabısını çıkarıp uzattı, müdür önden bir sıra çekip üstüne çıktı ve tavanda ki izle karşılaştırdı ayakkabıyı.

Sonrasında yaşananlar bir okulda görmememiz gereken şeylerdi.

Ayakkabı eşleşmiş olmalı ki müdür Safa'nın kafasına ayakkabısını fırlatıp bir de üstüne atladı. İkisi beraber yere düşerken Safa'dan ah diye bir ses geldi, müdürün canı yanmamış gibiydi. Ben şokla onlara bakarken sınıf sanki normal bir olay yaşanıyormuş gibi bakıyordu.

"Bir daha tavana basma, tamam mı evladım."

Safa yerden kalkıp üstünü silkeledi ve tamam hocam diyip yerine geçti.

Ben ne yapacağımı şaşırmış köşede beklerken müdür bana döndü.

"Hocam gerisi sizde, tanışın önce bir sonra ders işlersiniz, iyi dersler."

Dedi ve hiç bir şey yaşanmamış gibi çıktı sınıftan.

Yaşadığım olayı daha atlatamamışken 20 tane kalıplı herifle(?) başbaşa kalmıştım, hepsi bana merakla bakarken ben onlara şokla bakıyordum.

Nasıl tanışacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.

STAJYER ÖĞRETMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin